Bugüne kadar bütün Cumhurbaşkanlarımız bir noktada birleşiyorlar. TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜ OLMAZSA OLMAZIMIZDIR, demişlerdi. Her ne kadar da siyasi fikir ayrılıkları olsa da Kıbrıs Türkü’nün geleceğinin ve güvencesinin Türkiye’nin anlaşmalardan doğan garantörlük şartının mutlaka olmasıdır.
Bir zamanlar merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bana bir kitap hediye etmişti. O kitap, KIBRIS GİRİT OLMASIN’dı.
O kitapta garantisiz ve güvencesiz yaşayan Girit’teki Türklerin bir gecede Yunanlılar tarafından nasıl katledildiği anlatılıyor. Bizim anlaşmalardan doğan haklarımız, bugünün huzur ve hayat güvencesidir.
Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’la Rum toplumu lideri Hristodulidis’in hemen görüşme sonrasında ağzındaki baklayı çıkarması, gerçekte ileride yapılacak görüşmelerde Erhürman’ın kendi açısından strateji belirlemede rol oynamıştır.
Hristodulidis nasıl açıklama yaptı ona bakalım.
“Garantilerin kaldırılması ve Türk askerinin çekilmesi, Rum tarafının yıllara dayanan tezidir.”
Hristodulidis çok erken gösterdi yüzünü. Bereket versin, arkamızda koskoca ve devleşen BÜYÜK TÜRKİYE var.
Rumlar durmaksızın güneyde silah yığınağı yapıyor. Mesele bir oldu-bitti karşısında saldırıya geçmek ve Kıbrıs Türklerini bir gecede yok etmektir.
İki liderin görüşmesinden Hristodulidis EOKA Müzesini açtı. Hatta bu müzeyi açarken de zehirini kustu.
“EOKA Müzesinin açılışı ve 70 yıl sonrasında çocuklarımızı bilgilendirmek çok önemlidir.”
Bu sözler barışın veya Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin sözler değildir. Bu sözler mevcut ayrılığın daha da derinleşmesini ve KKTC gerçeğini kalıcı hale getirmektir.
Tam on bir yıl Kıbrıs Türkleri’ni gettolara kapatarak ve ağır ambargo ve silahlı saldılar düzenleyerek, Akritas Planını hortlatmaya çalışmışlardır. Rumların bu tutumları devam ettiği sürece kesinlikle anlaşma olmaz.
Bu açıklamaları Türkiye çok yakından izlemektedir. Ve izlerken de “Türkiye kesinlikle Kıbrıslı kardeşlerimizi yalnız bırakmayız ve inandığımı yolda yürümeye devam edeceği” diyerek egmen ve eşit yan yana iki ayrı devlet argümanını ciddi şekilde savunmaktadır.
Tufan Erhürman da egemenliğimiz mutlaka tanınması gerektiğini vurguluyor.
Ersin Tatar’sa daha keskin bir ifade kullanmıştı, görüşmeler konusunda.
“Egemenliğimiz tanınmadan kesinlikle masaya oturmayız.”
Esasında Erhürman’la Tatar’ın sözleri bazı nüans farkı ile aynı noktada ve aynı kararlılıktadır.
Erhürman görmüştür...
Karşımızdaki düşman aynı düşmandır. Ne eğilir ne de bükülür.
Hristodulidis son zamanlarda verdiği beyanatlarla halkının duygularına hitabediyor. Güneyin başkanlık seçimleri yaklaşıyor ya. Kuzeyde mal bırakan veya kuzeyden güneye geçen Rumlar üzerinde duygu sömürüsü yapıyor. Ayrıca eski Rum siyasiler gibi vatan millet nutukları atarak EOKA ve ENOSİS martavalı okumaya devam ediyor. Yani geleceğe yönelik bir söz yok.
Zaman bir kez daha göstermiştir ki, Kıbrıs sorunu Rumların uzlaşmaz tutumları nedeniyle çözülmeyecek.
O halde Ankara’in iki devlet temelindeki tutumu bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Varsın Rumlar aynı tutumlarında devam etsinler. Ortadaki gerçek, Türk askerinin garanti anlaşmalarının Türkiye’ye verdiği hakla burada olmasıdır.
Şayet gece başımızı yastığa koyduğumuzda huzur içinde ve ölüm korkusu olmaksızın hayatımızı idame ettiriyorsak, Türkiye’nın etkin ve fiili garantisindendir.
Kestirmeden!
Garantörlük olmadan ASLA....