Hükümete açık mektup!

Abone Ol

Bu küçücük ülkede birşeyler yanlış gidiyor, hem de feci şekilde yanlış gidiyor…

Artık yolda sokakta yürüyemez hale geldik, daha da beteri, yolda sokakta Kıbrıslı Türk göremez hale geldik…

Memleket sanki yolgeçen hanı, önüne gelen bodoslamasına memlekete dalıyor, sanırsın ki sınır mınır yok, olan da göstermelik…

Haliyle de memlekette feci şekilde suç patlaması yaşanıyor…Eline silahı alan zirzop buraya adam vurmaya geliyor, bu ufacık memlekete tonla uyuşturucu sokuluyor, hem de envai türünden, rüyamızda görsek inanmayacağımız suçlar hergün basında “olağan” gibi anlatılıyor…

Memleketin bir hapishanesi yetmedi, ikincisi yapıldı, o da doldu, üstelik de çok büyük kısmı ithal suçlular tarafından doldurulmuş durumda…

Sadece hapse tıkılan, hapis cezası verilen suçluların devlete aylık masrafı, bindirdiği mali yük, en az 44-5 milyon dolardır!

Okullara, yollara, hastanelere harcayacak para bulamıyoruz ama elin ne idüğü belirsiz ithal suçlularına her yıl onlarca milyon dolar harcayarak, hapiste bakımlarını yapıyoruz!

Devletin bu ülkeye girişler konusunda aklını başına toplamasının zamanı çoktan geldi de geçti…Artık bu ülkeye girişlere güvenlik ve maddi konularda çok sıkı tedbirler getirilmesi, ülkeye girenlerin güvenlik, geliş sebebi ve cebindeki para konusunda sıkı kontrole tabi tutulması, hatta vizeye tabi tutulması artık bir zarurettir…

Örneğin Suriye’de dün dünyanın en vahşi, en eli kanlı terör örgütünün üyeleri bugün onları yaratan, koruyup kollayan emperyalistler tarafından resmi devlet temsilcisi olarak tanınıyor, bunların ve daha bilimum terörist çetelerinin elebaşlarının eline çeşitli pasaportlar da veriliyor, klasik taktikle isimleri de değiştiriliyor, şimdi bu kanlı katillerin elinde bilmem ne ülkesinin pasaportu var diye, buraya girmek isterse ne olacak???...Dünün kanlı katilleri ellerinde yasal yollarla verilmiş pasaport veya kimlik var diye bugünün masum melekleri olarak bu ülkeye elini kolunu sallaya sallaya sokulacak mı???...Varsayın ki sokuldular, bunları kim nasıl denetleyecek, kontrol edecek!!!...Geçmişte bu küçücük ülkeye elini kolunu sallaya sallaya giren teröristler oldu, uluslar arası istihbaratın bizim polisi uyarmasıyla yakalanabildiler, acaba yakalanamayan daha ne kadarı var!!!

Başka bir sorun, Türkiye üzerinden elinde silahla bu ülkeye giriş yapan kiralık katiller nasıl bu kadar rahat ülkemize girebiliyorlar?...Falyalı olayından belli ki yeterince ders çıkarmadık, bu olaydan sonra bu ülkeye kiralık katiller girmeye devam etti, bazıları bir şekilde polis tarafından yakalandı…

Rum tarafıyla sınırlarımız da hiç güvenilir değil, herhangi biri istese rahatlıkla KKTC’ye kaçak girebilir, buradan da diğer tarafa kaçak geçebilir, nitekim geçiyorlar da…Ülkeye çeşitli kılıklar altında geliyorlar, sonra da kanunsuz yöntemlerle kapağı güneye atıyorlar.

Polisin organize suçla daha etkin şekilde mücadele edebilmek için yıllardır beklediği ama Meclis’in raflarında tozlanmaya terk edilen yasalar var, bu yasalar bir an önce etkinleştirilmelidir, polisin teknik takip altyapısı da acilen geliştirilmelidir, yoksa bu küçücük ülke suç cenneti olmaktan kurtulamayacak…

Başka bir sorun, üniversitelerin olduğu bölgeler!

