Erhürman ile ilgili tereddütü Üstel yok ediyor!

Abone Ol

Kıbrıs sorununa çözüm arayışında federasyon tezini savunanlar arasında da görüş ayrılıkları olmuştur. Federasyon tezini savunanların farklılıklarını analiz etmek Erhürman’ın görüşünün ne olduğunu anlamamıza ve sorgulamamıza da ışık tutar.

Görüş farklılığının hangi noktada olduğunu anlamak için yakın geçmişe Crans Montana’ya gitmek yeterlidir.

CTP’nin kurumsal görüşü siyasi eşitliğin sağlama alınmadan ve anlaşmaya varılmadan önce nihai haritanın verilmemesi ve Crans Montana sürecinin daha önce defalarca olduğu gibi mutabakatsızlıkla sonuçlanması pahasına devam etmesiydi.

Bunun da Crans Montana sonrası hatırlayın CTP’nin doğal sözcüsü olan Talat’ın Akıncı’yı kastederek ‘’ bizim kazanımlarımızı ve süreci heba etti’’ söyleminde saklı olduğunu düşünüyorum.

“Heba edilen” ile kastedilen verilen harita ile giden toprak tavizi değil federasyon teziydi. Kafaların içine girmek ve düşünce algoritmasını anlamak adına samimi bir paylaşımdı bu. Sırf bundan dolayı Akıncı’ya karşı tavır alıp, önceki seçimde ikinci turda sandığa gitmeyen CTP parti üyesi bir kesim var.

Erhürman’ın lideri olduğu CTP, konuşula gelen parametrelerin dışında bir federasyon modelini Crans Montana’da Rum liderin telaffuz etmesinin şaşkınlığı ile birlikte esas olarak gündeme gelmesinin sorumluluğunu Rum lider yerine Akıncı’ya yükledi.

Erhürman liderliğindeki CTP Rum liderin samimiyeti test edilmeye muhtaç farklı çözüm modelleri açılımını niye değerlendirmiyorsun diye Akıncı’ya bir eleştiride ya da telkinde bulunmadı. Niye Türkiye ile bu noktada uyum içinde çalışmayı reddediyorsun da demedi Erhürman.

İlle de çözüm istiyoruz bu şekilde olacaksa bu tarihi fırsatı değerlendir. Bizim de desteklediğimiz çözüm iradesini bu yöne kanalize edelim, arkandayız demedi. Diyemedi. Kıbrıs Türkünün bir bütün olarak Türkiye ile birlikte ortak bir tavır etrafında Rum siyasetine karşı konsolide olmasına destek olmadı.

Hani bugün seçim sürecinde ‘’Türkiye ile uyumlu çalışacağız” diyerek Akıncı’ya gönderme yaparak “farkımız burada’’ demeye getiriliyor ya, bu noktada o gün Erhürman’dan tıs çıkmadı.

Görüldü ki gün saat geldiğinde tercih yapmak gerektiğinde ‘’ille de federasyon’’ son derece haklı sebeplere rağmen 3. bir yol ile ‘’ille de çözüm’’ iradesine bile hala daha ağır bastı.

Erhürman, federasyon fikrinin ciddi zemin kaybetmesinin de etkisi ile, federasyonu müzakere etmeye ön koşullar öne sürerek hem Talat’tan kaynaklı naifliği ortadan kaldırdı hem de federasyon fikrini suni teneffüsle hayatta tutma iddiasını devam ettirme gayreti içinde olduğunu gösterdi. Bu değişimin sebebi müzakere masasındaki naifliğin doğru olmadığına geçmişten gelen bir inancından mı? Yoksa federasyon tezinin iç siyasette satılması zor bir emtia haline gelmesinden dolayı mı? Bunlar tartışmaya açıktır.

Atılan bu adım başka bir şeyi daha hedeflediği görüşündeyim. Federasyonu “ön koşullara” bağlamak sağ seçmene kamış gibi eğilip bükülmeyeceği ile ilgili verilen mesajdır. BM parametreleri gerçeğine rağmen hakikat ile uyuşmayan ön koşullu federasyon fikrindeki ısrar da geleneksel federasyoncu tabana verilen mesajdır. Sahnelenen algıya dayalı siyasi optimizasyondur.

Crans Montana sonrası bu yazıda da dile getirilen referanslar dikkate alındığında Erhürman’ın bu seçim sürecinde Kıbrıs sorununa çözüm arayışında kendisi ile ilgili yaratmaya çalıştığı algının, kendi kafasının içindeki gerçek düşüncesini temsil edip etmediği ile ilgili tereddüt oluşturuyor. Seçim sürecinde yarattığı algı ile yakın geçmişteki lideri olduğu partinin olguları örtüşmemektedir.

Bu tereddüt sandık gününe kadar ona meyil etme eğilimindeki merkezdeki seçmen nezdinde rahatsızlık kaynağı olmaya devam edecektir.

Şu ana kadar başarılı olarak giden seçim kampanyası için en büyük risk budur. Bu riski şu ana kadar ortadan kaldıran da Ünal Üstel öncülüğündeki çeteye dönüşmüş sağduyu iktidarının numunelik icraatlarının dur durak bilmeden devam etmesidir. Erhürman seçimi kazanırsa ilk teşekkürü Üstel’e yapması gerekir!