BUGÜNLERE GÖKTEN ZEMBİLLE GELMEDİK

Abone Ol

Değerli dostlar, sevgili canlar, şafak yüzlü gençler

BUGÜN 15 KASIM 2025. Yıllarca kıyasıya süren var oluş mücadelemizin mucizevi bir şekilde taçlanması olan KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİNİN ilanının 42.yıldönümüdür. Bu mutlu gün hepimize kutlu olsun.

Bu mukaddes vatan parçası için toprağa düşmüş bütün şehitlerimizi tazimle anar, kahraman gazilerimizi saygı ile selamlarım.

DEĞERLİ DOSTLAR,SEVGİLİ CANLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER;

Bizler bu cumhuriyeti ağaç kovuğunda, yerde veya cami avlusunda bulmadık. Bugünlere çok ağır bedeller ödeyerek kan ve gözyaşı dökerek geldik.

27-28 OCAK 1958,21 ARALIK 1963,8 AĞUSTOS 1964,20 TEMMUZ 1974,5 EYLÜL 1974,15 KASIM 1983 gibi unutmamamız gereken çok önemli tarihi bir günümüz daha var 15 KASIM 1967.

Yıl 1967 Kasım ayının on beşi idi. EOKA Terör örgütü lideri çok öfkeli idi. Grivas aslında o günlerde değil, ta 1964’te Erenköy’den beri öfkeli idi. En çok Türkiye’ye ve Türkiye’nin elinde tuttuğu Kıbrıs Türklerine öfkeliydi. Takvim 15 Kasım 1967 yi gösterdiğinde zırhlı birliklerin desteklediği Grivas’ın canavar ruhlu milli muhafız askerleri tahribatın ve medeniyetin yüzünü kızartacak bir vahşetle Boğaz içi köyünden geçerek Geçitkale’ye girdiler. Yorgo Grivas’ın çakal sürüleri gece karanlığında 85 yaşındaki Mehmet Eminin bile kanına girdiler. Makineli tüfeklerle vücudunu paramparça ettiler. Zavallı Mehmet Emin Sait’in üstüne sonradan benzin dökerek yaktılar. Bu iki köyümüzü işgal eden teröristler kimi masum yavrularının da tüfeklerinde takılı paslı süngülerle gözlerini oyarak 24 Türkü hunharca öldürdüler.

Türkiye’nin burnunun dibinde Yunanlılar ve Rumlar Türkleri öldürüyor, milli direnişi yok ederek Kıbrıs ı Yunanistan a hediye etmeye çalışıyorlardı. Bunu gören Türk Hükümeti Yunanistan a bir ultimatom vererek Yunan askerlerinin ve EOKA terör elebaşısı Grivas’ın derhal Adadan çekilmesini, can ve mal kaybı için Türklere tazminat verilmesini talep eder. Bu arada Türkiye anlaşmaların kendisine verdiği meşru hakkını kullanmak üzere TBMM de Kıbrıs a müdahale kararı alır.

Türk jetleri, devamlı olarak Kıbrıs üstünde uçmaya, gemilere binen çıkarma birlikleri emir beklemeye başlar. O dönemde çıkan gazetelerin başlıklarını buyurun hep beraber okuyalım.

20 Kasım 1964 de pazartesi Genel Kurmay Başkanı Cemal Tural gençlere; Hareket halindeyiz, endişeniz olmasın.

Demirel-Dr. Fazıl Küçük e teminat verdi.

Jetlerimizin uçuşu devam ediyor.

21 Kasım 1967 de Salı-Kıbrıs’ta her an önemli ölçüde kuvvet çıkarmamız bekleniyor. Johnson bir mektup daha gönderdi.

22 Kasım 1967 Çarşamba- Tural çıkarız dedi. Yunanistan Adaya silah yığıyor. Atina notaya cevap vermedi. Görüşme istedi.

23 Kasım 1967 Perşembe- Yunanistan isteklerimizi reddetti. Johnson özel temsilci gönderdi. Bakanlar bildirisinde kararlıyız dedi. Gemilere binen çıkarma birlikleri emir bekliyor.

