ÇEKİN ELİNİZİ GEÇİŞ NOKTALARINDAN...
“Kapılardaki geçişleri rahatlatmalıyız” diyordu ilk açıklamasında…
Hayret etmiştim…
Rumlara bu kadar 'alerjisi' olan, Kıbrıs’ta ayrılıkçılığı savunan UBP’nin böyle bir siyaseti yoktu…
Hele Ersin Tatar, aşırı bir 'nefret' söylemiyle, pandemi döneminde güneyden gelen ilaç ve aşıları bile sabote etmeye kalkışmıştı…
Ünal Bey kısa zamanda bir 'komite' kurdu ve başkanlığına da UBP vekili Resmiye Eroğlu Canaltay’ı getirdi.
'Sınır Kapılarını Düzenleme Komitesi'nde birkaç UBP’li vekil ile 'devlet'in üst düzey bazı bürokratları ve polis ile askeri makamların temsilcileri yer aldı.
Belli ki, 'yasama' ile 'yürütme'nin görev alanlarından, kuvvetler ayrılığı prensibinden haberi yoktu Ünal Bey’in…
Ancak, kimse ses çıkarmadı…
Ne muhalefet, ne de sivil toplum…
Yasal dayanağı olmayan; 'devlet' ile 'parti'yi iç içe sarmalayan ve 'ilk' kez denenen bu yetkisiz 'komite'; bakanlığı elinden alınan Resmiye Hanım’ın küskünlüğünü gidermek için Ünal Bey’in bir 'kıyağı' gibi görünüyordu…
Belki de bu yüzden olsa gerek, kimse ciddiye almadı…
Ancak, Resmiye Hanım, bir süre önce bombayı patlattı…
“Geçiş kapıları, kamu-özel ortaklığı’nda yönetilecek” dedi…
Kulaklarıma inanamadım…
“Geçişleri kolaylaştıracağız” diye yola çıktılar, özel sektörün dört kuruluşu ile birlikte yeni bir 'rant' projesi alanı ve iş ortaklığı yarattılar…
Ünal Üstel, 'Ekonomik Örgütler Platformu' ile bu konuda bir 'protokol' imzaladı. İnşaat Müteahhitleri Birliği, Ticaret Odası, Sanayi Odası ve Otelciler Birliği 'geçiş kapıları'nın; çevre düzenlemesinden tutun da, elektronik alt yapısında, binalarında, park yerinde, tuvaletlerinde, sigorta işlemlerinde 'yetkili' kılındı.
'Protokol'u incelediğimizde görüyoruz ki, sözünü ettikleri 'kamu-özel ortaklığı' hiçbir kalıba ve yasaya uymuyor… Yap-işlet-devret modeli bile değil… Çünkü; yapacaklar, işletecekler ama 'devlet'e devretmek diye bir şey yok…
Hatta 'protokol'ün süresi bile yok…
Aslında TL’nin aşırı değer kaybından ötürü, Kıbrıslı Rumların adanın kuzeyine geçerek buradan alışveriş yapmaları, Türk çarşısına büyük bir canlılık getirdi. Özellikle benzindeki büyük fiyat farkı nedeniyle 'geçiş noktaları' aylardan beridir kilometrelerce uzayan kuyruklara sahne oluyor… İnsanlar, saatlerce kuyruklarda eziyet çekiyor…
Sadece Rumlar değil tabii… Giderek artan sayıda Türkler de barikatlardaki bu sıkışıklıktan nasibini alıyor…
Ekonomik nedenlerle artık Rum tarafında çalışmak ve Euro kazanmak çok cazip hale geldi.
Bu yüzden her gün artan sayıda Türk emekçi güneydeki otellere, fabrikalara çalışmaya gidiyor…
Bazı köylerimizde, kadınların topluca güneye çalışmaya gittiklerine şahit oluyoruz…
Özellikle paydos saatlerinde, yorgun argın barikatlara gelen emekçiler, saatlerce araba içinde beklemek zorunda kalıyor…
İşte bu yüzden 'geçiş noktaları'na rahatlama sağlayacak önlemlere acilen ihtiyaç vardı… En kestirme çözüm ise, özellikle Lefkoşa’da Akıncı-Anastasiades döneminde prensip kararı alınmış olan yeni kapıların (Baf Kapısı ile Mağusa Kapısı) açılmasıydı…
Ersin Tatar ve UBP, buna yanaşmıyor… Bu konuyu Rum tarafı ile konuşmaktan kaçıyor ama, Türk ve Rum tarafları arasındaki 9 geçiş noktasından dördünde, 'rahatlama' adı altında bambaşka niyetlerle 'kalıcı' yapılaşmalardan 'rant' devşirme planları yapıyor…
Sayın Tatar’ın elinde olsa, Rum tarafına geçişleri yasaklaması bile mümkün… Ama yapamıyor… Kıbrıs Türk tarafına akan milyonlarca Euro, elini kolunu bağlıyor…
Ünal Bey ise, barikatlarda teknik ve pratik bazı düzenlemelerle geçişlerdeki eziyeti gidereceğine, barikatlara ticari işyeri kompleksi görünümü içinde, ayrılıkçı bir 'misyon' yüklemeye çalışıyor…
Kafalarındaki asıl 'niyet'i Ünal Bey bir süre önce ağzından kaçırmıştı: “Barikatlardan geçen her Rum, KKTC’ye ve bir “devlet”e girdiğini hissetmesi lazım…” demişti.
Yani; milliyetçilik, hamaset ve tabii ticaret, hepsi iç içe…
Amaç geçişleri kolaylaştırmak değil, oralarda oluşacak kalıcı yapılarla yeni bir 'rant' kapısı yaratmak…
Ekonomik örgütler ile imzalanan protokole göre, daha ortada olmayan ve yeni kurulacak bir şirket; park alanından, tuvaletlerden para toplayacak…
Korkarım ki, bir süre sonra geçiş alanında; market, cafe ve benzin istasyonu bile açacak.
Tüm yapılar bu şirkete devredileceği için, devletin kullanmakta olduğu gümrük, polis vb. idari binalardan bile kira toplayacak…
Hatta; en büyük geliri, Rumların araçlarının sigortalanmasından sağlanan milyonlar oluşturacak. Ve tüm bunların adı da 'kamu - özel ortaklığı' olacak…
Şimdilik bu konuda herkes uyuyor… Ancak bir süre sonra 'papara' kopacak…
Ersin Tatar ve onun kafasındakiler, barikatlarda 'iki devlet' sınırı varmış gibi kalıcı yapılaşmaya giderken zararı gene Kıbrıslı Türkler görecek…
Bu siyasi ve ticari 'rant' denemesi, Kıbrıslı Türkleri dünyaya 'ayrılıkçı' ve çözüm karşıtı olarak sunmaktan başka bir işe yaramayacak…
Özel sektör, kamu sektörü; çekin elinizi barikatlardan…