KIBRIS’TA SİYASİ ÇÖZÜM ASLA FEDERASYON OLAMAZ VE DE OLMAMALIDIR (2)

Abone Ol

1 Temmuz 2022 tarihli yerel basınımıza yansıyan haberlere göre; Rusya-Ukrayna çatışmasında  “Güney Kıbrıs ilk andan itibaren Ukrayna halkının yanında oldu, ancak uluslararası toplum, 48 yıldır  işgal ve istilanın sonuçlarını yaşayan Kıbrıs için ayni hassasiyeti göstermedi” diyen GKRY Meclis Başkanı Dimitriu  “Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisinde, kapalı Maraş bölgesinde artan kışkırtmalarından” söz ederken Türk tarafının iki devlete dayalı çözüm talebinin de hiçbir  zaman kabul edilmeyeceğini savundu.
Diğer yandan, BM Parametreleri değişmemeli, Kıbrıs için tek çözüm yolu federasyondur. Çözüm BM kararları ve Avrupa Hukuku temelinde  iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon olması gerektiğini savunan ve  her vesileyle “Çözüm için  çaba gösterilmeli” diyen  Anastasiadis “Kıbrıs’ın 1974’ten beridir Türk askerlerinin işgali ve tehdidi  altında bulunduğu” yönünde her fırsatta mesajlar vermeye devam ediyor.
Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine dayalı olarak 16 Ağustos 1960 Antlaşmaları ile ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyetini; Rum liderliğinin Enosis’e giden yolu açmak için  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile yıktığını ne çabuk unuttu? 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına karşı  devam eden silahlı saldırılarının ardından Yunan Cuntası desteğinde 15 Temmuz 1974’te  Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson’un 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan ettiğini dünyada bilmeyen var mı?
Çok iyi bilinmelidir ki anavatanımız Türkiye o günde 20 Temmuz 1974 Barış Harekatını gerçekleştirmemiş olsaydı, Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşturulmasaydı şimdilerde Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olmuş olacaktı.. Bunu hiç ama hiç unutmayalım ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini  anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yaşatmalı ve tanınmasını sağlamalıyız.
.27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de yer alan 5+BM Konferansında Kıbrıs Türk tarafı, siyasi eşitliğine, egemenliğine ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkma yönünde bir irade ortaya koymuştur. 27 Nisan 2021 günü KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın  BM Genel Sekreteri Guterres’e  ve tüm taraflara sunduğu 6 maddelik önerisi ile Kıbrıs’ta iki devletin birbirini  “Eş zamanlı olarak tanıması”   ve de  Kıbrıs Türk tarafının “Egemen Eşitlik ve Eşit Uluslararası Statü” konusundaki pozisyonu karşı tarafı şaşkına çevirmişti.
 O günde yapmış olduğu açıklamada T.C Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu: “KKTC’nin egemen eşitliğe dayalı, iki devletli çözüm önerisine çok güçlü bir şekilde destek vermeye devam edeceğiz” demiştir.
Durum bu aşamada iken gelinen noktada Rum tarafı “Tek egemenlik, tek devlet, tek uluslararası temsiliyet diyor, Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli Türk askeri adadan gitmeli” diyor; ama ne yazık ki hala daha aramızda  sözüm ona federasyon peşinde koşanlar vardır!.
Çok iyi bilinmelidir ki; hiçbir güç Kıbrıs Türk halkına “Dayatma Bir Anlaşma” yapma teklifinde bulunamaz. Konu ile ilgili olarak 11  Eylül 2021 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Yıllardan beridir Federasyon temeline dayalı görüşmelerde oynanan oyun, adanın  tek egemenlik adı altında Rumların hakimiyetine geçmesine yönelik bir tezgahtır.  Kıbrıs Türk halkı Türkiye’nin garantörlüğüne ve Türkiye’nin askeri varlığına  önem vermektedir.  Biz Kıbrıslı Türkler  olarak hiçbir zaman Türkiye’nin garantörlüğünden  ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  adadaki varlığından vazgeçmeyeceğiz.” Demişti.
Konu ile ilgili olarak sayın Ersin Tatar: “Hiçbir güç , Kıbrıs Türk halkını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, Türkiye Cumhuriyeti’nden  kopartamaz, kopartamayacaktır.  Çünkü biz bedeller ödedik, çok şehitler verdik. Tarihimizi hiçbir zaman unutmamalıyız.
7 Temmuz 2022 tarihli Halkın Sesi Gazetesine  yansıyan haberlere göre BM Genel Sekreteri Guterres, UNFICYP raporunda Kıbrıs’ta iki tarafın siyasi irade ve esneklik göstermelerinin büyük önem taşıdığını vurguladı. BM Genel Sekreteri Guterres, BM Güvenlik Konseyi üyelerine, Kıbrıs’ta geçici görev yapan BM Barış Gücü (UNFICYP) ve BM İyi Niyet Raporu  olmak üzere henüz resmen  yayınlanmayan  iki ayrı ön rapor sundu.
Raporda, adada bir anlaşma olasılığına yönelik kamuoyunun güveninin düşük seviyede kalmaya devam ettiği , ancak Kıbrıslıların günlük hayatlarına  ilişkin bazı pratik alanlarda iki taraf arasında bir takım ilerlemelerin sağlanıldığı  belirtiliyor.
