Uzman Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, ekonomik krizin ruh sağlımıza etkileri yönünde uyarılarda bulundu…
Gülten Özyakup Sezgin, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzman Psikoloğu Tuğçe Denizgil Evre ile Ekonomik Krizin Ruh Sağlığına Etkileri Ve Çözüm Önerileri konuştu.
Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin bireyler ve toplum üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Tüm dünyada baş gösteren ve ülkemizde de yaşanan ekonomik krizin bireyler ve toplum üzerinde birçok olumsuz etkisinden bahsedebiliriz. Ekonomik kriz bir başka değişle eski yaşam kalitemizin kaybı demektir. Yoksulluk ve iş kaybı olası bir durumdur, dolayısıyla ruh sağlığımızı olumsuz etkilemekle birlikte depresyon, kaygı bozukluğu, alkol ve madde kullanımında ciddi artış gibi etkileri olabilmektedir. Ekonomik krizin yaratabileceği iş kayıpları ruh sağlığını etkileyen en önemli faktördür. Ekonomik açıdan küçülmeye gitmek kişilerin ruhsal dünyasında örselenmelere yol açmakta ve ilişkileri de ciddi anlamda zedelemektedir.
Sizce ekonomik krizin toplum üzerindeki etkileri nasıl bir gelişim izliyor?
Ekonominin bozulması tıpkı bir doğal afet gibi sadece birey düzeyinde değil de toplumsal düzeyde bir krizdir. Yani bir başka değişle sadece bireyleri değil, tüm toplumu etkiyen ciddi bir sorundur. Alım gücünün azalması tüm piyasaya yansıyacağından istek ve ihtiyaçlarını temin edemeyen kişiler yanında satışı düşen esnaf da gelecek kaygısı yaşayacaktır.
Özelde bireyi, genelde toplumu etkileyen ekonomik krizin tanımını nasıl yaparsınız?
Ekonomik krizler, insanların geleceğe yönelik kaygı ve endişelerini artırmaktadır. İnsan doğası geleceğini garantiye almak ve geleceğe güvenmek ister. Bu doğal bir istektir. Geleceğin onun temel gereksinimleri için ne tür zorluklar yaratacağı üzerinde düşünmeye başlar. Geleceğini tehdit eden her olaya karşı endişe ile bakar. Bu endişe ise kişilerde ciddi psikiyatrik sorunlara neden olabilmektedir. Diğer bir taraftan insanı sosyal bir varlıktır ve sosyalleşme ihtiyacı oldukça baskındır. Ancak böylesi bir ekonomik buhranda insanlar içgüdüsel olarak “yarını düşünme”, “yarını garantiye alma” düşüncesinden yola çıkarak var olanı harcama değil de biriktirme eğilime girebilmektedir. Bu da hali hazırda var olan sosyal yaşamlarına da ket vurmakla birlikte kişileri daha depresif yapabilmektedir.
Ülkemizde ekonomik kriz birey ve toplum üzerinde ne gibi sorunlara yol açıyor? En sık rastladığınız vakalar nelerdir?
Ülkemizdeki ekonomik kriz toplum içinde bireylerde çok ciddi psikolojik tepkilere yol açabilmektedir. Örneğin ben kendi klinik pratiğimde en sık kaygı bozukluğu ve majör depresyon ile karşılaşmaktayım. Bu tanılar dışında karşılaştığımız vakalar ise alkol ve madde kullanımındaki artıştır. Kişiler bir çeşit rahatlama yolu ya da baş etme yolu olarak maalesef bu yönteme de başvurabilmektedir. Gelişim dönemlerine göre ayırdığım zaman ise; yetişkin grup yanında ergen ve yaşlı grubu da ekonomik kriz oldukça etkilemektedir. Örneğin üniversiteye hazırlanan bir genç, okumayı düşündüğü ülke ve ailesinin içinde bulunduğu ekonomik parametrelerin paralel olmaması bakımından seçimini değiştirmek zorunda kalabilmekte ve bunun psikolojik örselenmesini yaşayabilmektedir. Bununla beraber gelecek kaygısı, ilişki kaygısı yaşayabilmesi de olasıdır. Diğer bir taraftan geriatrik dediğimiz yaşlı grup ise ekonomik şartların giderek zorlaşması alım gücünün azalması ile birlikte sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda endişe duyabilmekte ya da bakım veren kişilerin maaşlarını ödeyip ödeyememe konusunda kaygılanabilme, giderek hızlı bir şekilde artış gösteren ilaçları temin edip edememe konusunda endişe duyabilmekte ve depresif hissedebilmektedir.

