Ayaklı Gazete

Sosyal Medyanın Sesi

Abone Ol

1990’ların ortasıydı. UBP koltuğundan edilmiş, ilk kez musluklar kapanmıştı. Bir UBP’li dostum o dönemi “bize iyi geldi, patronaj bitince siyaset düşünmeye başladık” diye anlatmıştı. Gerçekten de o birkaç yıl, partinin nadir özeleştiri dönemlerinden biriydi.

1998’de UBP yeniden iktidara döndü. “Artık değiştik” dedi aynı dostum, “dinozorlar gitti.” Ben de gülüp “evet ama yeniler de baby dinozor, büyüyünce onlar da dinozor olacak” demiştim. Yıllar sonra beni buldu, “haklıymışsın” dedi, “bunlar dinozor bile değil, hepsi T-Rex’e dönüştü.”

Gerçekten de öyle oldu. UBP, etik bir yenilenme yerine rantın ve biatin en vahşi biçimine evrildi. Kuzeyin “tanınmamışlığını” avantaja çevirme siyaseti, aslında hesap vermemenin bahanesine dönüştü.

Bugün halk onlara büyük bir tokat attı. Bu sadece bir seçim sonucu değil, bir uyarı: “Artık düşünme sırası sizde.”

Ama antropolojik olarak biliyoruz ki Kıbrıs’ın kuzeyinde siyaset evrimle değil, döngüyle ilerler. Her kuşak öncekini “dinozor” ilan eder, ama sonunda kendisi de dinozora dönüşür.

Belki bu kez fark yaratmak mümkün olur.

Ama o zamana kadar, kuzeyin siyaset ormanında T-Rex’lerin gölgesi maalesef devam edecek gibi görünüyor.....

(Mete Hatay)

RET EDERİM

“Tufan Erhürman, sadece sol ittifak partilerden değil, UBP-DP ve YDP seçmeninden de oy aldı” söylemini ret ederim.

Seçmen vatandaştır. Vatandaş , oyunu herhangi bir partiye ipotek ettirmek zorunda değildir. Örneğin bir seçimde X parti veya adaya oy vermiş birey, oy verdiklerinin söylem ve icraatlarında tutarsızlık göstermesi durumunda pek tabii ki bir sonraki seçimde başka adaya yönelmekte de özgürdür.

Vatandaş bir veya birkaç kez bir partiye oy verdi diye o partiye tapulanmaz. Siyasi partiler, Futbol takımı değildir. Vatandaş onlara karşı aidiyet hissetmek zorunda hiç değildir.

Bu düşünce ile yukarıda naklettiğim söylemi ret ederim.

Siyasilerimiz de bunu anladığında inanın daha çok yol alacağız.

(Bülent Dizdarlı)

ERSİN BEY, ALKIŞLANARAK GİTMEK İSTERSE… Görev devir teslim töreninden sonra, hemen orada davet yapıp, basınla birlikte, ifade vermek üzere polis genel müdürlüğüne gider. Kapıda basına tekrar açıklama yapar ve der ki: “Ben işte böyle bir hukuk devletine cumhurbaşkanlığı yaptım. Herkes yasalar önünde eşittir. Mahkemenin vereceği karara şimdiden saygılıyım. Seçim yasakları varken o programa katılmamalıydım…” Samimi olarak inanıyorum ki herkes bu davranışı takdir edip alkışlar. Ya da yüksek seçim kurulu kararı polemik konusu olur ki bunun zararı çok yönlü olarak çok büyük olur…

(Mustafa Gürsel)

Devlet Bahçeli'nin ısrarla "KKTC Resmi olarak ilhak edilmeli" söylemlerini dikkate almamak çok büyük saflık olur.

Son dönemlerde Türkiye'de Hükümetin her önemli açılımı ile ilgili ilk açıklamalar hep Devlet Bahçeli'den geldi.

Bahçeli açıklamayı yaptı, toplumun gazı alındı, tepkilerin oranı ölçüldü ve uygulamaya konuldu. Sistem hep böyle yürüdü.

Ben şahsen bu ısrarlı açıklamalarla ilgili muhalefetten çok "KKTC Egemen Bir Devlettir, Tanıyınız" tezini savunan Ersin Tatar, Ünal Üstel, Fikri Ataoğlu ve şürekasından açıklama bekliyorum.

Tabi ki gerçekten KKTC'nin tanınmasını istiyorlarsa ve açıklama yapabilecekleri İRADE varsa

(Ufuk Çağa)