BÜYÜKELÇİ BAŞÇERİ’NİN CUHURİYET KONUŞMASI MÜTHİŞTİ

Abone Ol

Türkiye Cumhurişyeti’nin 102’nci yaşını kutlamaları çerçevesinde yapılan hazırlıklar, resmi geçitler ve bu önemli günle ilgili verilen beyanat ve söylevler gerçekten bize nerede olduğumuzu, buralara nasıl geldiğimizi ve gelecek perspektifimizi hatırlatır.

Bu önemli günle ilgili olarak TC Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de radyo ve televizyonlardan şahane bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim.

Başçeri’nin bu önemli konuşması, Kıbrıs Türkü’nü gelecek ve Cumhuriyetimize sahip çıkma açısından kamçılayıcıydı.

Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, yeni yeni filizler veren bir ağaç gibidir. Savaş meydanlarında bıraktığımız kahramanlarımızın kanlı bedenleri, Türk evlatları için kalıcı ama anlamlı bir bedel olarak tarihe geçmiş ve kanlı toprakları vatan yapmıştır.

Atatürk’ün Çanakkale’de verdiği o savaş öncesinde kahraman askerlerine “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” sözleri, bu vatanın kurtuluşunda ve egemen, dünya üzerinde yerini almasında manevi bir güç olarak bütün orduya tetikleyici bir silah olmuştur.

O askerler savaşmadı, o askerler özgürlük ve var oluş için öldüler. Atatürk’ün ordusuna verdiği mesaj yerini buldu. Padişahlık dönemi kapandı ve yeni asra kapı açıldı. Bu yeni asır, 102 yıl öncesinden şu anda Türkiye’nin geldiği noktadır.

Başçeri, Türkiye’nin yükselen değerlerini, fakir bir ülke olmaktan ve savaş meydanlarında ölerek zengin bir ülke haline gelişimizi kronolojik olarak konuşmasına renk katmıştır.

Artık Türkiye eski Türkiye değildir. Kendi uçağını ve savaş gemilerini yapan, düşmana karşı ordusunu en modern silahlarla donatan, Ortadoğu’da bir denge güç ve kuvveti haline gelen bir Türkiye var şu anda coğrafyanın üstünde.

Başçeri Cumhuriye konuşmasında, Kıbrıs Türkü’nün nereden nereye geldiğini, gerçek özgür olmayı 1974 Harekatından sonra kazandığını beyan ederken, adeta bir tarih dersi veren hocalar gibi, Türkiye ve Kıbrıs gerçeğinde bir profil çizmiştir.

Aynı konuşmasında ayrıca KKTC’nin 42’nci yılını da kutlamıştır. Kıbrıs sorununn çözümsüzlüğünün Rumlardan kaynaklanmasına da değinen Başçeri, çektiğimiz acılara ve kaybolan hayatlara da değinmiştir.

Bugünlerde AB, Rum kayıpları için bir anıt dikiyormuş. Sanki Kıbrıs Türkü’nün var oluşunda Rumlar tarafından sokaklardan toplanarak meçhul yerlere gömülen kayıp Türkler olmamış gibi...

Yıllarca baba özlemi ile hayat tüketen çocuklarımız, bugüne kadar bir hayat törpülemişlerdir Rumların acımasılıklarına karşın.

Halbuki Rumların kayıplar diye niteledikleri insanlar, ya Makarios darbesinde yine kendilerince ölmüşler, ya da kavucu yaz sıcağında savaşta can veren Rumların şişmiş ve kokmuş cesetleri etrafa hastalık salmamaları için toplu halde gömülmüşlerdir. O Rumlar, Türk askerine karşılık vermeselerdi, bugün belki de hayatta olurlardı. Yani Rum kayıplar konusu 1974’ten sonra meydana gelmiş. Ya Türklerin kayıplar konusu? Tam onbir yıl boyunca Rumların katlettiği insanlarımızın kayıplarımızın kemikleri hala toprak altından çıkıyor. AB bunları biliyor mu? Rumların kafa yıkamaları ile yanlık kararlar veren bir AB, onların ortak cinayetlerine ortak olmuyor mu?

Bazen düşünüyorum... Hala Rumlar bizi kendilerine yama yapmak istiyorlar. Sanki müşterek Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmamış gibi. Sanki silah zoruyla bizleri fırlatıp atmamışlar gibi.

Siz neylersiniz Rumlarla birleşme hayallerini? Kıbrıs Türkü Başçeri’nin ifade ettiği gibi, Kıbrıs Türkü kendi özgürlüklerine ve bir vatan sahibi, bir bayrak sahibi olmayı başarmıştır. Kimin sayesine? Anavtan ve Mehmetçik sayeside.

Şayet bugün başımızı huzur içinde yastığa koyuyorsak, Anavatan ve Türk askeri sayesinde koyuyor ve uyuyoruz. Hem de ölümün ve vahşetin olmadığı bir vatan toprağında.

Yukarıda ifade ettiğim gibi, TC Büyükelçisi Başçeri, bize Türk Ulusu’nun ve Kıbrıs Türkü’nün nasıl var olduğunu ve gelişen dünyada kendi benliğimizle geleceğe umutla ve inançlarla yelken açmakta olduğumuzu söyleyerek bize moral vermiştir.

Ağzına sağlık büyükelçim. Yüreğine sağlık. Sizin iki dudağınızın arasından çıkan söz, bizim için Türkiye’nin iki dudağının arasından çıkan sözdür.

Değil mi ki özgürüz ve Rum’a muhtaç değiliz. KKTC’nin varlığı da elbet bir gün devletler tarafından kabul görecektir.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu ve mutlu olsun.