Vefatının 1.Yılında Bekir Kara Hocayı Sevgi ve Saygıyla Anıyoruz.

12 Nisan 2022 Salı günü sonsuzluğa uğurladığımız hocamız, çok değerli dostumuz Bekir Kara’nın vefatının 1.yılı. Esprili kişiliği, cana yakın dostluğunu, Zeytin yağı çıkarırken buluştuğumuzda anlattığı esprili hikayeleri hala kulaklarımda. Onun bu yapısı halkın içinde olmasından geliyor, yıllarca öğretmenliği yanında, etrafından dinlediği öyküleri, masalları, yaşanmışlıkları eserlerine aktaran çok değerli bir yazarımızdı.Bekir hocanın eserlerinin tümüne bakıldığında Kıbrıs’ın sosyal yaşamı bizlerin gözleri önüne gelir. Kıbrıs tarihinde yer almayan önemli olaylar onun gözünde, kahramanları aracılığıyla eserinden bize ulaşır. Tüm bu eserleri okunduğu zaman Bekir Kara hocanın dilinin ne kadar çok akıcı olduğunu söyleyebiliriz.Kıbrıs Türk Toplumunun, hemen hemen her ferdinin belleklerinde yer eden olayları; doğrularıyla, eğrileriyle ve getirilen eleştirisel düşünce ve önerilerle, geçmiş günlerin sorgulanması niteliği taşır.

            İnsanlar, her koşulda; geriye dönerek, bir durum değerlendirmesi yapmak ve kendi kendini sorguluyarak, ileriye bakma gereği duymaktadır. İster acı, ister tatlı olsun; her geçen günün sonunda; bir sonraki nesillere, neler bırakıldığı değerlendirmesi yapılmadan, hatalar gözden geçirilmeden, geleceği planlamanın olanaksız olduğu bilinciyle hareket etmek koşuldur.
            Her toplumun, belleklerine kazınan; iyiler-kötüler, doğrular ve yanlışlar, geleceğin aynasıdır. İşte bu aynaya bakarken, kendi kendimizi sorgulamayı becerebilirsek ve daha güzele, daha iyiye adım atacak düşüncelerin gelişmesi yönünde, kendimizi zorlama gereği duyarsak; daha güzeli bulacağımızın ve daha iyiye yöneleceğimizin yadsınamayan doğrusu olacaktır. Sonuçta; doğru birdir ve biliyoruz ki; doğrular güzellikleri, yanlışlar ise, çirkinlikleri yaratır. En güzel doğruların; birçok düşüncenin sentezindegizli olduğu, asla unutulmamalıdır!”

Özellikle “Aşka Dair”öykü  kitabında hem hocanın kendi geçmiş hem de o dönemin yaşanmışlıklar gözünüzün önüne gelecektir. “Ninem” adlı öyküsünü okurken sanki bende ordaymışım gibi adeta sözcüklerin içinde o anı yaşadım. İşte o güzelim öyküden bir kaç paragraf “ Kış geceleri uzundu bir zamanlar; ya da bana öyle geliyordu. Elektrikle on iki yaşıma değin tanışamadım. "Tüfek icat edildi mertlik bozuldu," misali, elektrik icat edildi, gecenin değeri kalmadı. Yaşadığımız anın; gün mü, gece mi, olduğunu kestiremiyoruz. Elektriğin getirileri çok: Sokaklar, yollar, evlerin her yanı gün gibi aydınlık. Fakat o eski gecelerin tadı bir başkaydı.
Büyük bir aileydik biz. Dokuz kardeş, anne-baba, nine, komşular, eş dost hep beraber, kış gecelerinde ocağın önüne oturur, Havali ninemin anlattığı masalları, efsaneleri dinlerdik uykumuz gelinceye kadar. "Karanlık insanı günaha çağırır," derdi Havali Ninem. O zaman ne demek istediğini pek anlamazdım çünkü karanlıktan çok korkardım. Güneş batımı ile başlayan karanlık, bizi evlerimize kovalardı.
Okuması yazması bile yoktu Havali ninemin. Fakat hafızasında binlerce masal, efsane vardı. Hiç tekrarı yoktu. Çok tatlı bir anlatımı vardı. Belki de, ondan dinlediğimiz masalları, efsaneleri o anda kendi üretir, düşlerinde canlandırır, kurgulardı:
"Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellâl iken..." diye söze başlar ve her akşam anlatmaya başlamadan gözlerini açar, hep aynı ikazı yapardı: "Sakın sözümü kesmeyin! Ben konuşurken lâfımın arasına girerseniz; bir daha, ne masal anlatırım size, ne de efsane!" derdi.
"Tamam!" deyip pür dikkat kesilirdik karşısında.
"...bir zamanlar İsmail adında çok yakışıklı bir delikanlı vardı. Kimsesiz kalmıştı küçük yaşta. Irgatlık yapardı onun bunun yanında. Irgat da olsa, yamak da olsa, iş ayıp değil. Asıl çalışmamak, miskin miskin oturmak ayıptır."
Aramızdan biri mutlaka lâfa karışırdı muziplik olsun diye.
"Nine, İsmail kaç yaşında çalışmaya başladı?"
Surat asardı hemen:
"Kesme beni! Baştan söyledim. Bırakırım anlatmayı, ona göre!..."
Fısıltılar başlardı aramızda:
"Sus be!" diye çıkışırdık soru sorana. Bazen, hep beraber, "şııı!" diye sesler çıkararak, herkesin susmasını sağlardık.
Sabırlıydı. Huysuz dinleyicilerdik. Sözünü sık sık keser, onu kızdırırdık. Fakat kızdığını biç belli etmezdi. Sözünü kestiğimiz gecelerde; tatlı bir öfkeyle bizi azarlardı ama onunla ilgilenmemiz, sorular sormamız ve muziplikler yapmamız; belli ki, onun da hoşuna giderdi çünkü daha da coşardı. Anlatacaklarını daha da süsleyerek anlatırdı. Sözü kesildikten sonra, bazen uzun süre düşünürdü anlatacaklarını toparlasın diye. Bu suskunluk esnasında bile aramızdan biri mutlaka muziplik yapardı:
"Nine, İsmail'in sevgilisi yok muydu?"
Gülümserdi ninem. Gözlerini tek tek yüzümüzde gezdirir, kafasındakileri kurgulamaya çalışırdı. Yanıtını beklerdik. Kendini toparlar toparlamaz; "Olmaz mı? Çalışkan. Üstelik de yakışıklı bir delikanlının sevgilisi olmaz mı? Biraz sabırlı olun bakalım! Anlatacağım," der, yeniden kendini toparlamaya çalışırdı. Gülüşmeler olurdu....”
           