24 Kasım 1967 Cuma- Johnson un AB Devlet Başkanı temsilcisi Cyrus Vance Esenboğa Havalimanına inemedi.

Atina askeri hazırlıklarımız için acıklı bir latife ediyor.

Moskova cuntayı takbih etti. Görüşmeler başladı.

25 Kasım 1967 Cumartesi-Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, müdahale kararımızı bütün dünyaya bildirdi. NATO ya ait silah ve cephane kullanılmaz. Altıncı filo yine sahnede.

26 Kasım 1967 Pazar-Ordumuzun derhal kışlalara çekilmesi ve Yunan askerlerinin yedi ayda Ada dan tahliyesini öngören teklifi reddettik. Güvenlik Konseyi tarafları itidale davet etti. Johsonun temsilcisi yine Atina’da.

27 Kasım 1967 Pazartesi Anlaşmaya varılmak üzere, ABD nin Bakanı Johnson un Temsilcisi Cyrus Vance, Atina da artık son temaslarını yapıyordu. Yunan birliklerinin Ada dan çekilişi için öncelik meselesini de halledildiği zannediliyordu.

28 Kasım 1967 Salı-Karanlıkta göz kırpma yeniden başlamıştı. Bakanlar Kurulu sabaha kadar toplanmış, toplantıdan çıkan sözcü Öztürk kararlarımızda ısrarlı olduğumuzu belirtmiştir. Özel temsilci ile Dışişleri Bakanımız Çağlayangil uykusuz bir gece geçirmişler ve Cyrus Vance sabahın köründe koltuğunun altındaki çantasıyla yeniden Atina’nın yolunu tutmuştu. Başbakan Süleyman Demirel in ifadesine göre de bir daha geri dönmeyecekti.

29 Kasım 1967 Çarşamba- Süleyman Demirel in dediği oldu. Hiçbiri geri dönmediler. Lefkoşa ve Atina arasında gidip geldiler. Böylece Cunta Hükümeti ile aramıza anlaşmaya varıldığı ortaya çıktı.

Yunan Cuntası-Türkiye’nin bütün istediklerini kabul etti. Ada da mevcut Rum barikatlarının tümü kaldırıldı. Ölen Türklerin yakınlarına tazminat ödendi. Grivas ve Yunan birlikleri Ada dan çekildi.

SEVGİLİ CANLAR,DEĞERLİ DOSTLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER;

15 Kasım 1967 Rum vahşetini gözümüzün önüne seren Mehmet Emin Said ile ilgili o günlerde Cumhuriyet gazetesinde yazılan bir şiiri, milli şuurun unutulmaya yüz tutulduğu günümüzde zorunlu ders olarak bütün okullarımızda okutulması dileği ile aşağıya çıkarıyorum.

KAN KOKUYOR KAN;

