Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 83. yıl dönümünde saygıyla anıyoruz
11 Kasım 2019 tarihli Sözcü Gazetesinde “Atatürk’ün Ölümü ve Cenaze Töreni 11 Kasım” başlıklı makalesinde sayın Sinan Meydan: “Atatürk’ün naaşı, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ord. Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya’nın gözetiminde yıkandı. Atatürk’ün cenaze namazı, 19 Kasım 1938 Cumartesi günü, sabah saat 07.30 ile 08.15 arasında Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı..
..Dün 10 Kasım’dı. Atatürk’ümüzü, aramızdan ayrılışının 81 yıl dönümünde saygıyla, özlemle ve minnetle andık” ..
..Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk’süz ilk günü 11 Kasım 1938’di.. Peki ama 11 Kasım 1938 ve sonrasında neler oldu? Atatürk’ün cenaze töreni nasıl yapıldı? İşte bugün, Atatürk’ümüzün son yolculuğuna nasıl uğurlandığını anlatacağım..
..Koskoca Bir Tarih Göçüyor!.. Tarih: 8 Kasım 1938 . Saat: 18.55. Yer: Dolmabahçe Sarayı. Atatürk fenalaştı. Yatağında doğrulup oturdu. İstifra ediyordu...
..Doktorlar bir taraftan bazı ilaçlar enjekte ediyorlar ve diğer taraftan buz parçaları yutturmaya çalışıyorlardı..
..Atatürk, birden saatine baktı. İyi göremiyordu ki, hemen yanı başındaki Hasan Rıza Soyak’a “Saat kaç?” diye sordu..
..Hasan Rıza Soyak, “07.00 efendim” diye cevap verdi..
..Birkaç defa daha “saat kaç” diye sordu. Hasan Rıza Soyak ayni cevabı tekrarladı..
..Biraz sükunet bulunca yatağına yatırdılar.
..Başucuna sokulan Hasan Rıza Soyak, “Biraz rahat ettiniz, değil mi efendim?” diye sordu. “Evet” dedi.
..Ardından Dr. Neşet Ömer İrdelp yanaşıp şöyle seslendi: “Dilinizi göreyim efendim!”
Tarih: 10 Kasım 1938, Perşembe Saat: 08.00 suları. Herkes Atatürk’ün yanındaydı..
..Atatürk, yatağında rengi tamamen solmuş durumda yatıyordu. Doktorları yanı başında çaresizlik içinde ve üzüntüyle bekliyorlardı. Doktorlardan biri ıslak bir mendille Atatürk’ün dudaklarını ıslatıyordu..
..Hasan Rıza Soyak, İsmail Hakkı Tekçe ve Kılıç Ali, başları önde büyük bir üzüntüyle ve derin bir endişeyle Atatürk’e bakıyorlardı. Hasan Rıza Soyak dayanamayıp yanındaki Kılıç Ali’ye şöyle seslendi: “Kılıç bak, koskoca bir tarih göçüyor.”
..Hasan Riza Soyak o sıradaki ruh halini şöyle ifade ediyordu: “Her tarafım uyuşmuş. Bütün duygularım donmuş bir halde. O güzel, o nurlu çehreye dalmış bakıyorum.. Hazin sessizlik var içinde kulağıma yalnız Dr. Mehmet Kamil ve Prof. Akil Muhtar’ın hıçkırıkları çarpıyor.”
..İsmail Hakkı Tekçe de ayni eli öpüp yorganın altına koydu. Bu sırada Dr. Mim Kemal, yavaşça Atatürk’ün gözlerini kapattı. Dr. Kamil Berk de beyaz ipek bir mendille çenesini bağladı.
..Son nöbet defterine şöyle yazıldı: “Saat, 09.05’te vefat etmiştir.”
..Hasan Rıza Soyak’ın ifadesiyle koskoca bir tarih göçtü..
..Atatürk’ün ölümünün hemen ardından İstanbul Hıfzısıhha Müzesi Müdürü Dr. Nuri Hakkı Aktansel, Atatürk’ün yüzünün ve sağ elinin maskını (mulajını) yaptı. Bu mulajlar bugün Anıtkabir Müzesi’ndedir.
..11 Kasım 1938’de Atatürk’ün doktorları; Prof. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke, Prof. Akil Muhtar Özden, Prof. Hayrullah Diker, Prof. Süreyya H. Serter, Dr. Nihad Reşat Belger, Dr. Kamil Berk ve Dr. Abraya Marmaralı “Atatürk’ün ölüm raporunu” düzenlediler.