Ekonomik kriz toplumdaki ilişkileri ve aile ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Maalesef ki bu dönemde ilişkilerimiz de nasibini alabilmektedir. Tüm dünyanın etkilendiği covid 19 pandemisi ile paralel olarak ortaya çıkan enflasyondaki çok ciddi artış hiç şüphesiz birçoğumuzu daha tahammülsüz, kaygılı ve ruhsal anlamda çöküntü içinde hissettirmiştir. Belki bir kısmımız iş yerinde daha agresif, belki bir kısmımız ikili ilişkilerinde tahammülsüz, belki de bir kısmımız bakım verdiği kişilere karşı eskisinden olduğundan daha negatif duygular beslemektedir.
Kriz dönmelerinde ayrılıkların ve boşanmaların arttığı bir gerçektir. Çünkü maddi yetersizlikler, gelecek kaygı ve korkuları insanları birbirine karşı çok daha tahammülüz yapar. Cinsel güç ve istekte azalmalar olabilir. Bu gibi faktörler de direk olarak ilişkiyi etkileyebilmektedir. Örneğin evini geçindirebilmek için ek iş yapmaya başlayan eşler bir birine zaman ayıramamaya ve ilişkilerde kopmalara neden olabilmektedir. Çocuklu evliliklerde eş kalabilmek zaten çok güçken bir de ekonomik kriz gibi durumlar kişileri oldukça yıpratabilmektedir.
Ekonomik krizin bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını hangi davranışları izleyerek anlayabiliriz?
Bireylerin depresyona girebildiği gibi toplumlar da depresyona girebilir. Bunun en somut örnekleri ise o toplumda artan trafik cezalarından, aile içi şiddette artıştan, boşanma oranının artışından, alkol ve madde kullanımının artışından, psikiyatri polikliniklerinin hasta sayısının artışından vb davranışlardan görebilmeteyiz. Bunun yanı sıra ekonomik krizin yarattığı alım gücündeki ciddi azalma suç oranlarında da artışa neden olabilmektedir. Toplum içinde hırsızlık vakalarının artışına da bu yüzdendir. Bunu şu şekilde açılamak mümkündür; gelecekten beklentisi azalan bir kişi, çok daha kolay suç işleyebilir. Yapılan bilimsel araştırmalar da işsizlik ve yoksullaşmanın ruh sağılığını ciddi bir şekilde etkilediğini ortaya koyarken; majör depresyon başta olmak üzere intiharlar da söz konusu olabilmektedir.
Ekonomik kriz döneminde öncelikli olarak nereye dikkat çekmek istersiniz?
Öncelikle ekonomik kriz toplumun her kesimini etkilemekle birlikte, başta depresyon ve kaygı bozukluğu olmak üzere birçok psikiyatrik bozukluğa neden olabilmektedir. Eşler arasındaki ilişki de bu dönemde tehdit altındadır. Bazı aileler bundan biraz daha fazla etkilenebilir. Etkilenmesinin sebepleri de öncesinde hali hazırda iletişimlerinin çok iyi olmaması, çatışma ve sorunlarının olması, iki taraflı güvenin tam olarak oturmamasıdır. Bu aileler sürecin getirmiş olduğu kaygı ve olumsuz duygularla baş etmekte daha fazla zorlanabilir diyebiliriz. Eşler arasında olan bu çatışma da yine çocuklara yansıyacak ve krizden dolaylı olarak etkilenmelerine sebep olacaktır. Eğer tüm bu olumsuz duygularla baş etmede zorlanıyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından yardım almaktan çekinmeyin.
(Kaynak: haberkibris.com)