Boğaziçi ve Geçitkale köyleri

Acı bir duman

Tütüyor evlerin üzerinden

Ve yerlerde

Delik deşik edilmiş ölüler

Dinleyin

Vahşet buradan başladı

Burada kahpece vuruldu Türkler

Burada

Doksan yaşını unutup

Tığ gibi bir delikanlı olduğuna

İnandı Mehmet Emin

Titrek ve buruşuk elleriyle

Sarıldı mavzerine

İçinde sonsuz bir iman vardı

Doksan yılı görmüş gözlerinde

Nefret ve kin

Fakat bilmiyordu ki Mehmet Emin

İnsan değildi saldıranlar

Kudurmuş birer köpekti

Ve ötekiler gibi o da öldürülecekti

Çok geçmedi

Vuruldu birden

Ve boylu boyunca yere

Uzandı Mehmet Emin

Henüz ölmemişti

Bir kan boşanmıştı yaralarından

Irmak gibi

Aklından neler geçmiyordu ki Mehmet eminin

Ölmek gibi,yaşamak gibi

Yaşamak,evet yaşamak

Kendi toprakları üzerinde

Çocuklarıyla,torunlarıyla

Geçmişleriyle,yarınlarıyla

Kim bilir belki ölmeyecekti

Fakat bilmiyordu Mehmet emin

Saldıranlar kudurmuş birer köpekti

Yanına yaklaştılar

Ve şaştılar ölmediğine

Baktı baktı ve gelenleri

Kendisi gibi

Birer insan sandı Mehmet emin

Bu onun son aldanışı oldu

Üzerine tenekelerle gaz dökülürken

Birden anladı gerçeği ve sustu

Yumdu asırlık gözlerini

Herşeyi Allaha bıraktı

Köpeklerden bir kaçı

Birer kibrit çaktı

Ve gecenin koynunda

Geçitkale köyünde

Dalgalanan bir bayrak gibi

Yandı Mehmet Emin

Bu destan bitmedi

Sonra yıllar geçti aradan

Soydaşları

Aldılar Mehmet Emin’in öcünü

Dalgalanıp yandığı yere

Doksan yıl özlediği

Türk bayrağını diktiler

Unuttu yakıldığını

Unuttu öldüğünü

Ve gördü asırlık gözleri o günü

Yıllarca sonra

Uyanılmaz sanılan bir uykudan

Uyandı Mehmet emin

DEĞERLİ DOSTLAR,SEVGİLİ CANLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER;

Aradan bunca yıl geçmesine rağmen başta Rumların değişmeyen politikaları, emperyalistler, küresel haritacılar , Avrupa birliğinin ayak oyunları ve bizimkilerin tavizin bir safsata sonu gelmez bir hata olduğunu bilemedikleri için verdikleri tavizlerle şimdiye kadar Kıbrıs sorununa herhangi bir çözüm bulunamamıştır.

DEĞERLİ DOSTLAR,SEVGİLİ CANLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER

Olmayacağını bildiğimiz ama oldurmak için hala çabaladığımız her şeyi artık çöpe atmamız gerekiyor.

Bakın Charles BUKOWSKİ ne diyor?

(TUTUNAMADIĞIN DALDA YAPRAK OLMAYA ÇALIŞMA)

DEĞERLİ DOSTLAR,SEVGİLİ CANLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER-

En karanlık gece bile sona erer

Ve tekrar sabah olur.

DEĞERLİ DOSTLAR,SEVGİLİ CANLAR,ŞAFAK YÜZLÜ GENÇLER=

Ülkemizin içinde bulunduğu bu kör durumdan kurtarmak için bize, cesur yürekli, dirayetli, dürüst bir lider ve temiz soylu, vicdanı ve irfanı hür beş millet vekili yeter de artar bile.

CANLARIM BENİM,VAR MISINIZ?

Önce İngilizler, sonra Rumlar ve daha sonra da ülkemizin karanlığı ile hep savaşmış gerçek Atatürkçü büyüklerimiz ile el ele vererek şafak yüzlü gençlerimiz ile yeni bir parti kurmaya var mısınız?

Hummalı bir şekilde çalışmak suretiyle yapacağımız sondajlar ve takip edeceğimiz yeni bir yolla bu vatan parçasını vatanın ana parçasına bağlamaya var mısınız?

Düzlük yakın

Sonu yokuşun

Önümüzü görmek için

Elbette gözümüzün feri

İleri, ileri, biraz daha ileri.

Merak etmeyiniz

Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda mevcuttur

Biliyorsunuzdur.

Öyleyse ne duruyoruz? Dağ başını duman almış

Haydi

Biran önce Mustafa Kemalin askerleri gibi yürüyelim arkadaşlar.

Günün sözü;

Ne mutlu Türküm ve Kemalistim diyenlere