Üniversitelerin olduğu bölgelerde resmen suç patlaması yaşanıyor, öğrencilere her köşe başında açılan off licence denen mekanlarda, barlarda, meyhanelerde ve marketlerde sudan fazla içki satılıyor, memlekette özellikle öğrenci kaynaklı korkunç bir içki tüketimi var, bu da dehşetli sosyal sorunlara sebep oluyor…Avrupa’da ve medeni ülkelerde alkol satışı sınırlandırılmıştır, gece 10 dedi mi, şak diye bütün alkollü mekanlarda alkol satışı durur, çoğu da kapanır, özel izinli olan birkaçı açık kalır, onlarda da alkol satışı kontrollü olur… Bizde ise çoğu yer özel izinle sabahın körüne kadar açık kalır, sokaklarda ise sabahın körüne kadar zil zurna sarhoşlar gezer… Trafikte durum tam bir facia, sabah akşam fark etmez, sarhoş magandalar yollarda fink atıyor, polis yakalarsa ne ala, yakalamazsa Azrail gibi ortalıkta geziniyorlar, ortalığı kırıp döküyorlar, akla hayale gelmez kazalar yapıyorlar…Alkolün sebep olduğu kavgalar, gürültüler de cabası…Dehşetli alkol tüketimi kontrol altına alınmalı, alkollü eğlence mekanlarının da açılış saatleri sınırlandırılmalıdır, hiçbir mekan geceyarısından sonra açık kalmamalıdır, millet sabahlara kadar zil zurna sokaklarda dolaşıp bela çıkaracağına geceyarısından sonra gitsin evinde otursun…

Trafikte de genel olarak durum o kadar vahim ki, belirli saatlerde gerek anayollarda gerekse şehir içi yollarda artık araba sürecek yer kalmadı, nerdeyse arabalar üst üste binerek ilerliyorlar…Onca sürücünün arasında emin olun sayısız alkollü ve uyuşturucu etkisi altında olan sürücü de var…

Diğer taraftan, ülkedeki en büyük sorunlardan biri olarak, ülkenin nüfusunu da bilmiyoruz, bilmeyince de eğitim, sağlık, trafik gibi konularda nüfusa göre planlama imkanı yapmanın da imkanı yok… Manzaraya baktığımızda bir milyonu çoktan aşdığımızı, dünyada en fazla yabancı barındıran, hatta kendi öz nüfusunu yabancılar karşısında kat be kat azınlığa düşüren ve bol keseden suçlu ithal eden bir memlekete dönüştüğümüzü de artık rahatlıkla iddia edebiliriz.

Hastaneye yolunuz düştüğünde yerli vatandaş tek tük görüyorsunuz, hasta kılığında hastanelere gelenlerin hemen hemen tümü yabancı…

Özellikle acil servislerin çivisi çıkmış durumda, gündüz hasta olduğu aklına gelmeyen, hastaneye gidip sıra beklemek istemeyen tipler geceleyin eve gelip yemeği yedikten sonra tutuyor acil servisin yolunu, gidip acil servisi kilitliyor, gerçekten durumu acil olan hastalar da bunların yüzünden doktor göremiyor, tutuyor yolu, özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor…