..Raporda Atatürk’ün 10 Kasım 1983 sabahı saat 09.05’te vefat ettiği belirtildi. Raporda ayrıca Atatürk’ün ölüm nedeni kesin olarak bilindiğinden otopsi gerekmediği bildirildi.. Ancak hükümet isterse otopsi yapılabileceği de eklendi. Hepsi Atatürk’ün yakın arkadaşı olan bakanlar Atatürk’ün vücudunun kesilip parçalanmasına razı olmadılar. Hükümet otopsiye gerek görmedi..
...Son zamanlarda bazı TV programlarında bazı fotoğraflar gösterilerek Atatürk’e otopsi yapıldığı iddia edilse de bu doğru değildir; Atatürk’ün naaşına otopsi yapılmamıştır..
..Naaşın uzun süre bozulmadan kalabilmesi için iyi bir tahnit işlemine ihtiyaç vardı. Atatürk’ün naaşı, tahnit işleminden önce İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden, Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya’nın gözetimi altında İslami kurallara göre yıkandı..
..11 Kasım 1938’de Dolmabahçe’den Prof. Dr. Lütfi Aksu, doktorlar heyetinin düzenlediği bir rapora göre Atatürk’ün naaşını tahnit etti..
..11 Kasım 1938 Cuma günü TBMM, 1924 Anayasası’nın 34. Maddesi gereğince gizli oyla yapılan seçimle Malatya Milletvekili İsmet İnönü’yü 348 oyla ikinci Cumhurbaşkanı seçti..
..Cumhurbaşkanı seçilmesi çok gerekli ve çok önemliydi. İnönü, yeni hükümeti kurmakla yine Celal Bayar’ı görevlendirdi.. 13 Kasım 1938 Pazar günü yapılan ilk bakanlar kurulu toplantısında hem cenaze programı hem de Atatürk’ün geçici kabir yeri belirlendi.. Anıtkabir inşa edilinceye kadar Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nde korunmasına karar verildi..
..Atatürk’ün naaşı tahnit işleminin ardından kurşun galvanizli bir tabuta konuldu. O da gül ağacından yapılan başka bir tabuta yerleştirildi. Üzerine Türk Bayrağı örtülen tabut bu şekilde katafalka konuldu. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’ndaki naaşın başında Atatürk’ün silah arkadaşları nöbet tuttular. Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım 1938 Çarşamba günü Muayede Salonunda saat 10.00’da halkın ziyaretine açıldı. Ziyaret 18 Kasım günü saat 24’e kadar devam edecekti.
Atatürk’ün naaşı ziyarete açılır açılmaz halk adeta sel olup Dolmabahçe’ye aktı. Dolmabahçe ve civarındaki yollar iğne atılsa yere düşmeyecek biçimde hıncahınç insanla doldu. O gece yarısı yaşanan izdihamda 11 kişi hayatını kaybetti. Üç gün içinde Atatürk’ün naaşını yaklaşık 600 bin kişinin ziyaret ettiği belirtildi.
Atatürk’ün cenaze namazının İstanbul’da veya Ankara’da bir camide kıldırılması düşünüldü, ancak Dolmabahçe’de Atatürk’ün naaşının ziyareti sırasında yaşanan görülmemiş izdiham, 11 kişinin ölmesi, 40 kadar kişinin yaralanması üzerine hükümet ve Genel Kurmay fikir değiştirdi..
..Atatürk’ün cenaze namazı, 19 Kasım 1938 Cumartesi günü , sabah saat 07.30 ile 08.15 arasında Dolmabahçe Sarayı’nda Muayede Salonu’nda Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı..
..Atatürk’ün cenaze namazını kılanlardan Fahrettin Altay Paşa’ya kulak verelim: “Prof. Şerafettin Yaltkaya’yı çağırdık. Dolmabahçe’nin büyük salonunda hem de birkaç kişi ile değil, birkaç saf halinde; paşalar, subaylar, görevliler, saray mensupları ve Atatürk’ün yakınlarından birkaç kişi olduğu halde kalabalık bir cenaze namazı kıldık” ..
..Anadolu Ajansı’nın 19 Kasım 1938 tarihli tebliğinde Atatürk’ün cenaze namazı şöyle anlatılıyor: “İçeride merasim başlamadan ailenin isteği ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitüsü Direktörü Ordinariyüs Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır. Sekizi çeyrek geçe en yakın silah arkadaşlarından 12 Tümgeneral cenazenin başucunda toplandı. Sandukayı kaldırdılar ve eller üstünde, vakur adımlarla top arabasının önüne getirdiler”..
