Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekili Asım Akansoy, yeni Meclis ve Cumhurbaşkanlığı binalarıyla ilgili Meclis’te konuştu.
Akansoy, “Ülkemizde çok sorun var. Bu sorunların çözümüne dair atılacak adımları sürekli anlattık. Özellikle eğitim, sağlık, altyapı gibi alanlarda büyük sıkıntılar olduğunu belirttik, belirtmeye de devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Akasoy’un Meclis’te yaptığı konuşma özetle şöyle:
“Yeni Meclis Başkanının arkasına Mustafa Kemal Atatürk’ün egemenlik vurgusu içeren sözünü yeniden koymuşsunuz. Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Bu ifade bize şunu söylemektedir. Kıbrıslı Türkler, bir halktır, öznedir, kendi kararlarını kendileri verir, bunun sorumluluğunu üstlenir. Yani, Kıbrıslı Türkler, aynen 2004 referandumunda olduğu gibi, kendi kaderlerini tayin etme hak ve yetkisine sahiptir. Bunun altını çizerken, 1919 Sivas Kongresinde oy birliği ile alınan en önemli karar da şuydu: “… hiçbir devletin mandası ve himayesi kabul edilemez.” Bu vurgu Nutuk’da da vardır.
Önemli tarihsel vurgudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Misaki Milli sınırları için vurguladığı bu temel ilke, tüm bölge ülkeleri için örnek olmuştur. Misaki Milli sınırları dışında bulunan Kıbrıs ve burada yaşayan Kıbrıslı Türkler, elbette ne mandayı ne himayeyi kabul ederler. Ve asla da kabul etmeyeceklerdir.
Yeni Cumhurbaşkanlığı ve Yeni Meclis binaları açılış törenlerinde yapılan konuşmaları hep birlikte dinledik.
Harcanan rakamın 5 buçuk milyar TL olduğunu okudum. Çok büyük bir rakam. Kısa sürede içinde bulunulan bu yapı buraya inşa edildi.
Tüm bunların anlamı nedir ? Bunun konuşulmaya ihtiyacı var. Çünkü bu konu Kıbrıs Türk halkının sizin çok sevdiğiniz bir kavramla ifade edeyim, egemenliği ile doğrudan ilgilidir. Demokrasi ile kendi kendini yönetmek ile doğrudan ilgilidir.
Ülkemizde çok sorun var. Bu sorunların çözümüne dair atılacak adımları sürekli anlattık. Özellikle eğitim, sağlık, altyapı gibi alanlarda büyük sıkıntılar olduğunu belirttik, belirtmeye de devam ediyoruz.
Dolayısıyla ne önceliğimiz ne de tercihimiz bu mekan değildir. Bu mekanda siyaset yapmak değildir. Çünkü biz halk adına buradayız ve burada halkın sesi olmaya devam edeceğiz. Halk neredeyse orada olacağız !
Yine size şunu söyledik, günün sonunda eğer Devlet daireleri inşa edilecekse, bunu ben yaparım olur dayatması ile değil, kendi insanımızın, Mimar, Mühendis ve yetkili izin makamlarımın üzerinden hareket edilmesi gerekir. Hiçbir şekilde kurumlarımızın, kuruluşlarımızın ve uzmanlarımızın dışlanması kabul edilemez dedik.
Ama biz konuştuk, siz başka tarafa baktınız. Biz eleştirdik siz kulağınızı kapadınız, biz yürüyüş yaptık siz gözlerinizi kapadınız sustunuz, anahtarları Ankara’dan gelen firmaya teslim ettiniz. Döndünüz binayı çizen mimara da vatandaşlık verdiniz. Gözünüz o kadar köreldi ki, ne halkı dinlediniz ne muhalefeti ne de kendi siyasi tabanınızı.
Günün sonunda toplumun yabancılaştığı bir bina inşa ettiniz. Toplumun benimsemediği, toplumun garipsediği, toplumun kendinden bulmadığı, kendini bulmadığı, toplumun anlam veremediği bir binaya olanak tanıdınız.
Konteynerde ders yapan gençlerimizin ve öğretmenlerin buraya hangi gözle baktığını düşünüyorsunuz ? Ya da ilaç bulamayan, yatacak yer bulamayan bir hastanın buraya hangi gözle baktığını bir düşünün !
Asgari ücretlinin, dar gelirlinin, iş bulamadığı için göç eden çocukların, ailelerin burası ile ilgili düşüncesi nedir sizce? Lefkoşalıların ne düşündüğü sizi ilgilendiriyor mu ?
Kendi yurdumuzda, yabancı olduğumuz, kendimizi yabancı hissettiğimiz bir bina ve biz bu binada siyaset yapacağız öyle mi?
Kıbrıslı Türklerin sahip olduğu değerler, kendi toplumsal kodlarında mevcuttur. Bunu değiştirmeye kalkmak kesinlikle kabul edilemez olduğu gibi, bir halka yapılacak da en büyük kötülük olur.
Bizim Ankaranın kültürel, sosyal ve diğer hegemonyasını kabul etmemiz demek, bu toplumun yok olması demektir”