Kıbrıs’a yeni TC Büyükelçisi…

Abone Ol

Baf’tan, Leymosun’dan “şeher”e gelenler, Türk bayrağını “dalgalanırken” görebilmek için, Rum kesiminin ortasında yer alan görkemli “Türkiye Şehbenderliği” binasının önünden geçerlerdi…
Günümüzde 90 yaşları civarında olanlar, “Şehbenderlik” binasında “Türk toprağı”nı nasıl eğilip öptüklerini, gözlerinin nasıl yaşardığını torunlarına gururla anlatırlar…
Türk Konsoloslar, Kıbrıs Türk toplumu içindeki “milliyetçi” faaaliyetlerinden ötürü, çoğu zaman İngiliz Valisi’nin hışmına uğrarlardı…
“İstenmeyen şahıs” ilan edilen, bu yüzden TC’ye geri çağrılan “Konsoloslar” vardı…
1960’da “Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulunca; TC’nin buradaki temsilcisi “Büyükelçi” oldu…
O zamandan beridir, TC’nin Lefkoşa’daki Büyükelçisi, Kıbrıslı Türkler’in yaşamında “başat” bir aktör olarak yer almıştır…
Siyasetimizde, TC Büyükelçisi’nin “onaylamadığı” hemen hiçbir “icraat”ın yaşama geçirilmesi mümkün değildir…
Ülkemize atanan TC Büyükelçileri içinde çok değerli “diplomat”lar tanıdık. Kıbrıslı Türk toplumu ile “sıcak” ilişkiler kurmayı başaranlar olduğu gibi, “ayırımcı” tutumları ve “yukarıdan bakan” tavırları nedeniyle kötü izler bırakanlar da oldu…
Bir “Vali” edasıyla görev yapanlar olduğu gibi, gerçek bir “Büyükelçi” olmakta direnenler de oldu.
Kimisi, iç siyasete “dibine” kadar hükmetmeye kalktı, kimisi TC’lilere parti kurdurdu, kimisi ise bir gerçek “Kıbrıslı” gibi, bizi anlayarak, bu topraklara kalıcı eserler kazandırmak için canla başla çalıştı.
Zaman oldu, “muhalif” sayılan hiçbir gazeteci Büyükelçilik binasına sokulmadı, davetlere çağrılmadı.
Ancak, tüm dönemler içinde,2020 Ekim ayındaki seçimler süreci, TC Büyükelçisi’nin ve büyükelçiliğinin en çok tartışıldığı, ciddi biçimde eleştirildiği, suçlandığı, siyasal tartışmalara konu edildiği dönem olmuştur.
Zamanın TC Büyükelçisi, tüm nezaket ve diplomatik kurallara meydan okuyarak, zamanın KKTC Cumhurbaşkanı tarafından, çok kaygı verecek gerekçelerle makama çağrıldığı halde bunu reddedebilmiştir.
Bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan bu gerçekler; kuşkusuzdur ki,Ankara’nın, tanıdığını söylediği “devlet”e yönelik tavrını sorgulatmıştır.
Şimdi, o “Büyükelçi” gidiyor…
Yerine atanan Metin Feyzioğlu, hem Kıbrıs’ta, hem de Türkiye’de “bilindik” bir isim…
Türkiye Barolar Birliği Başkanı iken, bir törende konuşma yaptığı sırada TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ayağa kalkarak “Vallahi anlattıkların baştan aşağı yalan” diye azarladığı, öfkeyle salonu terk ettiği biliniyor…
Feyzioğlu’nun buraya atanmasından sonra, Türkiye TV’lerinde bu görüntüler yeniden bolca yayımlandı…
Enver Aysever, “nereden nereye?” diye özel videolar hazırladı…
Barış Yarkadaş, Feyzioğlu’nun önce CHP’de siyaset yaptığını, daha sonra AKP’ye yaklaştığını, zik-zaklı bir siyasi çizgi izlediğini anlattıktan sonra “Allah CHP’yi korumuş” dedi.
“İktidara adapte oldu. Yönünü AKP’ye çevirdi. Adalet Bakanı olma beklentisi vardı, olamadı ama Büyükelçi yapılarak ödüllendirildi.” değerlendirmesini yaptı.
Merdan Yanardağ onu, “dönekleşen, saf değiştiren” biri olarak yerden yere vurdu…
Aydın Sezer, bunun bir siyasi atama olduğunu, burada bir “sömürge valisi” olarak görev yapacağını, böyle bir “tartışmalı” ismin TC ile Kıbrıslı Türkler arasında “soğukluğu” derinleştireceğini savundu…
Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği başkanlığını 8 ay önce kaybetti. Kendisini “değişmekle” suçlayanlara “Evet ben değiştim. Tabii değiştim. Çok şükür değiştim.” diye yanıt verdi…
Suçlamalara karşı, “Bizim için vatan sözkonusu ise gerisi teferruattır.” şeklinde kendisini savundu…
Tüm bunların dışında, bizi asıl ilgilendiren konu ise; Kıbrıs’a ilişkin “aşırı” ilgisi ve son yıllarda aldığı “insiyatifler”dir…
Bize ilişkin ana “slogan”ı şu:
“Kuzey Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.”
En çok “Kapalı Maraş” ile ilgilendi Feyzioğlu… Başka Türk “milliyetçileri” ile Maraş rantınıyeme konusunda yarıştı.
Türkiye Barosu olarak “Maraş Açılımı” adı altında kapalı hayalet kentte toplantılar düzenledi. Ülkenin
Cumhurbaşkanı Akıncı’yı dışlayarak, ona haber vermeden, Tatar ve Özersay ile birlikte “Maraş’ı açıyoruz” diyerek oraya adeta “çıkarma”yaptı. “Mal sahibi” gibi nutuklar attı. “Maraş koç başı olacak” dedi.
Birleşmiş Milletler kararlarına, evrensel insan haklarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, uluslararası hukuka meydan okuyarak “Kapalı Maraş KKTC toprağıdır” dedi.
Öyle anlaşılıyor ki, TC Büyükelçisi olarak burada sivil topluma, özel sektöre, medyaya para dağıtmak ve Erdoğan’ın “hibe” külliyesinin inşaatını takip etmek dışında, öncelikli iki görevi daha olacak…
Birincisi elbette “Maraş açılımı”dır… Ankara rejimi bu konuda yeni “oldubitti”ler yaratacaksa, böyle bir “Maraş teorisyeni”bu konuda “biçilmiş kaftan” değerindedir…
AncakAnkara’nın, yeni büyükelçiden daha büyük ikinci bir beklentisi olduğunu düşünüyorum…
AKP rejiminin buradaki hukuk sisteminden ne kadar rahatsız olduğu malum…
Sayın Feyzioğlu’nun “Adalet Bakanlığı” merakını da biliyoruz. Bu yüzden benim en büyük endişem, ülkemizdeki “yargı bağımsızlığı”na bu “hukuk profösörü”nün, “büyükelçi” otoritesi ve gücüyle nasıl bir “dokunma” girişiminde bulunacağıdır…
Kendisi hakkında söylenenler konusunda hiçbir “önyargı” taşımadan söyleyeyim…
Ankara rejimi burada siyaseti “formatladıktan” sonra, yeni bir “cephe” açma niyetinde görünüyor. Tüm bunlar, “Türkiyeli-Kıbrıslı” ilişkilerini yeniden dinamitle potansiyeli taşıyor. Bu ciddi korkuyu iliklerime kadar hissediyorum.
Şehbender: Konsolos… Şehbenderlik: Konsolosluk… Şeher: Lefkoşa.