Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sayılı günler kala seçim meydanları ısınıyor. Her ne kadar adada iki aday “daha güçlü” denilerek ve ön plana çıkartılarak seçmenlerin iradesi bu iki adaya yönlendirmeye çalışılmak istense de, 8 adaylı yarışta son söz halkta!
Bu adaylardan biri de İbrahim Yazıcı.
KKTC’yi daha iyi yönetmek için seçimlere “tam bağımsız” olarak katılan İbrahim yazıcı, kendini bu yönüyle de diğer “bağımsız” adaylardan ayırıyor. Seçilmesi durumunda Kuzey Kıbrıs Türk halkının ‘emrinde’ politika üretmeyi taahhüt eden Yazıcı, bunu da halkın tavsiyeleri ve sakındırmasıyla yapacak. Ada halkı aktif olarak hem iç hem de dış politika yapım süreçlerine aktif bir şekilde dahil edilecek. "Şimdiye kadar bizi dinleyen olmadı, artık söz sırası bizde" diyen Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı yarışında "Ben de Varım!" dedi.
İÇ POLİTİKA
Yazıcı, adadaki en temel sorunun geçim sıkıntısı ve enflasyonla mücadele olduğunu vurguluyor. Şimdiye kadar yapılan politikaların halkın iradesine başvurulmadan yapıldığını bu durumdan da kendisinin oldukça rahatsız olduğunu sık sık dile getiriyor. Aday olmasının en temel nedeni bu diyebiliriz. Toplumun karar alma süreçlerinin dışında bırakılmasından şikayetçi. Yapılması gerekense halka danışarak yönetmek.
Mevcut cumhurbaşkanın maaşının öğretmen maaşından 7 kattan fazla yüksek olmasına da eleştirip bu detayı seçmeninin dikkatine sunan Yazıcı, öğretmen maaşıyla cumhurbaşkanı maaşının eşitlenmediği takdirde ülkedeki enflasyonun sona ermeyeceğini vurguluyor. Eşitlenmesi durumunda enflasyon ve buna bağlı olarak da geçim sıkıntısının da biteceğini söylüyor. Yazıcı’nın bu çıkışı, aslında adanın uzun süredir konuşulamayan ekonomik adaletsizliklerine bir itiraz niteliğinde. Bu yüzden de halkın cebine ve onuruna dokunan bir siyaset öneriyor. “Eşit maaş, eşit saygı” diyerek sembolik bir mesaj veriyor. Bu siyaset tarzınaysa ‘empati siyaseti’ diyebiliriz. Ekonomide üretim odaklı kalkınma, gençlere istihdam, kadınlara girişimcilik desteği, çiftçiye modern tarım teşviki gibi başlıklar özelinde verilen vaatlerde iç politika vizyonunun temel taşlarını oluşturuyor.
DIŞ POLİTİKA
İç politikada olduğu gibi dış politikada da Kıbrıs sorunu özelinde yapılan planların dışarıdan yazılıp getirildiğini ve halka sorulmadan, halkı tanımadan planlar yapıldığını bu yüzden de Kıbrıs sorunun 50 yıldır çözülemediğini belirtiyor. Çözüm için Kıbrıs Türk halkının yazacağı ‘Kıbrıs halk modeli’ planını hayata geçirmeyi planlıyor. Dışarıdan gelen reçeteler yerine içeriden doğan bir iradeyle çözüm bulmak istiyor. Rum tarafının da Rum yöneticiler tarafından masada temsil edilmediğinin, planların halktan uzak olduğunu ve bu nedenle sürecin tıkandığını düşünüyor. Dolayısıyla yeni bir modele ihtiyaç duyuyor. Uygulama aşamasındaysa halk çalıştayları düzenlenecek ve halk temsil heyeti ile halktan görüş alınacak. Türkiye ile olan ilişkilerde de halkla sorup, halkla birlikte planlar çıkartılacak. Buradan da anlaşılıyor ki Yazıcı, dış politikayı diplomatik elitlerin değil, halkın meselesi haline getirmek istiyor.