FEDERASYON GİBİ BİR SİYASİ ÇÖZÜMLE BİRLİKTE KIBRIS TÜRK HALKI YOK EDİLMEK İSTENİRKEN
Yerel basınımıza yansıyan haberlere göre; yürüyüş sırasında Derinya’daki Kültür Merkezi’nde yaptığı konuşmada, AKEL Genel Sekreteri StefanosStefanu ; Kıbrıs sorununun en kötü dönemde bulunduğunu ifade ederken, “Türkiye’nin , Kıbrıs’a karşı yasa dışı olumsuz faaliyetlerinin endişe verici olduğunu” kaydetti.AKEL Genel Sekreteri StefanosStefanu, “Çıkmazdan çıkışın ve Kıbrıs sorununun çözümünün sağlanması için sadece Türkiye’nin ve ‘yasa dışı işgalin’ suçlanması yeterli değildir” dedi..
Konu etkinlikte “Bu Memleket Bizim Platformu” adına konuşma yapan Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (Dev-İş) BaşkanıKoral Aşam, iki bölgeli, iki toplumlu , siyasi eşitliğe dayalı Birleşik Federal Kıbrıs temelinde, Guterres çerçevesi pusula yapılarak, derhal müzakerelere başlanması gerektiğini savundu!..
Kıbrıs’ta yeniden birleşmeden bahseden bazı Türklere ve Rumlara sormak lazım, Kıbrıs’ta iki halk arasında ne zaman birleşme oldu da biz bilmiyoruz. Bu adada hiçbir zaman iki halkın bir arada yaşadığı görülmemiştir, duyulmamıştır. Karma köyde yaşayan Türklerin ve Rumların mahalleleri, muhtarları, okulları, kahvehaneleri de ayrıydı, bakkalları, dükkanları, marketleri de ayrı idi.. Türklerin camileri, Rumların Kiliseleri vardı. Bunları bilmeyen mi var?
Kıbrıs Türk halkı Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis hedefleri nedeniyle 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile birlikte 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti tarihin derinliklerine gömülürken Kıbrıs Türk halkı yıllarca katliamlara uğradı, evlerinden köylerinden göç etmek durumunda kaldılar..
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin de esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.. Yıllarca toplu katliamlara uğrayan Kıbrıs Türk Halkı 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile barışa ve huzura kavuştu. Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu..
Buna karşın hala daha geçmişte hiçbir şey yaşanmamış gibi günümüzde sayıları çok az da olsa Rumlarla Birleşik Federal Kıbrıs çatısı altında bir arada yaşamaktan bahsedenler vardır!.. Ne yazık ki hala daha aramızda çözüm hemen şimdi barış engellenemez diyenler vardır!.. Neyin çözümü , neyin yeniden birleşmesi!..
Yıllarca devam eden silahlı Rum-Yunan saldırıları nedeniyle Kıbrıs Türk halkı yıllarca kahraman Mehmetçiğin gelmesini bekledi.. 20 Temmuz 1974’ün mutluluğunu yaşayan Kıbrıs Türk Halkına Allah o günleri bir daha yaşatmasın.. Değerli dostum Akay Cemal’ın 5 Ekim 2021 tarihli “Yeniden Birleşmek mi? Allah Yazdıysa bozsun!” başlıklı makalesinde dediği gibi “Yeniden Birleşmek mi? Allah Yazdıysa bozsun”
Gerçek şu ki gelinen noktada Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm hedeflemiyor.Hedefleri Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ haklarıyla ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ haklarıyla yamalamaktır,Enosis’e giden yolu açmaktır, Kıbrıs Türk Halkını Girit misali yok etmektir..
6 Ekim 2021 tarihi yerel basınımızda yer alan açıklamalarında “İki egemen halk olarak oturup konuşacağız, çözüm iki devletin işbirliğiyle olacaktır” diyen KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Kıbrıs sorununun çözülmesi için realist , pratik, adil olmak, gerçeklere göre davranmak lazım. Tanınma, tanınmama değil ama egemenliğimizi kabul edecekler, iki egemen halk olarak konuşacağız. Ondan sonra egemen olduğum için çözüm iki devletin işbirliğiyle oturup kapsamlı görüşmelere geçildiğinde toprak, mülkiyet, garantörlük gibi konular görüşülecek” dedi.