Hocanın birçok türküsü Ada dışında taşmış TRT arşivlere kadar girmiştir. O çok önemli bir türkü yazarı ve icracısıydı ayrıca.
           
Bekir hocayla ilgili birçok bitirme tezi bir de yüksek lisans tezi yaptırmıştım. Bekir hocayla bitirme tezi yapan ve hocanın öykülerini inceleyen Ayşe Akgün’ün  BEKİR KARA ile RÖPORTAJI şöyle idi:
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
Bekir Kara: 1945 yılında Baf’ın Bayrıkara köyünde dünyaya geldim. İlkokul öğrenimini Limasol’da yaptım. Orta ve lise tahsilini Limasol 19 Mayıs Lisesi’nde tamamladıktan sonra Bursa Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümünü kazandım. 1970 yılında mezun oldum. İlkokul ve liselerde öğretmenlik yaptım. 1995 yılında müdür muavini iken emekli oldum. Evliyim ve üç tane erkek çocuğum var.
 İlk eserinizin adı nedir?
Bekir Kara: Sırlar Ölümsüzdür, bir öykü kitabı
Sizce tiyatro mu? Öykü mü? Roman mı? yazmak daha güzel ve heyecanlı?
Bekir Kara: Benim tercihim roman. Çünkü yaşanmışlığı ve yaşanırlığı daha çok, bu yüzden.
Savaş döneminden, göçlerden bahsedebilir misiniz?
Bekir Kara: Güney tarafından doğdum. Zorla göç ettirildik diyebilirim. Hatta yakın üç arkadaşım gözlerimin önünde öldü. Çok zor günlerdi, şimdiki gençler o günleri bilmiyorlar. Gençler, o zorlukları yaşamadıkları için bir Rum sempatisi var.
 Türk edebiyatında beğendiğiniz yazarlar kimlerdir.
Bekir Kara: 3 Kemal’i okumayı sevdiğini söyledi, bunlar; Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Kemal Tahir’dir.
Günümüz yazarlarını takip ediyor musunuz?
Bekir Kara: Yeni çıkan kitapları okuyorum. Fakat hepsini bitiremem, sana hafif gibi geliyor. Benden farkları yok. Kendini geliştiremiyorlar bana kalırsa, aynı kısır döngü içinde dönüyorlar.
Yazmaya nasıl başladınız?
Bekir Kara: Lise yıllarında yazmaya başladım. Edebiyat öğretmenime hayrandım. Öğretmenimiz bize hep yazmamızı söylerdi. “Kısa da olsa bir şeyler yazın” derdi. Benim de serüvenim böylece başlamış oldu.
Öğretmenlik mesleğine dair bize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Bekir Kara: Öncelikle öğretmenlik çok güzel bir meslek; hem başan, hem de erkekler için. Ne olursa olsun hep öğrencinin yanında olunmalıdır. Çünkü öğrenci suç yaptıysa, o suçun yarısı da öğretmenindir. İnşallah sizler de bir gün öğretmen olup, bu duyguları tadarsınız.
 Aldığınız ödüllerden bahseder misiniz?
Bekir Kara: KKTC’inde düzenlenen tiyatro ve öykü yarışmalarında ödüller aldım. Ama bir 1. olamadım!
Kıbrıs’taki yeni nesili nasıl buluyorsunuz?
Bekir Kara: Hepsinin altında son model arabalar var. Rahata alışıyorlar, zorluk nedir bilmiyorlar. Anne ve babaları ise aman biz çok çektik, onlar çekmesin diyorlar. Bana kalırsa bu yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü ben öğrenciyken hiçbir yazımı boş geçirmedim. Sürekli çalışıp harçlığımı çıkardım.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bekir Kara: Ben teşekkür ederim. Gelecekteki hayatınızda mutlu ve başarılı olursun, istediğin yerlere gelirsin…
 
            Yatttığın yer nur olsun hocam seni her zaman çok özleyeceğiz.
Daha Fazla Haber