Son haftaların en kötü haberi, birisinin Denktaş’ı kötüleyen “Dübük” adlı kitabıdır. “Dübük” kelimesi Anadolu’da çok kötü ve ahlaka sığmayan bir anlamda kullanılmaktadır.
Gerçekten böyle bir kitap yazılmasını ve ahlaka sığmayan ifadeler kullanılmasını hazmedemiyorum, Denktaş’la çalışan bir elemanı olarak.
Edindiğimiz bilgiye göre, bu kitabı yazan efendinin orudaki rütbeleri sökülmüş ve ordudan ihraç edilmiş. Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la bu efendinin ne alıp vereceği varmış ki O büyük adamı, kendi halkına bir devlet yaratan insanı bu kadar aşağılamıştır.
İfade ettiğim gibi o zatı buradan kınarken kendisine bir tavsiyede bulunuyorum.
Denktaş Bey için yazmış olduğum “RAUF R. DENKTAŞ-VAR OLMA SAVAŞIM” adlı kalın ve kapsamlı kitabımı alıp okumasını tavsiye ederim. O kitap, en büyük mücahit ve kahraman bir insanın hayatını anlatıyor. Denktaş’ın bütün hayatı boyunca kendi halkı için gerek masa başında, gereks cephede, gerekse uluslarası arenada verdiği mücadeleyi unutmak mümkün değil. Kıvrak zekası ve hukuk adamlığı ile bu davayı burya kadar getirmiş ve Türk askerinin adaya çıkmasını sağlamıştır. Tabii ki o kitabı anlayana...
Kim ne derse desin Kıbrıs Türkü Denktaş’a sahip çıkacak, onun aziz hatırasına leke sürülmesine karşı gelecek ve bize bıraktığı bayrağı dalgalandırmaya devam edecektir.
Facebook’ta yazılan ağıza alınmayacak bütün sözleri yazan efendiye iade ediyorum.
Bu efendi ada dışında yaşıyormuş... Yani uzaktan gazel okuyor. Hele bir adaya ayak bassın da görelim bakalım hanyayla Konyanın ne olduğunu anlasın.
Şayet adaya gelip vatan yaptığımız, kan ve ter akıttığımız bu topraklara ayak basarsa, herhalde aleyhine hakaret davası açılacak ve mahkemede yargılanacaktır. Bu kadar cesursa bir dava adamını aşğılayan efendi, hele bir gelsin de müsvettesini görelim.
Anayasamız devletimizi aşağılayan kişi veya kişileri yargılamak zorunluluğu getirir. Bu dünyadan göçse de Denktaş, bu devletin kurucusudur ve özgürlüğün ve var olmanın sembolüdür.
Bundan bir süre önce de İzzet İzcan ve beraberindeki grupla Rum toplumu lideri Hristodulidis’in makamın giderek, Türkiye’yi ona şikayet etmiştir. İzzet İzcan ve bu efendinin devlet ve devlet başkanlığı yapmış, ülkeyi en ağır Rum mezaliminden kurtarmış ve özgürlük hattımızı çekmiş Denktaş aleyhine yazılanlar ve söylenenler suç sayılmalıdır.
Aklın alamadığı birşey var.
Denktaş öldü gitti ve arkasında koca bir devlet ve derin izler bıraktı. Onun hatırasını ve onurunu zedelemek asla ve asla kabul edilir bir olay değildir.
Hani derler ya...
Sinek de küçüktür ama mide bulandırır.
Denktaş’ı seven ve hala Denktaş’ın izinde yürüyen binlerce insanın da midesi bulanmıştır, onun hakkında yazılan hakaretamiz sözlerden.
Eminim Denktaş’ın ruhu rahatsız olmuştur kendisini yeren ve aşağılayan sözlerden.
Şayet Denktaş hayatta olsaydı, herhalde o kıvrak zekası ile bu efendinin ağzının payını verir ve en ağır cezaya çarptırılması için çareler buludu.
Bu dünyadan göçen bir insanın arkasından kötü söz etmek, kendisini savunma durumu olmaksızın O büyük insan için konuşmak ve yazmak, herhalde aşağılığın en daniskasıdır.
Denktaş her zaman bu gübü durumlarda şöyle derdi.
“Bırakın konuşsun, bırakın beni yerden yere vursun, ateş olsa kendini yakamaz.”
Daha ne diyelim ki...
Son sözümü tekrarlıyorum... KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş için yazılan bu kabul edilmez sözleri kınıyor ve o sözleri sahibine iade ediyorum.