Adanın kuzeyinde “Belirsiz ve Kutuplaşmanın arttığı” yönüne yorum yapılan raporda , Güney’de  ise Şubat 2023’te  yapılacak başkanlık seçimleri nedeniyle  resmi olmayan bir kampanya döneminin  etkilerinin başladığı not ediliyor.
Raporda, iki taraf ve ilgili ülkelerin, Kıbrıs’ta ileriye dönük yol için çaba sarf edilmeye devam edilmesinde hem fikir oldukları, ancak olası bir BM Kıbrıs Temsilcisinin (ya da elçisi) rolü ve görevi konusunda tarafların  görüşlerinin farklı olduğunun altı çizildi ve bu konuda  ileriye yönelik bir yol bulunması konusunda  çabaların sürdüğü belirtildi.
BM Genel Sekreteri raporunda, adada çözüme yönelik müzakereler halen başlamamış olsa da, iki lider ve  temsilcilerinin, Kıbrıs Danışman Yardımcısı Colin Stewart ile görüşmeye devam ettiklerini ve adadaki ortak meselelerin çözümünde  pratik önlemler aldıklarını ifade etti. Bu kapsamda, Kıbrıs İyi Niyet Misyonunun, adada iki taraf arasında pek çok  düzeyde temas ve diyaloğun devam etmesi, adadaki genel siyasi görünümün daha da kötüye gitmemesi için  kolaylaştırıcı faaliyetlerde bulunmaya devam ettiğini de belirtti.
İyi Niyet Misyonu raporunun son bölümünde , Maraş’taki durumdan endişe duyduğunu belirten BM Genel Sekreteri Guterres, tüm taraflara gerilimi artıracak adımlardan kaçınmaları ve gerilimin dağıtılması için ciddi çabalar sarfetmeleri çağrısında bulundu. Genel Sekreter daha önceki raporlarında  da belirttiği gibi , Adada ve adanın çevresindeki doğal kaynaklardan her iki toplumun da yararlanması gerektiğini kaydederek taraflara bu konuda  işbirliği yapmaları çağrısında  bulundu.
BM Genel Sekreteri raporun sonunda, tüm Kıbrıslıları adalarının geleceğinin şekillenmesine etkili şekilde katkıda bulunmaya  ve pragmatik olmaya davet etti. Nihai olarak Kıbrıs sorununa  çözümle beraber herkese barış ve istikrar getirecek ortaklaşa kabul edilen ileriye dönük bir yol bulunması için  çabaların devam etmesi gerektiğini kaydeden Guterres, garantör ülkelerden de iki toplum arasında diyalog ve işbirliğine destek vermelerini istedi.
Gelinen noktada Guterres’in raporunda ‘Federasyon”dan bahsetmemesi  nedeniyle Rumlardan tepki yağdı. Nitekim konu ile ilgili olarak   AKEL, “Ne siyasi eşitliğe dayalı, iki kesimli, iki toplumlu federasyonla ilgili üzerinde anlaşmaya varılan çerçeve, ne de müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden  devam etmesi konusunda  herhangi bir  ifadenin yer almadığına vurgu yaptı.
Diğer yandan EDEK Başkanı Marinos Sizopulos, “Eşit mesafe” korunarak “işgal rejimi ve Türkiye’ye destek verildiğini” iddia etti.  Yine Rum başkanlık adaylarından eski müzakereci Andreas Mavroyannis ise raporların, Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu bataklığı ortaya koyduğunu belirtirken, üzerinde anlaşmaya varılan çözüm zemininin raporda yer almamasını eleştirdi. Mavroyannis, kapalı Maraş’taki faaliyetlerin kınanmamasını da endişe verici olarak nitelendirdi.
Sonuç olarak; Anastasiadis  ve diğerleri çok iyi bilmelidir ki Kıbrıs’ta çözüm 20 Temmuz 1974  Barış Harekatı ile  gerçekleşmiştir. Yıllarca devam eden görüşme  sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Kıbrıs Türk Halkı olarak çok iyi bilmeliyiz ki; Rum Ortodoks Kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin ve Yunanistan’ın onay vermediği ve de vermeyeceği hiçbir siyasi çözüme  Rumlar ‘evet’ demez ve de demeyeceklerdir. 53 yıldan beri gündemde olan BM parametrelerinin dünden bugüne sonuç  vermediği ve vermeyeceği çok açık ve net olarak ortaya çıkmasının bir sonucu olarak 7 Temmuz 2017’de Crans Montana’da sona erdiği kabul edilmelidir. Rum-Yunan ikilisinin Garanti Antlaşmalarının iptalini ve Türk askerini adadan çekilmesini siyasi çözüm için şart koşmasını Türk tarafının reddi üzerine Crans Montana Konferansını terk ettiklerini bilmeyen mi vardır?
Dün olduğu gibi bugün de Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk Halkının  hakkını, hukukunu yok saymaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Türk halkının haklarını hiçbir güç yok sayamaz. KKTC’nin meşruluğunu  kabullenemeyen Rum-Yunan ikilisi  Kıbrıs Türk Halkına “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşruiyetini” önerme hakkı yoktur.
Gelinen noktada  Kıbrıs Türk halkı olarak, Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde en kısa sürede bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması için harekete geçme zamanı gelmiştir.. Kıbrıs Türk halkının hedefi  bağımsız ve egemen iki devletin işbirliği çerçevesinde yan yana yaşayan   bağımsız  ve egemen iki devletli siyasi  çözümdür.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..