NERİMAN CAHİT DE GİTTİ

Abone Ol

Kıbrıs Türkü’nün yetiştirdiği bir değer daha son yolculuğuna çıktı. Neriman Cahit için birkaç satır karalamak geçti içimden. Zaman zaman bir arada olup edebi sohbetler yaptığımız, bazen alkışlayıp, bazen de eleştirdiğimiz pek çok ortak konularımız vardı. Siyasi görüşlerimiz farklı olsa da onun şahsında geçmişten bazı satırları kağıda dökmek istedim.

Neriman Cahit’i ben, oğlum Mustafa’nın ilkokulda sınıf hocası olduğu zaman tanımıştım. Kıvılcım gibi bir öğretmendi. Onun dersleri hep dolu dolu ve bilgi pınarıydı.

Çocuklarımız büyüyüp hayata atılsalar bile ona olan saygıları hep baki kaldı.

Gerçekten toplumumuz bir değerini yitirdi. Gazeteciliği ile, öğretmenliği ile, araştırmacılığı ve siyasi görüşleriyle toplumda temayüz etmiş bir yazardı Neriman Cahit.

İlk öykü kitabım “İlk ve Son Resim” adını taşıyordu. Kendisine bu kitabımı takdim ettiğimde bana “Öykü alanında ilk kez görüyorum böyle dolu dolu kendi kültürel yaşanmışlıklarımızla bir öykü kitabına tanık oluyorum. Bu eserinle çok büyük bir boşluğu doldurdun. Çalışmalarının devamını dilerim” demişti.

Ondan sonra sık sık birlikte çalışmalarımız oldu. İlk romanım Üç Pencere’nin de redaksiyonunu Neriman hocanım seve seve yapmıştı.

Nitekim Araplara satılan kızlarımızın dramını, belgelemek istemiş ve Arap ülkelerine satılan kızlarımızın ne acılar çektiklerini yerinde, hatta onların ağızlarından yazmak için o ülkelere gitti. Ürdün, Filistin ve Suudi Arabistan...

Neriman hoca bu çalışmayı yaparken bana şöyle demişti.

“Araplara Satılan Kızlarımız kitabımı yayınlamada senin İlk ve Son Resim adlı öykün, bana çalışmalarımda tetikleyici oldu. O nedenle yayınlayacağım bu kitabıma senin o öykünü aynen alıyorum.”

Hakikaten o kalın kitaba benim de o eserimi almıştı.

2010 tarihinde yayınlanan bu kitabı bana imzalarken, ilk sayfasını şöyle imzalamıştı.

“Ve kadın oldukları içindi...

Ülkemin çok özel ve çok yetenekli bir yazarına, sevgili Osman Güvenir’e saygı ve sevgilerimle. Neriman Cahit.”

Bu arada Neriman hocanımla bana Türk Devletleri üst jürisi tarafından Basın Onur Ödülü verilmişti. Ödül töreni Eskişehir’de gerçekleşmişti. Sadece rahatsız olduğu için o gidememiş, sadece ben katılmıştım. Bize veridkleri sembol plaket, bronzdan iki elin gücünü gösteren ağır ve taınması zor ama anlamlı bir ödüldü. O ödülü gözüm gibi saklıyorum.

Neriman hoca çok mutlu olmuştu. Oralara gitmek ve oralardan onur ödülü almak kolay değildi.

Daha sonraki zamanlarda sık sık beraber olduk.

Onun talebeleri olan göz doktoru oğlum Mustafa ile bacanağımın oğlu radyolog Sertaş Eralp’a da sık sık gider ve buluştuğumuzda bana onların değerlerinden bahsederek beni ve bacanağımı tebrik ederdi. Ben de kendisine şöyle derdim, o övgü dolu sözleri üzerine.

“Hocam bu evlatlar benim değil, senin eserindir. Senin bilgilerinle donandılar ve hayatta başarılı oldular” derdim.

Bundan sonraki süreçte maaleself rahatsızlıkları nedeniyle bir araya gelemedik. Rahatsızlıklarımız her ikimiz için de vardı. Lakin yaşıyorduk ve devamlı ona rağmen üretiyorduk.

Son romanım “Beni Araplara Neden Sattınız” adını taşıyor. Bu konu toplumsal yaramızdır. Ve ben, Neriman hocanın bana imzaladığı o ünlü araştırma kitabını elimin altında tutuyorum. Roman biçimlendikçe, Neriman hocanımın o zahmetli çalışmaları da bana kaynak halini aldı ve hala alıyor.

Neriman Cahit’in gidişi gerçekten çok büyük acı oldu gerek benim, gerekse toplumun yazın dünyasının. Yeri doldurulamayacak kadar önemli bir yazar ve araştırmacı Neriman Cahit’i son yolculuğuna uğurlarken, onunla geçen günlerimi ve hatıralarımı beyaz kağıda döktüğüm için çok mutluyum. Bu ayrılık ve bu yolculuk bir dönülmezliğin yolculuğudur. Herkes gibi o da bütün sevdiklerini ve kitaplarını arkasında bırakarak gitti Neriman Cahit. Hem de derin izler bırakarak gitti.

Ona Allah’tan rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim. Mekanın cennet olsun Neriman hocam. Nurlarda uyu, güzel insan...