KKTC’nin kuruluşunun 41. Yıldönümü nedeniyle, Güney Kıbrıs’ta bazı fanatik gruplar ile Kıbrıslı Öğrenci Koordinasyon Komitesi (PSEM), Güney Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerinde protesto eylemleri gerçekleştirdi.

Dün Kaymaklı’daki Haspolat barikatı yakınlarında, Barikatında, Larnaka’da, Limasol Kaymakamlığı önünde ve Baf’ta bazı öğrenci grupları protesto eylemleriyle 15 Kasım KKTC’nin kuruluş yıldönümünü kınadılar.

Öte yandan Güney’deki siyasi partiler, KKTC’nin 41. kuruluş yıl dönümünü kınayan açıklamalarda bulundu.

AKEL ilgili açıklamasında, “sahte devlet” olarak nitelendirdiği KKTC’nin 15 Kasım 1983 yılında ilan edilmesinin “Kıbrıs’taki suçun ürünü olduğunu ayrıca bunun öncesinde Kıbrıs’ın bölünmesi hedefiyle, Türk işgali suçuna kapıyı açan darbe ihanetinin yaşandığını” belirtti.

Türkiye’nin KKTC’nin ilan edilmesini “bölücü faaliyetiyle, her türlü uluslararası hukukun her ilkesini çiğnediğini, bugüne kadar da BM kararlarını görmezden geldiğini” ileri süren AKEL, uluslar arası toplumun hiçbir zaman KKTC’yi tanımadığını ve ilk andan itibaren kınadığını savundu.

Kıbrıs sorunu hakkında da açıklamada bulunan AKEL, müzakerelerin yeniden başlaması çabalarında son dönemlerde yaşanan hareketliliğin, Rum halkının çözüm sağlanmasına ilişkin ümitlerini canlandırdığını belirtti.

AKEL, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması hedefiyle müzakerelerin yeniden başlaması ve çıkmazın aşılmasına yönelik perspektifin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

EDON da KKTC’nin kuruluş yıl dönümünü kınadığı açıklamasında “Kıbrıs’taki barışın engellenemeyeceğini” ifade etti.

DİSİ ve Meclis Başkanı Annita Dimitriu da, KKTC’nin ilan edilmesinin, Kıbrıs sorununun sürecini değiştirdiğini ve bugüne kadar da Kıbrıs sorunundaki çözüm çabalarını etkilediğini savundu.

69 parça arkeolojik eser Güney Kıbrıs'a teslim edildi 69 parça arkeolojik eser Güney Kıbrıs'a teslim edildi

Dimitriu, “Kıbrıs’ın Türk işgali altındaki topraklarının, tek taraflı şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak ilan edilmesinin, uluslararası hukuku ve aynı zamanda BM kararlarını ihlal ettiğini” ileri sürdü.

Dimitriu, Rum Yönetimi’nin bu “yasa dışı rejimi” kabul etmediğini, bununla birlikte uluslararası hukuk ilkeleri, Avrupa Birliği değerleri ve BM Güvenlik Konseyi kararları temelinde Kıbrıs sorununa yaşayabilir çözüm bulunması için müzakerelerin yeniden başlamasında ısrarlı olduğunu ifade etti.