RUM-YUNAN İKİLİSİNİN MEGALİ-İDEA HAYALLERİ VE 15 OCAK 1950 ENOSİS PLEBİSİTİ (3)
O günde Enosis’e giden yolda şampiyonluğu Rum Ortodoks Kilisesine kaptırmak istemeyen Rum Komünist Partisi AKEL, BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı bir mektupla kendi plebisit girişimini bildirmesinin ardından AKEL üyeleri 5 Aralık 1949’dan itibaren ev ev gezerek, “Enosis İstiyorum” yazılarının altına imza toplamaya başlamışlardı.
Bu gelişmelerle birlikte harekete geçen Rum Ortodoks Kilisesi gerçekleştirmeyi hedefledikleri plebisit sürecini hızlandırarak, gazetelere her gün ilanlar vererek tüm Kıbrıslı Elenleri kendi düzenledikleri Enosis Plebisitine oy vermeye çağırıyordu.. Rum Ortodoks Kilisesinin 15 Ocak 1950’de bir hafta süreyle Ada genelinde tüm kiliselerde Enosis Plebisiti düzenleyeceğini duyurmasının ardından 16 Aralık 1949’da Yunan Askeri Radyosu yapmış olduğu yayınında Rum Ortodoks Kilisesinin düzenlediği Plebisitin arkasında Yunanistan’ın bulunduğunun mesajı veriliyordu.
O günde Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u Makarios II’nin önderliğinde düzenlenen Enosis Plebisitinde Baf Metropoliti Makarios III önemli görevler üstleniyordu.
Rum Ortodoks Kilisesinin Plebisit girişimlerini hızlandırması üzerine Komünist AKEL Partisi kendi düzenlediği Enosis Plebisitini iptal ederek Rum Ortodoks Kilisesine destek vermeye başlarken; Kıbrıs Türk halkı Rum-Yunan ikilisinin sağcısı ile solcusu ile Enosis peşinde olduklarını bir kez daha yaşayarak görecekti.
15 Ocak 1950’de Ada genelinde Rum Ortodoks Kiliselerine konulan defterlere “Enosis’e ‘evet’ ya da Enosis’e ‘Hayır’ şeklinde imza atarak iki hafta süreyle gerçekleştirilen plebisit sonuçlarına göre oy kullanan 224747 Rum’un 215108’nin diğer bir değişle oy kullanan Rumların %96.7’sinin “Enosis’e Evet” dediği açıklanır..
Kitium Piskoposu olduğu günde “Enosis verilmez, ancak mücadele ile kazanılır” diyen ve 15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti günlerinde büyük hizmetler veren Makarios III; Makarios II’nin 28 Haziran 1950’de ölümü sonrası; 18 Ekim 1950’de Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u olarak seçiliyordu.
20 Ekim 1950’de and içme törende yapmış olduğu konuşmada Makarios III: “… İsa’nın huzurunda yemin ediyorum ki; tek hedefim Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasıdır, anavatan Yunanistan’la birleşmek ülküsünden asla sapmayacağım ve bu hedefe ulaşmak için yaşamım boyunca mücadele edeceğim” demişti.
Ömrü boyunca “Kıbrıs Helen Adasıdır ve bu Ada’da Türklere yer yoktur” diyen Makaios III’ün Başpiskopos seçilmesinin ardından Rum-Yunan ikilisinin Enosis’e giden yolu açmak için girişimleri hız kazanacaktı.. Nitekim, 1953 yılında Feneromoni Kilisesinde yapmış olduğu konuşmasında Makarios III: “Milli davaya sadık kalacağız. Enosis gerçekleşinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz” demişti.
O günde 15 Ocak 1950 Enosis Plebisit sonuçlarını İngiliz Sömürge Yönetimine yazılı olarak veren Rum Ortodoks Kilisesi, bu gelişmenin ardından Yunanistan desteğinde 16 Ağustos 1954’te BM’e taşıyarak “Kıbrıs Halkına self-determinasyon” yani “Kıbrıs’ın kendi geleceğini tayin etme hakkı” diğer bir değişle, Kıbrıs’ta dini, dili ve ırkı tamamen iki ayrı halk olmasına karşın ‘sözde’ Kıbrıs Halkına “self-determinasyon” hakkı verilmesini isteyecek ancak Türkiye ve İngiltere’nin girişimleri sonucu o günde BM, Rum-Yunan ikilisinin girişimlerini gündemine almayacak ve de Rum-Yunan ikilisi BM’den eli boş dönecekti..
