Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi, Manas Yayınları ve Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü iş birliğiyle Oğuz Yucel’in “Kıbrıs Türklerine Karşı İşlenen Uluslararası Suçlar (1955–1974)” eseri yayımlandı.
Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nden yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıs Türk halkının yakın tarihinde yaşadığı ağır insan hakları ihlallerini ve uluslararası suçları belgeleyen önemli bir başvuru kaynağının artık okuyucuyla buluştuğu kaydedildi.
Kitabın editörlüğünü de yapan Daire Müdürü Ejdan Sadrazam, tanıtım yazısında KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nin arşivcilik ve belgeleme misyonu doğrultusunda yayımladığı bu çalışmanın, akademik çevreler, hukukçular, araştırmacılar ve Kıbrıs meselesiyle ilgilenen tüm kesimler için kaynak niteliği taşıdığını vurguladı.
Ejdan Sadrazam’ın yazısı şöyle:
“Kıbrıs Türk halkı, özellikle 1950’li yılların ortalarından itibaren adada derinleşen siyasi ve etnik çatışmaların en ağır biçimde etkilenen tarafı olmuştur. 1963–1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerine yönelik gerçekleştirilen sistematik saldırılar, kitlesel öldürmeler, zorunlu yerinden etmeler ve toplu esir almalar, uluslararası hukuk bakımından zaman aşımına tabi olmayan ve insanlığa karşı işlenen ‘uluslararası suçlar’ kategorisine giren ağır ihlaller niteliği taşımaktadır.
Adanın çeşitli bölgelerinde çok sayıda köyün boşaltılması, yüzlerce sivilin sistematik biçimde öldürülmesi, günümüze dek süregelen kayıplar ve açığa çıkarılan toplu mezarlar, sürecin yalnızca demografik yapıya değil, aynı zamanda adanın siyasal dönüşümüne de belirleyici düzeyde etki ettiğini göstermektedir. Bu dönem, Kıbrıs Türk halkının varoluşsal güvenlik arayışını ve kolektif kimlik bilincini şekillendiren temel kırılma noktalarından biri olmuştur. Uluslararası alanda hâlen bütüncül bir biçimde ele alınmamış olan bu ağır ihlaller, tarihsel hafızada kalıcı travmatik izler bırakmıştır.
Kıbrıs Türklerine karşı işlenen ‘uluslararası suçlar’, karşılıklı güvene dayalı işbirliği ve sürdürülebilir barış ortamının tesis edilmesi bakımından en kritik adalet ve hesap verebilirlik meselelerinden biri olmayı sürdürmektedir.”