“Çıkarı” olan demografinin eğilimine bakar

Abone Ol

Değişimin geliyor olduğunu görememek statükoda çıkarı olan için risktir.

Toplumdaki değişim ihtiyacı ne zaman eyleme ve değişimin kendisine dönüşür bilinmez.

Bilinen o ki, değişimin öncesine dayanan bir ömrü vardır. Bu da çoğu zaman değişim olduktan sonra anlaşılır.

Tahmin etmek için genelde siyaset ve ekonomi ile ilgili veriler referans alınır.

Değişim denen şey, seçimden seçime oluşan ‘’yeni’’ çoğunluğun yasama yoluyla yaptığı değişiklikler ile sınırlı değildir.

Birçok değişkenin bir araya getirdiği ve kolay kolay durdurulamayacak bir güçtür değişim.

Bunun için yalnızca ekonomiye ve siyasete bakmak gelen değişim rüzgarını görememeyi de birlikte getirir.

Örneğin Arap baharı sürpriz miydi?

Yoksa Mısır ve Tunus için önceden fark edilip ‘’erken doğumla’’ yapılmak zorunda kalınan bir toplumsal hareket miydi?

Sonrasında olanlara bakınca bunu düşünmemek elde değil.

Arap baharının geliyor olduğunu ve halkın sokaklara dökülüp ölmeyi göze alacakları noktaya gelineceğini siyasete ve ülkede gücü elinde tutanlara yakın olmakla görmek mümkün olmazdı.

Arap baharının ipuçları bu bölgede faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin pazar araştırmalarını referans vererek sonradan yazılanlardan anlıyoruz ki demografik bilgi ve halkın eğilimler ile ilgili gözlemlerde gizliymiş.

Nüfusun %65’nin 30 yaş altında ve çoğunun işsiz olması…

Okuma yazma oranının artması…

Arap kadınların daha az çocuk doğurması…

Şehirlere göçün artması…

Aile içinden olmayan evliliklerde artış olması…

İnsanların zamanlarının çok daha büyük bir bölümünü evlerinde değil de kafelerde arkadaşları ve internete bağlanarak geçirmeye başlaması…

Kendilerine daha fazla zaman ayırmak istemesi…

Bunların sonucunda bireyselliğin ve otoriteye başkaldırmanın arttığına işaretmiş.

Değişim denen şey siyasetçiden gelmezse er ya da geç halk ve bunun ‘’piknik ateşini’’ yakmayı bekleyenlerin harekete geçmesiyle gerçekleşir. Bilinçli ya da bilinçsiz bu ‘’piknik ateşini’’ yakanlar da komplonun ve birilerinin ‘’düğmeye basmasıyla’’ bunu yaptığı ile anılır. Halbuki değişimin esas odağında halkın değişim ihtiyacı ve bunun için alacağı risk vardır. ‘’Düğmeye basanlar’’ o ülkede yaşayanlardan çok daha önce bu değişim ihtiyacının geliyor olduğunu görür yalnızca.

Hem ticarette hem de siyasette insanı (tüketici ve seçmen olarak) salt istatistik olarak değil birey olarak anlamanın ve yaşama karşı olan eğilimlerinin kümelenerek temel oluşturacağı bir dönemin içindeyiz.

Değişim kaynayan su misali 99 derecedeki haliyle bir derece artışla yarattığı itici güç ve etkiyi anlamak için geçmiş seçimlerdeki sonuçların ortaya koyduğu ‘’demokrasinin matematiğine’’ değil bugünkü demografinin eğilimlerine bakmak lazım. Buna da salt siyaset gözlüğü ile bakmamak lazım.

T.C Devleti Ekim’deki seçimin ötesinde orta ve uzun vadeli çıkarlarını düşünerek bu seçimlerde duracağı noktayı gözden geçirmesi ve taraf olmaması gerekiyor. Devlet aklı bambaşka hesap ve çıkarları devletin üstüne konumlandırılmamasını gerektirir.

Devlet adına milli çıkarı olan demokrasinin matematiği ortaya çıkmadan, öncelikle demografinin eğilimine bakar. Taraf olmaz. Hedeflediğine ulaşmak adına siyasetine esneklik kazandırıp kazandırmadığına bakar. Seçim sonucu ne olursa olsun çıkarına toz kondurmadan yoluna devam eder. Rasyonel olan budur.