ÖZGÜR BÖLGEYE GEÇERKEN OLAN DUYGULAR

Abone Ol

Bundan tam 50 yıl öncesinin, yani 11 Ağustos 1975 tarihinin yıl dönümüydü. Halkın Sesi’nin 11 Ağustos 2025 tarihli nüshasında tarihe geçecek 50 yıl öncesinde bir haber vardı. O haber, “Zulme Paydos” başlığı ile verilmişti.

Malum Denktaş’la Kleridis’in Viyana’da imzaladıkları Nüfus Mübadele Anlaşması gereğince kuzeydeki Rumlar güneye, güneydeki Türkler de kuzeye geçme durumundaydılar.

O anlaşma gereğince BM Kıbrıs Barış Gücü araçları ile her iki taraf yer değiştirmişler ve yeni bir geleceğe doğru yelken açmışlardı.

İnsanlar bütün hatıralarını da geride bırkmışlardı. Kolay değildir insanın doğup büyüdüğü, sokakların koşup oynadığı yerleri terketmek. Türk ve Rumlar arasında psikolojik olarak iki fark görmüştük. Rumlar kendilerini bütün Kıbrıs’ın sahibi olarak görürlerken, katiyen bu duruma düşeceklerini düşünmemişlerdi. Yine de içlerinde bir korku vardı. Kıbrıs’ın bütün sahillerine kalın beton mevziler yapmışlardı, herhangi bir Türk çıkarmasına karşı. Lakin özgürlüğüne kavuşan Türkler yıllarca çektikleri acıdan ve ölüm korkusundan bir an önce kurtulmanın sevincini yaşıyorlardı. Güneyden göç eden kardeşlerimizin gözünde ne mal, ne mülk, ne de para umurlarındaydı. Onların hayalleri özgür bir vatana kavuşmaktı.

Tam on bir yıl Rumlar silah zoruyla gettolara kapattıkları Türklerin bir kere daha kurtulma imkanları olmadığını düşünerek, yıllarca radyodan çaldıkları “Bekledim de gelmedin” şarkısına cevaben “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısı cevap veriyordu. Nitekim Allah Rumları şaşırmış ve Kıbrıs’ı tümden Yunanistan’a bağlamak için Yananistan’le ters düşen Makarios’a darbe düzenlemişer ve 20 Temmuz sabahı Türkiye anlaşmalardan doğan hakları gereğince askeri operasyon düzenlemişti. Bütün gelişmeler öylece akıp gitmişti.

11 Ağustos 1975 tarihli Halkın Sesi haberi “Zulme Paydos. 505 Türk Özgür Bölgeye Geçerken Duygulandı” başlığı ile vermiştir.

Haber şöyle veriyordu detayda.

“Lefkoşa; Özgürlüğe göç devam ederken, 505 soydaşımız dün Baf İlçesi merkezinden özgürlüğe kavuşmuşlardır. Kardeşlerimiz Lefkoşa’da Cumhuriyet Meydanı’nda askeri törenle karşılanmışlardır. Karşılama töreninde hazır bulunan KTFD Başkanı Rauf Denktaş, ootobüslere girerek kendilerine ‘hoş geldiniz’ demiştir. Bu arada her otobüse birer buket çiçek sunulmuştur.Baflı soydaşlarımız Türk bölgesine girişlerinde Türk bayraklarını otobüslerinden çıkararak tezahürat yapmışlar ve bu arada yol üzerinde toplanan halkımız da kendilerine büyük sevgi gösterisinde bulunmuştur. Kardeşlerimiz daha sonra Lefkoşa Atatürk İlkokulu’ndaki Merke göçmen yurduna götürülmüşlerdir.”

Bundan sonrası detaylandırılmış haberdi.

Harekatla beraber gizli yollardan kuzeye geçen kardeşlerimizin iskan uygulaması da başlamıştı. Dolayısı ile güneyden toplu göçler başlayınca İskan Dairesi’ne çok işler düşmüştü.

Kuzeye geçen kardeşlerimizin amacı Rumlardan kalma modern evlerden almaktı. Burada bir hatıramı anlatmak istiyorum.

Harekat sonrasında Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Dairesi’nde göreve başladığımda, Başkanlıkta göçmenlere tahsis edilmiş bir telefon vardı. Göçmenler o telefonla güneydeki akrabaları ile konuşabiliyorlardı. O telefon için büyük kuyruklar oluşuyordu. Henüz güneydeki kardeşlerimiz kuzeye geçmemişlerdi. Bir göçmen bana güneyde kalan bir yakını ile olan konuşmasını nakletmişti.

“Kuzeye geçelim, ne ev isteriz ne de para” demiş.

O aileyi tanıyordum. Daha sonra İskan Diresi’nde görev alınca o “kuzeye geçelim hiçbir şey istemem” diyen şahıs, İskan Müdürü’nün kapısında aslan kesilmiş ve büyük kavgalar vermiştir.

Gördünüz mü, isanlar özgür bir hayata kavuşunca ne kadar değişiyor?

O göçmeni hurmaya çıkan ve hurmadan inemeyen Araba benzetiyordum.

“Aşağıya ineyim bir deve kurban edeceğim” deyişi gibi, aşağıya inince de “Mafiş kurban” deyişi vardı.

Bu ve bunun gibi nice göömen anılarımı bir kitapta topladığım için çok mutluyum. Daha da anlatacak ve yazacak o kadar çok şey var ki...

Yani özgürlük...