KKTC bütün dünyada bir “marka” olurken…

Abone Ol

Mr. Mark çıkmış, ta okyanuslarötesindengelmiş… TayşiBey de Anadolu’dan…

İkisi de “valizlerdolusu” paralarla…

KKTC zamaniçindeneredennereyegeldi, gerçekten…

Eskiden, Anadoluçocuklarıburalaraellerinde “mala”sıylagelirdi…

Artıkdolarlarla, Eurolarlageliyorlar…

Mr. Mark Douglas Buddle…

Adam, dünyanınötekiucundakiülkesinde “uyuşturucubaronu” olarakbiliniyor…

Interpol tarafındanaranıyor…

KaçıpOrtadoğu’yageliyor…

Türkiye’ye, Irak’a, bazıArapülkelerinegirmeyideniyor…

Hiçbirisionukabuletmiyor…

Bir de bakıyorki, DoğuAkdeniz’de, birtanekayıtdışı “arkabahçe” devletçiğivar…

Verelini KKTC…

“Sığınacak liman”ını bulunca, buraya bol miktarda “dolar” getiriyor… Birkaç tane şirket kuruyor… Yerli ortaklar ediniyor…

Turist olarak geldiği ülkede, “İçişleri Bakanı”na kadar ulaşıyor, oturma izni alıyor…

Bir gün “aniden” yaka paça tutuklanıp, Ankara’ya, oradan da ülkesine gönderiliyor…

Tutuklanıp sınır dışı edilirken, hayretler içinde kalıyor, “Ben burada kalabilmek için yetkililere rüşvet verdim” diye açıklama yapıyor ama kimsenin umurunda olmuyor…

Kendisine “oturma izni” veren Bakan “şaibe” altında kalıyor ama o da ağzını açıp hiçbir şey söylemiyor…

İngiliz gazetelerinde “Kokain çetesi lideri” diye tanıtılan Mark Douglas Buddle’ın burada “yıkadığı” paralardan her sektör nasibi almış…

Ancak 8 kişi, doğrudan Mark’ın paralarıyla “halvet” olmuş…

Geçtiğimiz günlerde, bu 8 kişinin mülkiyetinde bulunan her türlü menkul, gayrı menkul varlıklar ile banka hesaplarına el konuldu.

Acı gerçek şu ki; FBI buralara kadar gelip Mark’ın peşine düşmese, adam buralarda “kara” paralarıyla krallar gibi yaşayacaktı…

Nitekim, kimse bir yıl boyunca, buraya getirdiği “kara para”nın kaynağını sormadı… Bizim “eşit ve egemen” devletçiğimiz ona kucak açtı…

Ancak FBI tüm planları bozdu.

Sonradan ortaya çıktı ki, Mr. Mark’ın “kara” paralarıyla methalder olan iki avukat, “temiz toplum” iddiasıyla siyaset yapan bir partinin yönetiminde görev yapıyormuş…

Partinin yürütme organı bir günde hiçbir açıklama yapılmadan lağvedildi…

Meğer, Mark’ın dolarları siyasete de bulaşmış… Bu güzide partimiz hep “temiz toplum” diyordu ama meğer içinde bazıları Buddle’ın paralarını temizliyormuş…

Oysa; Mr. Bundle bu topraklarda “parasını” yıkayarak gül gibi geçinip gidebilirdi…

Hatta bir süre sonra, kendinden önce bu toprakları keşfetmiş yabancı “baron”ların yaptığı gibi “hükümet”i ikna ederek, “kara paranın aklanması kararnamesi” yayımlatabilir, “kara” paralarını bir günde “ak” yapabilirdi…

Nitekim geçen yıl, 20 gün yürürlükte kalan “Nakdi Varlıkların Kayıt Altına Alınması Kararnamesi” ile ülkeye giren 880 milyon TL. kayıtsız para, bir çırpıda “yıkanmamış” mıydı?

Bu “aklama” ile “devletin” kasasına 22 milyon TL. vergi girdi diye zamanın Maliye Bakanı Dursun Oğuz, şikâr bir iş yapmış gibi övünmemiş miydi?

Mr. Mark’ın zamanı yetmedi, “ak”lama konusunda “doğru” insanlarla çalışmayı beceremedi, FBI ondan hızlı davranınca da soluğu Avustralya zindanlarında aldı…

Tayşi Bey ise Anadolu’dan gelip gidiyor buralara…

Adam, her gelişte cebinde 150 bin Euro getiriyordu…

Tam 10 kez taşımış durmuş Euroları…

Ersin Tatar Bey’le, TC Büyükelçisi’yle, bazı bakanlarla “muhabbet”i var…

Yayımladığı samimi fotoğraflardan belli…

Bir defasında 500 bin, sonra 800 bin, sonra 600 bin getirmiş…

Hepsi de Ercan’dan girmiş ülkemize…

Polis; kripto hesabına tam 39 milyon Euro girdiğini, sonra oradan bir başka hesaba aktarıldığını açıkladı mahkemede…

Tabii, ülkemize “havadan” yağan dolar ve Eurolar yalnızca bu iki örnekle sınırlı değil… Bu konuda “marka” olmadan önce de “sicil”imiz kabarıktı…

Ancak son zamanlarda, bu alandaki “başarılarımız”ı gölgede bırakan bir başka “marka değeri” daha kazandık…

Bu da “uyuşturucu” konusu…

Bu alanda da dünya markası olduğumuzu duyan Akdeniz ötesinden adamın biri, valizine doldurduğu 11 kilo uyuşturucu ile soluğu Ercan’da aldı…

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Fadıl Aksun’ın geçenlerde yaptığı açıklamaya göre, davalarda ilk sırayı “uyuşturucu madde suçları” almaya başladı…

Ağır suçlarda son bir yıl içinde yüzde 38 artış olmuş…

Suçlular, bizim devletçiği “cazibe merkezi” olarak görüyormuş…

En ayıp olanı ise, uyuşturucu sanıklarının 3. ülkelerden gelen üniversite öğrencileri olmaları…

Tablo çok açık: KKTC’de şu anda 270 kapasiteli cezaevinde 722 kişi var. Bunların sadece 192’si Kıbrıslı Türk…

Bu “eşit ve egemen” arka bahçe devletçiği Bay Tatar’ın dediği gibi gerçekten “marka” oluyor…

Demokraside, insan haklarında ya da ekonomide değil tabii…

Kara para aklamada ve uyuşturucuda…

Bu “utanç” tablosu ile BM’den ve dünyadan “uluslararası statü” talep etmek, masaya oturmamakta direnmek, “gaflet ve dalâlet hatta hıyanet içinde olmak” demektir.

KKTC’yi getirdiğiniz nokta budur…