Geçenlerde bir saat acil serviste yatırken şahit olduğum birkaç rezil olaydan bir tanesi; zar zor Türkçe konuşan herifin biri gelmiş doktora “ben yemek yiyemiyorum, canım yemek yemek istemiyor, midem almıyor, bana bir çare bul” diyor…Doktor bunun tansiyonuna bakıyor, ateşine bakıyor, genel durumu normal olunca da da “bu acillik bir mesele değil, yarın randevu alıp gel dahiliyeciyle görüş” diyor, herif kıyameti koparıyor, ben niye yemek yiyemiyorum, ben hasta değil miyim, niye beni yatırıp gereken tedaviyi yapmıyorsun diye çıkışıyor, doktorla hemşireler alttan alıp yarım saat herifle uğraşıyorlar, doktor senin yataklık durumun yok, senin gibi her geleni keyfi istedi diye yatırırsam gerçekten acillik hastaya yatak kalmaz diyor, herif beni adam yerine koymuyor musun diye çıkışıyor, ağzıyla dayak istiyor, belasını arıyor, sonra bakıyor ki ısrarı para etmiyor, defolup gidiyor…Bu arada benim gibi gerçekten acil durumda olan hasta da varsa, dışarıda doktorun bunun gibi tımarhanelik heriflerden kurtulmasını bekliyor!!!...Bazen de acillerde güvenlik görevlisi diye çalıştırdıkları şahıslar kendi kafalarına göre davranıyor, ölümcül durumdaki hastaya sıranı bekle diyor, yarım aklıyla doktorun vereceği kararı kendi veriyor, dışarıdaki gerçekten acil durumdaki hastadan doktorun haberi olmuyor…Çok değil, daha kısa süre önce yıllardır süren ciddi hastalık durumunu çok yakından bildiğim bir arkadaşımın çocuğu aniden kötüleşiyor, apar topar Mağusa acile götürülüyor, ama kapıdaki herifi geçemiyorlar, laf da anlatamıyorlar, herifi kapıya dikmişler ya, kendini Allah sanmış, yarım aklıyla durumu cidden vahim olan hastayı doktora haber vermeden bekletiyor, yarım saat sonra baktılar ki olmayacak, çocuğu alıp özel hastaneye götürüyorlar…

Hastaneye her gittiğimizde istisnasız bunları görmek, artık bir rutin haline geldi ve gerçekten gına getirdi…Vatandaş olarak ben vergimi ödüyorum ama almam gereken hizmetleri bu gibi ithal “binbelalar” ve değil acilde sorumluluk sahibi güvenlik görevlisi, bostanda korkuluk bile olamayacak tipler yüzünden alamıyorum, kalkıp özel hastanelerde paramla derdime çare aramaya çalışıyorum…Şikayet edildiği zaman Bakan ve bakanlık anında bu olayların peşine düşüyor, soruşturma açıyor ama çözüm bu değildir, bu konuya derhal baştan aşağı bir düzenleme getirilmelidir…Örneğin bir hasta acile başvurduğunda, anında içerdeki doktora durumu ve şikayeti bildirilmelidir, bir sıra numarası verilip de bekletilmemelidir, doktor hangi hastayı hangi önceliğe göre göreceğine, kimin daha acil durumda olup olmadığına anında kendisi karar vermelidir…

Bu ülkenin gelen giden iktidarları 50 senedir bu sorunlara eğilmedi, bunun ana sebebi bizi yönetenlerin ya liyakatsizliğidir, ya irade eksikliğidir, ya da her ikisi birden…

Biz bu ülkeyi çocuklarımıza miras diye bırakacağız diyoruz ama bu söylem palavradan öteye gitmiyor, gidemiyor, ne biz ne de çocuklarımız artık nefes alamaz hale geldik, çocuklarımızı bu rezilliğin içinden nasıl kurtaracağız diye kara kara düşünüyoruz…

Ekonomik durum deseniz, tam bir rezillik örneği, dünyada eşi benzeri olmayan bir piyasa terörü var, bir hafta önce buruşuk, acı hıyarı 120 lira kilosu satan marketler bir hafta sonra 5 liraya satmaya çalışıyor, bu dehşetli fiyat farkı nerden çıktı diye soruyorsun, üreticiler rekabet edip fiyat kırdı cevabını alıyorsun…Ey ahlaksızlar, madem 5 liraya da satabiliyorsunuz, niye 120 liraya satıyordunuz diye soran yok, denetleyen yok!...Bir gün 35 lira olan domates, ertesi gün 90 liraya satılabiliyor!

