Yıllardan beri devam eden teamül, Tufan Erhürman’da da oldu. O da, diğer Cumhurbaşkanları gibi ilk ziyaretini, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nazik davetiyle Ankara’ya yaptı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonrasında bu konuda kaleme almış olduğum köşe yazımda fikirlerimi beyan etmiştim.
Tufan hocaya görkemli bir tören yapıldı Ankara’da. Hatta Erdoğan, Erhürman’a uçak göndermiş ve o törende 21 pare de top attırmıştı. İhtiram kıtasını selamlamaları ve rengarenk kıyafetler içindeki ihtiram kıtası muhteşemdi. Aynı törenler diğer Cumhurbaşkanlarına da yapılmıştı.
Gerçekte bütün kamuoyunda bir intiba veya düşünce vardı.
Geçmişte Erdoğan’ın KKTC Meclisi’ne gelişinde Erhürman’ın ve arkadaşlarının orada ıspat-ı vücut etmemeleri gerçeği vardı. Ben o günü, Erdoğan’ın kendi not defterine kaydettiğini düşünmüştüm.
Ankara ziyareti ile olan beklenti ve davet birazcık gecikince türlü yorumlar değişik şekide yapıldı. Aralarındaki soğuk rüzgarlar dağılacak mıydı?
Erdoğan büyüklük gösterdi ve hem uçağını gönderdi, hem de onun için görkemli törenler düzenleyerek saygısını gösterdi.
Tören sonrasında ikisi başbaşa vererek külliyenin o büyük salonunda görüşme yapmışlardı. Kapalı kapılar arkasında iki Cumhurbaşkanı ne konuşuyorlardı, herkes merak etmişti. Nitekim bir süre sonra ikisinin gazeteciler önünde yapmış oldukları basın açıklaması gerçekleşmişti. Erdoğan konuşmasına başladığında adeta herkesimin kulakları kiriş olmuştu. Gerçekte her ikisi de yumuşak dalışlar yaparak Kıbrıs Türkü’nün uğradığı haksızlıklara ve Rumların uzlaşmazlığına parmak basmışlardır.
Lakin adım gibi biliyordum, Erdoğan’ın iki devletli çözüm formülünün arkasında olduklarını ifade edeceği. Dünyanın gözünün içine baka baka üç BM Güvenlik Konseyi toplantılarında bütün ülkeleri KKTC’yi tanımaya davet eden Erdoğan gerçekleri vurguladı. Rumların Annan Planı Referandumu’na HAYIR deyişine de atıf da bulunarak en iyi çözüm formülünün İki devlet formülü olduğunu vurgulaması beklenen bir durumdu, açıklamalarında.
Gözlemlediğim kadarı ile Erhürman çok gergindi. Adeta o gerginliği yüzüne yansıyordu. Soğukkanlılığını muhafaza etse de belli oluyordu.
Sanırım içeride Kıbrıs konusunda herşeyi konuşmuşlardır. O bilinç içinde basının önüne çıktılar. Konuşmalar hep egemeniğimizin varlığı ve tanınması etrafında döndü durdu.
Erhürman’ın konuşması da çok güzeldi. Federasyon kelimesini ağzına almadı. Ne de Erdoğan’ın iki devletli çözüm hedefine değindi. Kıbrıs Türkü’nün haklarının Rumlar tarafından yeyişine ve egemenliğimizin varlığına atıfta bulunan Erhürman, yıllarca uygulanan izolasyonlara ve kaybolan haklarımıza değindi.
Sanırım içeride iki toplum liderlerinin görüşme sürecinin başlatılması görüşü de tartışıldı. Halkımızın statüsünün de pazarlık konusu olamayacağına değidi.
Esasında iki cumhurbaşkanının aralarındaki diyalog olumlu ve anlayış çerçevesinde yapıldı. Lakin bence her ikisi de hem gerçeklere değindiler, hem de politik konuşma yaptılar.
Erhürman’ın Erdoğan’la görüşmesi öncesinde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a yaptığı nezaket ziyaretinde Kurtulmuş’un, Kıbrıs Türkünün davasının kendi davaları olduğunu beyan etmesi yanında Türk Devletleri ile olan diyalog gelişmesinin önemini de beyan etmesi, Türkiye’nin kararlı tutumunun aynen devam edeceği gerçeğine ayna tutuyor.
Her neyse... Erhürman’ın Ercan Havaalanında yaptığı konuşmada ağzından baklayı çıkardı. Egemen eşitlik temelinde görüşmelere başlayabileceğinin işaretini verdi.
Haydi bakalım Sayın Erhürman... Göreyim seni... İnşallah Rumları dize getirirsin. Denktaş da dahil, gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanlarımız açılmaz diye nitelenen Kıbrıs kapısını sen açar mısın, bakacağız.
Olumsuz bakmak istemiyorum olaya, ama yine de fikrimi söylemeden geçemeyeceğim.
Yeni süreçte Erhürman’ın değil, Rum toplumu lideri Hristodulidis olacaktır kanaatimce. Yani şöyle veya böyle, Rumlar zamana oynayarak yine kıvırtacaklardır. Bekleyip göreceğiz.