“Ada etrafındaki zenginliklerin araştırılması ve pazarlanmasında mutlaka çözümün beklenmesi gerektiğini” ifade eden KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: çözümden önce yapılan tüm girişimlerin karşılık bulmak durumunda olduğunu , bu karşılığın da; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin iş birliği içinde benzer faaliyetlere girmesi olduğunu ve gerginliklerin artabileceği uyarısında bulundu..
Doğu Akdeniz’de yaşanan yeni gelişmelere bakıldığında, Kıbrıs Türk tarafı olarak “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin kurucu ortağı olduklarını, bu konuda ihtilaf bulunduğunu ve şu anda Rum tarafının “işgalci vaziyette” olduğunu, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiklerini vurgulayan sayın Tatar: Ada etrafındaki zenginliklerin araştırılması ve pazarlanmasında mutlaka Kıbrıs Türk Halkının siyaseti ve görüşünün, Türkiye Cumhuriyeti’nin de ayni şekilde “Bu işin kesinlikle çözümü beklemesi” gerektiği yönünde olduğunu söyledi..
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın MevlütÇavuşoğlu’nun bu konudaki açıklamalarını hatırlatan sayın Ersin Tatar: Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi hakları yanında Kıbrıs Türk halkının haklarına da sahip çıkmasının önemli olduğunu kaydetti.
Diğer yandan Gürcistan Savunma Bakanı JuansherBurchuladze ve Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov ile katıldığı Gürcistan-Türkiye-Azerbaycan Savunma Bakanları toplantısı’nın ardından bir gazetecinin “NauticalGeo Araştırma Gemisinin Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal etme teşebbüsüne” ilişkin sorusu üzerine Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı sayın Hulusi Akar: “Maalesef komşumuz Yunanistan, Girit’in doğusu, Kıbrıs’ın güney-batısında ısrarlı bir şekilde ihlal girişimlerinde bulundu. İlgili unsurlarımız tarafından tedbirler alınarak gerekli girişimler gerçekleştirildi” diye konuştu..
“Tüm ikazlarımıza rağmen komşumuz Yunanistan maalesef taciz ve ihlallerini ısrarla sürdürüyor” ifadesini kullanan sayın Hulusi Akar: “Biz sorunların uluslararası hukuka uygun olarak barışçıl yöntemlerle , iyi komşuluk ilişkileri ve diyalogla çözülebileceğine inanıyoruz. Biz diyalogdan yanayız. Ancak ülkemizin ve KKTC’nin hakkını, hukukunu çiğnetmeyeceğimizin, hiçbir oldubittiye de izin vermeyeceğimizin de bilinmesini isterim” dedi..
Yunanistan’ın son dönemde giriştiği “silahlanma yarışına” yönelik soru üzerine de Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı sayın Hulusi Akar: “Komşumuz Yunanistan’ın bazı ülkelerin teşvik , tahriklerine kapılarak çeşitli teşebbüslerde bulunmasının kendilerine yarar sağlamayacağının görülmesi gerekir.” Diye konuştu.
Diğer yandan konu ile ilgili yazılı olarak 6 Ekim 2021 tarihli yazılı basınımızda yerel açıklamasında GKRY’ne rest çeken Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu: “Sen Kazarsan Biz De Kazarız” dedi.. “Müzakere masasında tam üç kez Rum tarafına “Gelin ortak bir Enerji Komitesi kuralım, yetki ve kar paylaşımını konuşalım” diye öneri yapmış olmamıza rağmen , her üç öneriyi de reddeden bir zihniyet vardır. Demek ki komşumuz ne müzakere masasında ne de masa dışında samimidir. Ne iki taraf arasındaki işbirliğini artırmak, ne de Hidrokarbon kaynaklarını ortaklaşa yapabileceğimiz bir çalışma içine girmeye niyetleri vardır..Tüm hedefleri 1974 öncesine dönmek, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını sıfırlamak ve Doğu Akdeniz ile Kıbrıs adasını Helen yapmaktır..