Kazıklanmaktan usanıp bıkan millet maaşı aldı mı dosdoğru Rum tarafına gidiyor, birçok gıda ürününü yarı fiyatına veya çok daha düşük fiyata oradan alıyor…Memleketteki askeri kantinler sınırlı kar marjıyla oldukça makul fiyatlarla ürün satışı yapıyor ama sayıları sınırlı olduğu için herkesin de bundan haberi olmuyor, olmayınca da sadece bilen vatandaş gidip alışverişini askeri kantinden yapıyor.

Rum tarafı kuzeyden güneye akan market müşterilerinin bıraktığı gelirden gayet memnun…Bizim hükümet fiyat denetlemesi için bazı teknolojik adımlar atmayı denedi ama anında vurguncuların itirazıyla karşılaştı…Ortada resmen bir serbest piyasa terörü ve vurgunu var ama devlet piyasayı denetleyemediği için alması gereken vergiyi de alamıyor, sadece gücü yettiğinden vergisini alıyor…

Memlekette birçok işletmenin sırf vergi kaçırmak için çift muhasebe tuttuğu bir sır değil, muhasebe kayıtlarının birini kendileri için tutuyorlar, ötekini de devlet için, elbette devlet için tutulan kayıtlar vergiden kaytarmak için manipüle edilmiş kayıtlar…Her sene yayınlanan vergi listelerine baktığınızda sonsuz bir zenginlik içinde yaşayan bazılarının utanmasalar dilenecek halde olduklarını gösteren yalan dolan kazanç beyanlarını görürsünüz, bazıları günlük kazançlarının çeyreğini yıllık kazançlarıymış gibi gösterirler ve devlet de bunu göz göre göre yutar…

Çekirdekten yetişme maliyeci olarak siyasete giren Eski Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun maliye bakanlığına oturmasını özellikle vergi kaçırma meraklıları hiç istemez, çünkü bu sahtekarlık sisteminin bütün ayak oyunlarını bilir ve sahtekarların üzerine de gider, geçmişte bizzat şahit olduğum bir olaydır…

Şu anda Maliye Bakanlığı koltuğunda Dr. Özdemir Berova oturuyor, Berova’nın yerinde olsam tamamen yabancısı olduğum bu görev alanını asla kabul etmezdim, Başbakan Üstel’in yerinde olsam bu makama da Amcaoğlu’ndan başka birini kesinlikle atamazdım, isteyen beğensin, istemeyen beğenmesin…

Bu ülkenin yönetim sorunlarından biri de, ve belki de en büyüğü ve tüm sorunların kökenindeki çekirdek sorun, seçim sistemidir…Bu garabet sistem yüzünden mahalle derneği bile olamayacak partiler akıl almaz oy oranlarıyla bir iki vekil çıkarıp, kendilerini kilit parti olarak pazarlayabilmekte ve azınlık olarak çoğunluğun iradesini resmen esir alabilmektedirler…Bu garabet sistemin en önemli sorumlusu da CTP’dir, çünkü yıllar yılıdır CTP bu garabet sistemi savunmaktadır…

CTP zihniyetine göre azınlıklar da Meclis’te temsil edilebilmelidir, aslında bu noktada bir sorun yok ama esas sorun azınlığın çoğunluğun iradesini esir almasına olanak sağlayan sistemdedir…

Sorun azınlık temsiliyetiyse, en az beş vekil çıkaramayan hiçbir parti Meclis’e girememelidir…Bir taraftan millete irade serbestisi tanımak için icat edilen ama diğer taraftan da karmaşadan ve yığınla yanık oydan başka bir şey getirmeyen karma oy sistemi de artık ortadan kaldırılmalıdır…

Ülkeyi akıl almaz bir yıkıma götüren bu rezaletleri CTP-ÖRP ve CTP-DP-HP-TDP döneminde fazlasıyla gördük, şimdi de bir benzerini UBP-DP-YDP döneminde görüyoruz, bu gidişatın artık bir sona varması gerekiyor…

Açıkcası, bu konuda CTP’den bir umudum yok, belki UBP yıllardır karşı çıktığı bu sistemi ortadan kaldırmak için elini taşın altına koyar ve bastırır, CTP de hizaya gelir de bu garabet sistem ortadan kalkar…