Günümüzde olduğu gibi o günde de Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs Türk halkının “self-determinasyon hakkı hiçe saymakta ve bu prensip tek taraflı olarak sadece Kıbrıs Rum halkına ait bir hak olarak gösterilmeye çalışılmaktaydı. Halbuki Kıbrıs’ta “Kıbrıs milleti” diye bir millet yoktur. Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs’ta tek taraflı, “self-determinasyon” uygulanamayacağını, gerçek anlamda bir self-determinasyon uygulanacaksa bunu dini, dili, ırkı ve kültürü tamamen farklı olan iki ayrı halkın her ikisine de eşit şekilde uygulanması gerektiğini savunmaktaydı.
Sonuçta anavatanımız Türkiye ve İngiltere’nin girişimleriyle BM Rum-Yunan ikilisinin Enosis Plebisit sonuçlarını Yunanistan’ın 1954’te söz konusu başvurusunu reddetmesinin ardından Rum Ortodoks Kilisesi, silahlı mücadele kararı alırken Makarios, o günde ABD’den dönüşünde Atina’ya giderek EOKA tedhiş örgütünün faaliyete geçmesini gündeme taşıyacaktı!..
Geriye dönüp baktığımızda EOKA’nın kuruluşu yönündeki ilk gizli görüşmeler 2 Temmuz 1952’de Atina’da Makarios başkanlığında yapıldı. 7 Mart 1953’te de “İhtilal Konseyi” kurulmuş ve bu konseyin kurucuları “Enosis davası hakkında bildiklerimi ve bundan böyle bileceklerimi işkence altında ve canım pahasına bile olsa bir sır olarak gizli tutmaya tanrı huzurunda yemin ederim. Bana verilen tüm emirlere sonsuz olarak itaat edeceğim”. O günde söz konusu Enosis andı içenler Makarios ve Grivas dahil 13 kişi idiler.
(Geriye dönüp bakacak olursak Türk İstiklal Savaşı günlerinde E. Albay Grivas; 1919 yılında Asteğmen olarak Anadolu Cephesine gönderilen ve de Yunan Ordusunun ilerlemesiyle Sakarya önlerine kadar gitmişti. Grivas, Yunan ordusunun bozguna uğramasıyla 1922’de geri dönmüş ve de hizmet ve cesaretinden dolayı Teğmenliğe terfi ettirilmişti..)
Bu gelişmenin ardından 1954 yılının ilk aylarında Yunanistan Hükümetinin bilgisi dahilinde Kıbrıs’a gizli silah sevkiyatı başlarken EOKA’nın lideri, daha Türk İstiklal Savaşı yıllarında Yunan Ordusunda görev yapan E. Albay Grivas da 9 Nisan 1954’te gizlice adaya çıkıyordu. Nitekim bir süre sonra Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Stefanopulos’un direktifleriyle Makarios, E. Albay Grivas’ı bizzat huzuruna çağırarak verdiği emirle 1 Nisan 1955’te EOKA bombalarını patlatarak Enosis’e giden yolu açmak isteyecekti.
EOKA için tek bir şey vardı: Enosis’i gerçekleştirmek!.. Enosis, “Ada’nın bağımsızlığını değil, bir başka ülkeye ilhakı” anlamına gelmektedir.
O günde, Kıbrıs Türk liderliği ve Anavatanımız Türkiye “Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen ayrı iki halk vardır ve de self-determinasyon hakkı verilecekse bu hak her iki halka verilmelidir” demişti.
Kıbrıs’ı kana bulayan vahşetin kaynağı Megali İdea’nın hedefi Bizans İmparatorluğunu yeniden yaratmaktı. Rumlar; Yunan ırkı ile hiçbir ilgisi olmadığı halde Ortodoks Kilisesinin öncülüğünde asırlardan beri “Megali İdea” ile yoğruldular, ruhları Enosis ile yıkandı ve Türk düşmanlığı ile beslendiler.
1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütünün bombalarını patlatarak faaliyete geçmesinin ardından bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına ve katliamlarına karşı hele bir dur diyecekti.. YARIN DEVAM EDECEK..