RUMLARIN ÇILGINLIĞI BİZE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ GETİRDİ

Abone Ol

            “Bu silahlar niçin patlıyor?”
            O patlayan silahlar, Rum fanatizminin silahlarıydı.  Çılgınca bir eylemle, Nikos Samson ve Yunan Cumtası’nın Makarios’a düzenlediği darbe, olayları tam beş gün sürdü.  Özellikle azılı katil EOKA’nın bir numaralı adamı Nikos Samson kendini yeni Cumhurbaşkanı olarak ilan edince bir açılama yapmıştı.
            “ENOSİS gerçekleşti. Kıbrıs Yunanistan’a bağlandı” diyordu açıklamasında.
            O kadar kolay mıydı Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak?
            Sadece bir şeyi unutuyorlardı.  O da, Türkiye’nin anlaşmalardan doğan müdahale hakkını, yani etkin ve fiili garantörlüğünü.
            Tam on bir yıl bizi gettolara kapatan Rumlar, asla Türkiye’nin adaya askeri operasyon düzenleyeceğine inanmamışlardı.  Yıllarda bize o “Bekledim de gelmedin” şarkısını çalıp çalıp durdular.  Rumlar o şarkıyı devamlı çaldılar da adanın dört bir sahillerine devasa betondan mevziler yaptılar açık denize karşı.  Yani hem alay ettiler, hem de korktular.
            Hep “Ya Türkiye bir gün Kıbrıs’a çıkarsa...” sorusunu sorup sorup durdular.
            Esasında Türk ordusu böyle bir çıkarmaya hazır değildi.  On bir yıllık sürede kendilerini olası bir savaşa hazırladılar. Savaş ve çıkarma gemilerini yaptılar, ağır silahlarla orduyu donattılar.
            Çıkarmanın üzerinden tam 49 yıl geçti.  Dile kolay.  Bir ömürlük bir zaman...
            Gerçekten yaşadığımız on bir yıllık işkence ve yokluk yıllarımız bize özgürlüğümüzü getirdi.  Rumlar 15 Temmuz’da o çılgınlığı yapmasalardı, bugün hayatımız aynı yerden devam edecek ve Kıbrıs davası, şimdiki şekli ile değil, bir başka şekil alacaktı.
            Bazen düşünüyorum...  Rumlar Makarios’a darbe düzenlemeselerdi hayatımız nasıl olurdu?
            Herhalde yine değişen şartlar bizi farklı bir platforma sürükleyecekti.  Türkiye şimdi ne ise, o günde öyle olacaktı.  Yani Türkiye’nin yükselen değerleri, Rumların baskıcı rejimlerini yine yıkmak için bütün olanaklarını kullanacaklarldı.  Herhalde  o zaman da yan yana iki devlet tezi, farklı bir şekilde masaya gelecekti.
            Mesela BM hala daha Kıbrıs diyor da başka birşey demiyor.  BM Genel Sekreteri Guterres’in  yeniden görüşmeleri başlatmak istediğini beyan ederken federasyondan söz etmesi, Kıbrıs meselesinin BM düzeyinde çözülemeyeceği gerçeğini ortaya koyuyor.  Özellikle Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğu’nun temas ettiği gibi, Guterres’in federasyondan söz etmesi yanlı davrandığını gösterir.
            Ne BM, ne Kıbrıs Rumları, ne Yunanistan ve ne de İngiltere.  Gerçek olan Anavatan’ımızın Kıbrıs Türkü’nün davasına sahip çıkmasıdır.  Türkiye olmasaydı bizim halimiz nice olurdu.
            15 Temmuz Rumların çılgınlığı değil miydi?
            O çılgınlıktır ki bize bir vatan kazandırdı.  İkinci Harekatla beraber imzlanan Nüfus mübadele Anlaşması, Türklerin artık kuzeyde, Rumların da güneyde yaşayacakları gerçeğini gösterdi.
            Bugüne kadar gelmiş geçmiş Rum siyasiler, hep zamana oynadılar.  Yıllarca bizler “Federsayon” dedik ve sözlerimiz hep havada kaldı.  Bunu Guterres biliyor mu?  Bilmiyorsa öğrensin.
            Merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın kendisine yakın gazetecilere yaptığı telkin de oydu.
            “Federsayon konusu yazılarınızda işleyiniz, belki Rumlar çözüme yanaşırlar” diyordu.  Ben ve benim gibi nice insan bu tezinin tanığıyız.  Sadece herkesin birleştiği nokta, “Rumların federasyon temelinde çözüme de onay vermezler” şeklindeydi.
            Nitekim zaman bize gösterdi.  Artık federasyon da rafa kaldırıldı.
            Şimdi Türk tezi yan yana egemen iki devlet formülüne asılınca, Rumlar yeniden federasyondan söz etmeye başladılar.
            Yine söylüyorum... BM’nin kararları Allah’ın kutsal kitabı değildir.  Herşeyi insanlar yapar, insanlar bozar.  BM’nin ne yapmak istediği belli.  Yine Rumların baskılarına maruz kaldılar ve onlar da federasyondan söz etmeye başladılar.
            Türkiye gibi KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da çok sağlam bir duruşu vardır.  O da, iki devletli çözüm.  Tatar devamlı beyan ediyor.
            “Bizim bundan başka tezimiz yoktur ve olamaz da” diyor.
            Yani 49 yıl daha geçti ve Kıbrıs’ta kalıcı çözüme ulaşamadık.
            Cumhurbaşkanı Erdoğan bir sözü vardı AB için.  O da şöyleydi:
            “AB Türkiye’i bünyesine almak istemezse, yeni bir dünyada ve yeni bir oluşumda mutlaka yerini alır.”
            İşte orada koskoca Türk devletleri...
            Türkiye’ye ve Kıbrıs davasına inanan Türk devletleri.
            Bu durumda bizler inandığımız yolda yürümekten başka çaremiz yok demektir.  Yani KKTC’nin bir an evvel tanınma operasyonu...
            Gördünüz mü çılgın Rumların bizi nerelere kadar getirdiklerini?