..19 Kasım 1938 Cumartesi günü Dolmabahçe Sarayı’nda kılınan cenaze namazından sonra Atatürk’ün naaşı sabah saat 08.30’da top arabasına konulup Dolmabahçe’den çıkarıldı. Saat 09.00’da hareket eden cenaze alayı Karaköy, Sirkeci, Gülhane Parkı’ndan geçip Sarayburnu’na ulaştı..
..Milletvekilleri, İstanbul’un asker sivil görevlileri yürüyordu. Sokaklar, caddeler, dükkanlar, evler, hatta camilerin kubbeleri bile insanla doluydu. Sokaklarda mahşeri bir kalabalık vardı..
..Atatürk’ün naaşı, saat 12.45’te Zafer Torpidosu’na konuldu. 13.20’de de açıkta bekleyen Yavuz Zırhlısı’na taşındı.. Yavuz Zırhlısı, saat 19.30’da İzmit’e vardı. Buradaki törenin ardından saat 20.20’de tabut İzmit’te özel bir trene konuldu..
Atatürk’ün naaşını taşıyan tren 20 Kasım Pazar günü 10.30’da Ankara’ya vardı. Ankara Garı’nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü , Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak, milletvekilleri, komutanlar hazır bekliyordu..
..Türk Bayrağı’na sarılı tabut, Büyük Millet Meclisi önünde bir katafalka konuldu. Saat 12.10’dan itibaren de halkın ziyareti başladı..
..21 Kasım 1938 Pazartesi günü Ankara’da devlet töreni yapıldı. Bu törene pek çok ülkeden gelen yabancı temsilciler de katıldı. Bir top arabasına konulan tabut Etnografya Müzesi’ne getirilip giriş salonundaki katafalka konuldu…
.. Atatürk’ün Türk bayrağı ile örtülü tabutu 31 Mart 1939’da Etnoğrafya Müzesi’ndeki geçici kabre konuldu. 1953 yılında Anıtkabir’e nakledilinceye kadar orada kaldı..
Kaynak: //www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/ataturkun-olumu-ve-cenaze-toreni-11-kasim-542612/
Atatürk bir fani olmanın ötesinde, fikirleri ve eserleri ile sonraki kuşaklara ışık tutan, yol gösteren idealler ve ilkeler bütünüdür. Eserlerini ve fikirlerini canlı tutmak, bu yolda ilerlemek O’nu dogma haline getirmek değildir. O aramızdan ayrıldı ama eserleri ve ilkeleri hep yaşayacaktır..
..Dünya tarihinde ölümünün üzerinden dört nesil geçmiş olmasına rağmen hala sürekli artan bir saygıyla , özlemle anılan ; koyduğu ilkelerin hayata geçirilmesine bu denli ihtiyaç duyulan başka bir lider yoktur. Atatürk, ve Atatürkçülük bugün dahi geçerliliğini korumaktadır ve gelecekte de koruyacaktır..
..Atatürk “Yaptığımız devrimlerin amacı Türk milletini çağdaş ve tam anlamıyla medeni bir toplum haline ulaştırmaktır” diyerek Türk ulusuna ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne “çağdaş uygarlığa ulaşmak ve geçmek” hedefini göstermiştir.. Kaynak: Dr. Cihangir Dumanlı, Atatürk Yaşıyor Hep Yaşayacak, Bütün Dünya, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, s.8-10; 1 Kasım 2021
Ulu Önder Atatürk’ün hayatı ve eserleri üzerine çok şey söyledi, yazıldı; daha da çok söylenecek ve yazılacaktır. Onun vefatı üzerine yabancı devlet adamlarının söylediği sözler ve dünya basınında yer alan yorum ve yazılarda bir örneğine rastlanmayacak kadar çoktur..
Atatürk, Türk Milletinin asaletine, büyüklüğüne bütün Türklerin inanmasını hayatı boyunca amaç edinmiştir. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” hitabıyla seslendiği zaman buna tüm varlığı ve içtenliğiyle inanmıştı..
Atatürk’ün milletine son buyruğu: “Benim Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türklüğün İstikbaline Ait Görevlerim Bitmemiştir. Sizler Onları Tamamlayacaksınız. Siz De Sizden Sonrakilere Benim Sözümü Tekrarlayınız” demişti.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Benim Fani Vücudum Elbet Bir Gün Toprak Olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti İlelebet Payidar ve Muzaffer Olacaktır” demişti..
Dün olduğu gibi bugün de Atatürk ve Atatürkçülük yaşamaktadır ve de her zaman yaşayacaktır…
10 Kasımlar, Atatürk’ü anma, anlama ve anlatma günüdür. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün 83. Yıldönümünde gittikçe büyüyen sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz..
Ne Mutlu Türküm Diyene ..