Güncel

İnsanlık tarihinin en acımasız katliamlarından biri

Rum çeteleri, Lefkoşa'nın Kumsal bölgesinde 24 Aralık 1963'te "Kumsal Baskını" olarak anılan saldırılarda, Kıbrıs'taki Türk Alayı'nda doktor olarak görev yapan Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ile üç çocuğunun da aralarında bulunduğu 11 kişiyi katletmişti

Abone Ol

24 Aralık 1963 tarihinde Lefkoşa’nın Kumsal Mahallesi sadece Kıbrıs’ın değil, insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birine tanıklık etti.

21 Aralık 1963 tarihinde Akritas planını hayata geçirmeyi amaçlayan Rumların Türklere karşı başlattığı ve tarihe Kanlı Noel adıyla geçen saldırılarda adanın her tarafında çok sayıda şehit verilirken, 24 Aralık gecesi Kumsal Mahallesi, eski adı İrfan Bey Sokak olan Mürüvvet İlhan Sokak’taki ‘2’ numaralı evde yaşananlar belki de en acımasız saldırı olarak akıllara kazındı.

2 Numaralı evde, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan, eşi Mürüvvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan ikamet ediyordu. Ailenin kiracı olarak ikamet ettiği evin sahipleri ise Hasan Yusuf Gudum ile Feride Hasan Gudum’du.

23 Aralık 1963 tarihinin akşamı, Dr. Nihat İlhan alayında görevdeyken, evde Mürüvvet İlhan ile üç oğlu, ev sahipleri Hasan Yusuf Gudum ile Feride Hasan Gudum’un yanısıra mahalle sakinlerinden Ayşe Cankan, kızı Işıl Cankan ile Ayşe Cankan’ın kız kardeşi Növber İbrahimoğlu olmak üzere dokuz kişi bulunuyordu.

O akşam bu evde bulunanlar korkunç bir saldırıya uğradı ve bu saldırı sonucunda iki kadın ve üç çocuk şehit oldu. Saldırıdan sonra eve ilk giren Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) mensuplarından Memduh Erdal’ın çektiği, küvetin içindeki anne ve çocuklarının cansız bedenlerinin yer aldığı fotoğraf ise katliamın dünyada yankı bulmasında etkili oldu.

Akşam saat 7 sularında, bir Yunan subayının komutasındaki EOKA’cılar, Kumsal Bölgesi’ne saldırdı. O esnada Dr. Nihat İlhan’ın evindeki kadınlar, çocukları uykuya yatırmadan önce yiyecek birşeyler hazırlıyordu. Hasan Yusuf Gudum ise dışarıda gözcülük yapıyordu. Önce Kanlıdere’nin batısından duyulan silah sesleri yaklaştı, ardından da Hasan Yusuf Gudum’un ‘Basıldık’ diye bağırarak içeriye girmesiyle, evdekiler en korunaklı oda olarak gördükleri banyoya koşarak saklandı. Ancak ev kurşun yağmuru altındaydı.

Kapıyı kırarak içeriye giren silahlı Rumlar, evin içinde de yaylım ateşine devam etti. Boş odaların ardından, önce banyonun kapısına, ardından da araladıkları kapıdan içeriye kurşun yağdırdılar. Mürüvvet Hanım ile çocukları 6 aylık Hakan, 4 yaşındaki Kutsi ve 6 yaşındaki Murat küvetin içinde can verdi. Banyonun hemen yanındaki tuvalet odasına saklanan Feride Hasan Gudum da başına isabet eden kurşunla hayatını kaybetti.

Banyo kapısını eli ile kapalı tutmaya çalışan Növber İbrahimoğlu, elinden kötü bir yara aldı ve kapının önüne yığıldı. İlerleyen günlerde doktorlar elini bileğinden kesmek zorunda kalacaklardı.

Devam eden kurşun yağmurunda, 2 yaşındaki Işıl'ın dizini parçalanırken, annesi Ayşe Cankan tam 6 yerinden yaralandı. İki bacağına isabet eden kurşunlar nedeniyle yürüyemeyecek durumdaydı. Saldırıdan Hasan Yusuf Gudum da yaralı olarak kurtuldu.

Olaydan 2 yaşındaki kızı Işıl ve kız kardeşi Növber Hanım ile birlikte yaralı olarak kurtulan Ayşe Cankan, o günlerde mücahit olan eşi görevde olduğundan ve küçük kızıyla evde yalnız kalmak istemediğinden gecelerini komşuları ile geçiriyordu.

1963 yılında 24 yaşında olan Ayşe Cankan, küçük kızı ve kızkardeşi ile birlikte, 24 Aralık gecesi Mürüvvet hanımlara gitti. Mürüvvet Hanım’ın Binbaşı İlhan da görevdeydi.

Ayşe Hanım, mağduru olduğu Kumsal Katliamını şu sözlerle anlatmıştı:

“24 Aralık’ta akşamüzeri Mürüvvet hanımların evinde toplandık. Hep birlikte bir şeyler hazırlayıp yedik. Ev sahibi Hasan dayı dışarıdaydı. ‘Basıldık’ diyerek eve girdi. Atış seslerini duyuyorduk. İlk olarak kayınımın evine girdiler ama birini bulamadılar. Kırıp döküp çıktılar.

Hasan dayı ‘basıldık’ diyerek eve girince ne yapacağımızı şaşırdık. Banyoya koştuk. Ben lavabonun yanında yere düştüm. Işıl 2 yaşındaydı, kucağımdaydı. Ablam kapıyı örtmek istedi, kurşun eline geldi. Elini kestiler olaydan sonra. Hasan dayı dirseğinden yaralandı ama hanımı Feride orada ömür bıraktı. Kurşunlardan 3-4 yerimden sıyrık alarak yaralandım. Ayağım ise parçalandı, Işıl’ın da diz kemiğine denk geldi kurşun...

Mürüvvet Hanım üç çocuğunu da alıp banyonun içine girdi. Orada öldüler… Bütün geceyi banyoda birlikte geçirdik, uyur gibiydiler. O gece gelen olmadı, orada ne kadar kaldık bilmiyorum. ‘Biri gelmezse ne olacağız, çok kan kaybettik’ diye düşündüm.

Akşamüzeri 7-8 gibiydi. Işıl ağlıyordu, ben ise ayağım parçalandığından kımıldayamıyordum. Kapının arkasında bornoz vardı. Bornozu çekip aldım çocuğun altına koydum. Çocuk acıktı, susadı. Lavabodan su içirdim çocuğa… Ne saat geldiler de bizi kaldırdılar bizi hiç farkında değilim.”

Ayşe Hanım, yaralı olan Hasan Dayı ile Növber Hanımın yürüyebildikleri için sabah saatlerinde evden ayrıldığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kardeşim Növber yolda gördüklerine ve yardım almak için gittiği hastanedeki kişilere yaralı kardeşi olduğunu ve kurtarılmayı beklediğini söylemiş.”

Yarı baygın halde olan Ayşe Hanım, yardımın ne zaman geldiğini ya da kimin geldiğini hatırlamadığını söylüyor. Bir hastaneye götürüldüklerini ve ilk müdahalelerinin yapıldığını anımsayan Ayşe Hanım, yaralıları taşıyan bir uçakla Ankara’ya götürüldüklerini ve Ankara’ya vardıklarında kendine geldiğini anlatmıştı.