..Bizler, Rum tarafının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kara, hava veya denizdeki haklarını gasp etmesine asla izin vermeyeceğiz. Rum tarafı bizimle egemen eşitlik ve iki devletlilik temelinde bir anlaşma yapmak yerine tek yanlı adımlarla istediklerini elde edebileceğini zannediyorsa yanıldığını mutlaka en erken zamanda anlayacaktır… Biz de Anavatan Türkiye ile birlikte hidrokarbon aramalarımıza devam edeceğiz. Kesin olarak haklarımızı kendilerine yedirmeyeceğiz.. Rum tarafı ve onun destekçileri istedikleri kadar çabalasınlar Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti haklarını koruyacak inanç ve güce sahiptirler..
..Karşımızda, “Gelin ortak bir enerji komitesi kuralım, yetki ve kar paylaşımını konuşalım” diye öneri yapmış olmamıza rağmen , bu öneriyi de reddeden bir zihniyet vardır. Dolayısıyla bizimle ada zenginliklerini paylaşma zihniyeti içerisinde olmayan komşumuza vereceğimiz net yanıt, “sen kazarsan biz de kazarız” şeklindedir..Egemen eşitlik talebimiz ve egemenlik mücadelemizi, yalnızca karada değil, denizlerimizde, havada da kararlı bir şekilde savunmaya devam edeceğiz.” Dedi.
Sonuç olarak; Kıbrıs sorununun, uluslararası camiayı meşgul etmesi Kıbrıslı Rum-Yunan ikilisinin ‘Enosis’i gerçekleştirmek için önce Ada’daki İngiliz Yönetimini daha sonra da Kıbrıs Türk Halkına karşı terör eylemlerine girişmesiyle başlamış olduğunu ve de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasını Enosis’e sıçrama tahtası olarak gördüklerini ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırının hedefinin Enosis’e giden yolu açmak olduğunu hiç ama hiç unutmayalım..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi, iki bölgelilik oluştu. Kıbrıs Türk Halkının, Anavatanımız Türkiye’nin desteğinde 15 Kasım 1983’te ilan etmiş olduğu bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ebediyetinin varlığı Kıbrıs Türk Halkının ve de Anavatanımız Türkiye’nin güvencesi için şarttır.
Günümüzde Rum-Yunan ikilisi; “Garanti antlaşmaları iptal edilmeli, Türk askeri adadan gitmeli, tüm Rum göçmenler evlerine dönmeli, Kıbrıs Türkleri ‘azınlık’ hakları ile Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama olmalıdır” derken ne yazık hala daha aramızda Rumlarla sözüm ona federasyon çatısı altında bir arada yaşamayı hedefleyenler vardır !.. Yazık hem de ne Yazık!..
Sonuç itibarıyla Kıbrıs Türk ve Rum halklarının yeniden çatışma ortamına girmemesi için Anavatanlar arasında bir huzursuzluk olmaması için savaş olasılıklarının sıfırlanması için Rum liderliğinin Birleşik Federal Kıbrıs gibi ‘sözde’ bir siyasi çözüm istekleri sona ermelidir.
50 yıldır devam eden Federasyon görüşme sürecinin çoktan çöktüğü kabul edilmelidir.. Bundan sonraki süreçte Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için Federasyon değil; sadece ve sadece “bağımsız ve egemen iki devletli” çözüm konuşulabilir.. Rumların hedeflediği yeni bir görüşme süreci görüşmelerin CransMontana’da kaldığı yerden devam etmesidir, bu kesinlikle ve kesinlikle kabul edilemez. Gündeme bile getirilemez ve de getirilmemelidir.. Dahası yeni bir görüşme süreci ancak ve ancak ambargoların kalkması ve iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanımasının ardından başlayabilir. Yeni bir görüşme sürecine kaldığı yerden asla ve asla başlanamaz ve başlanmamalıdır.
Rum liderliği Kıbrıs Türk halkı ile “Egemen eşitlik ve iki devletlilik” temelinde bir anlaşma yapmak yerine hala daha tek yanlı adımlar atarak sözüm ona ‘Federasyon’ peşinde koşarsa daha Çoook beklerler..
Rum-Yunan ikilisi kabullense de kabullenemezse de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var olmaya devam edecektir.
Kıbrıs Türk halkına düşen görev anavatanımız Türkiye’nin desteğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır..Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen iki devletin birbirini karşılıklı olarak tanımasıyla mümkündür.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…