Öküz altında buzağı mı? Yoksa yoktan yonga mı?

Abone Ol

Kim ne derse desin; Erdoğan-Erhürman görüşmesi, saygı ve nezaket içeriyordu.

Erdoğan kendi duruşunu milim gerilemeden deklare ederken, Erhürman ile diyaloğa ve eşgüdüme açık olacağının güçlü sinyalini verdi bize…

Erhürman ise “federal çözüm” şeklindeki asırlık tezin, şurasına burasına yerleştirdiği yumuşak ifadelerle, ortak siyasal arakesitler oluşturmakta ne kadar ustalaştığını bize gösterdi.

Bu görüşmeye “güzelleme”ler de yapılabilir, tezatlar, çelişkiler, elastik ifadelerle örtülü niyetler de okunabilir.

Öküz altında buzağı aramak da mümkün, yoktan olumlu yonga çıkarmak da…

“Ortaya karışık” demek de mümkün, vücut diliydi, dudak okumaydı diyerek “soğuk” fotoğraflar çekmek de…

Peki ama, bu görüşme bize; Rum tarafı ile bir müzakere masası kurulabileceğine dair bir

umut veriyor mu?

Tabii ki hayır…

Erdoğan ile Erhürman’ın Ankara’daki görüşme sonrası yaptıkları ortak basın toplantısı aslında bir diplomasi “kıvraklığı” içeriyordu. Bu yüzden bu buluşmayı, söylenenlerden yola çıkarak “seçmeli” bir değerlendirmeye tabi tuttum.

İşte sorular ve yanıtlar:

Erdoğan; “Sayın Erhürman’ın Rum tarafına verdiği mesajlarda Kıbrıs Türkü’nün egemen eşitliğinden taviz verilmeyeceğini vurgulamasını oldukça isabetli buluyorum,” dedi.

a) Erhürman “egemen eşitlik” ifadesini hiç kullanmadı ki…

b) Erdoğan siyasi eşitlik ile egemen eşitliği karıştırdı galiba…

c) Erhürman’ın Rum tarafına mesajları Erdoğan’ı mutlu ediyorsa, suçlama oyunlarının yakında tavan yapmasını bekleyin.

Erhürman “Hassasiyetler noktasında büyük ölçüde yakınlık var aramızda. Kıbrıs Türkleri’nin buradaki egemenlik haklarının ihlal edilmesi noktasında ortak rahatsızlığımız var,” dedi. Bunu nasıl okuyalım?

a) Erhürman cımbızla yakınlıkları öne çıkarıyor, farklılıkları değil.

b) Erhürman siyasi eşitlik vurgusu yapıyordu. Bu egemenlik hakları vurgusu da nereden çıktı?

c) Erhürman’ın savunduğu federal çözümdeki tek egemenlik tartışmaya mı açılacak?

Erhürman; “Bizim altı maddemiz var, görüşmelere başlamak için… Ön şart olmayan ve müzakerelere başlamak için çözümün metodolojisinin unsurlarıdır bunlar,” dedi.

a) Erhürman, bal gibi de önşartlar öne sürüyor. Üstelik masadan kalkınca neredeyse tanınma talep ediyor.

b) Hristodulidis, daha masaya oturmadan bu unsurları kabul ettiğini açıklamalı. (Tabii ki kabul etmiyor. Açıkladı da.)

c) Bizim durduğumuz yer burası ise, müzakerelerin başlaması hayaldir.

Erhürman; “Birbirimizden kopuk, taban tabana zıt görüşlere falan sahip değiliz.”

a) Erdoğan’ın deklare ettiği iki ayrı devlet ve eşit egemenlik, federal çözüm ile zıtlık içermiyor.

b) Erdoğan’ın, ortak basın toplantısında dillendirdiği ayrılıkçı ifadeler bize çok rahatsız edici gelmiyor.

c) Bir yolunu bulur, fikirlerimizi uyumlaştırır, bir noktada buluşuruz.

Erdoğan; Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “Hiçbir hükmü kalmamış olan ortaklık devleti” derken, Erhürman “İki eşit kurucu ortaktan biriyiz,” diyor. Biri 1960’tan kaynaklanan haklarımıza vurgu yapıyor, öteki ise 1960’ı yok sayıyor.

a) 1960 ortaklık devletini hükümsüz ilan etmek de neyin nesi?

b) Bu konuda Erdoğan’ın ciddi bir brifinge ihtiyacı var.

c) 1960 falan tanımayız. Varsa yoksa 1974…

Erdoğan; “Kıbrıs meselesine en gerçekçi çözümün adada iki devletin birarada var olmasından geçtiğine inanıyoruz.” dedi. Erdoğan, iki devlet birarada dedi. İki devlet yan yana demedi.

a) Ülker Fahri gibi düşünürsek, birlikte demek istedi. Ayrı devleti savunmadı. Yani Birleşik Kıbrıs… Daha ne desindi?

b) Daha aşağıda yan yana yaşayan iki halk dedi ama…

c) Demediğinden yola çıkmak, dediğini temize havale eder mi?

Erhürman “Terminolojik farklar elbette devam ediyor” dedi.

a) Federasyon terimini sık sık kullanmak çok da iyi değildir.

b) İki devlet politikasına bir tokat vurup “iki oluşturucu devlet” dedik mi, al sana federasyon.

c) Birbirine zıt siyasal eşitlik ve eşit egemenlik terimlerini harmanlayıp bir ortak dil yaratılabilir.

Erdoğan; “Dünün güneşi ile bugünün özellikle çamaşırları kurutulamaz. Eski dönemin ezberleri ile iğne ile kuyu kazmaya çalışmak bizi bir yere götürmez,” dedi. Ne demek istedi?

a) O kadar çok kirli çamaşır birikti ki sizi kocaman bir çamaşırhane yaptık.

b) Siz ısrarla oraya yığılan çamaşırları dünün güneşi ile kurutmak istiyorsunuz.

c) Çamaşır asanın, kılıç kuşananındır.

Erhürman; “Sonuç odaklı olmayan, Kıbrıs Rum liderliğinin son dakikada masayı devirmesi halinde statükoya geri dönülmeyeceğinin baştan güvence altına alınmadığı bir yöntemle masaya oturmayız,” dedi. Ne demek istedi?

a) Rumlar masayı devirirse, “kumarda kaybetmiş” sayılarak, bize bir “tanınmış devletcik” hediye edecekler.

b) Masaya oturmak için önceden bize güvence verilmelidir. Masayı biz devirirsek statükoya devam, Rumlar devirirse kazanan taraf biz…

c) İkimiz birden masayı birbirimizin üzerine devirirsek ne olacağını kimse bilmiyor.