Bellapais’te kurşunlar, Girne’nin ortasında hesaplaşmalar…

Abone Ol

Gün henüz tam olarak kararmamıştır…
Ülkenin en harika turizm beldelerinden birinde, Bellapais’te, silahlar patlıyor…
67 yaşında bir işadamına, evinin önünde 5 kurşun sıkılıyor, sol ayağından vuruluyor…
İşadamının oğlu Bulut Akacan, olaydan yarım saat sonra, sosyal medyada bir video paylaşarak “devlet”inden, ülkesinden, tüm makamlardan umudunu kesmiş bir vaziyette “çaresizliğini” ilan ediyor…
Babasını vuranları “ismen” açıklıyor…
Ailece, defalarca ölümle tehdit edildiklerini, kendilerine daha önce de aynı kişilerin restaurant içinde 10 el ateş ettiğini, kendisinden bir milyon sterlin talep ettiklerini, “bu parayı ödeyene kadar biz senden can alacağız” dediklerini anlatıyor.
Talep edilen parayı da “rüşvet ve haraç” olarak nitelendiriyor…
Polis’e başvurduklarını, ses kaydı teslim ettiklerini, koruma talep ettiklerini ama bunun sağlanmadığını anlatıyor…
Kurşun yağdıranların “hem orada hem burada siyasiler bizim arkamızda.” şeklinde konuştuklarını söylüyor…
“Kimse bize dokunamaz dediler ve haklı çıktılar.” diye yakınıyor…
Ve “teslim bayrağını” çekiyor:
“Anladığımız kadarıyla devletimiz bize sahip çıkamayacak, bizim de yapacak bir şeyimiz yok… Her makama bunu bildirdik. Biz devlete sığındık. Ama devlet büyükleri derse ki biz bu işin altından kalkamayız, sen bu parayı öde, biz bu parayı ödeyeceğiz. Eğer gerekiyorsa, büyüklerimiz isterse biz bu insanlara bu parayı verelim ve bu işten kurtulalım” diyor…
İş insanı Bulut Akacan’ın, bu “boynu bükük” feveranı bu kadarla sınırlı değil… Asıl “bomba”yı sonradan patlatıyor…
İki tane çok ciddi “iddia”da bulunuyor…
Birincisi; Başsavcılık’ın, geçmişte bir “davasını” zorla geri çektirdiğini iddia ediyor…
Geri çektiği davada şikâyetçi olduğu sanıklar ise, babasına kurşun sıktıklarını iddia ettiği kişiler…
Yani; “hesaplaşma” çok eskilere dayanıyor…
Şöyle diyor Akacan: “Ben cezaevinde iken Başsavcılık’a baskı yaptılar. Başsavcılık beni çağırdı ve bana dedi ki geri çekeceksin bu davanı, biz de senin davalarında yardımcı olacağız. Ben cezaevinde iken zorla geri çektirdiler…”  
Akacan’ın ikinci iddiası daha da korkunç…
Diyor ki; “Sayın Büyükelçi beni makamına çağırdı. Ona da ses kaydını dinlettim. Böyle böyle tehditler var dedim. Hatta bana dedi ki sen onları polise şikâyet ederek hata yaptın.”
Beklendiği gibi, her iki makam da, hemen açıklamalar yaptılar ve Akacan’ın iddialarını reddettiler…
Başsavcılık; Bulut Akacan’ın “kendi iradesiyle” tasdikli beyanname vererek, “aramızda husumet yoktur” diye beyanda bulunduğunu ve aynı soyadını taşıyan 3 kişiden şikâyetini geri çektiğini açıkladı. Başsavcılık “şikâyetini geri çekmesi hususunda zorlanmamıştır. Şikâyetinden vazgeçmiş olması tamamen kendi iradesi ile gerçekleşmiştir” diyor.
TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçilik makamı bir video paylaşımında iddia edildiği üzere herhangi bir konuda ara buluculuk makamı değildir” denildi. Açıklamada, söz konusu iddiaların gerçek dışı ve iftiradan ibaret olduğu vurgulandı.
Öte yandan, Akacan’ın “ismen” suçladığı Serhat Ulucan da konuştu…
Bir gazeteye “Bulut Akacan bizi, ailemizi ve çocuklarımızı ölümle tehdit etti… Ulan sizi burada yaşatmayacağım dedi.” şeklinde açıklama yaptı.  
İşte, güzelim ülkemin son geldiği nokta…
Kaynağı ve nedeni bilinmeyen bir para meselesi… Bir kurşunlama… Ölüm tehditleri… Ama hepsinden kötüsü, ülkenin Başsavcılığı’na ve TC Büyükelçisi’ne yönelik ağır ithamlar…
Her iki makamdan yapılan açıklamalar ise “üstünkörü” ve kamuoyu vicdanını rahatlatmaktan çok uzak…
Bulut Akacan; bir önceki seçimlerde UBP’nin iddialı bir vekil adayı idi. İnşaatçılıkta 2006’larda zirveye çıkan şirketleri, Mozambik’e kadar uzanan yatırımlar yapıyordu. Sık sık ekranlara çıkar, döviz ve faiz mağdurlarını savunurdu. “Sicil”inde sanal bet, kara para aklama, darp, adam dövme gibi “meziyetler” yer alıyordu.
Bu yüzden söylediklerini, iddialarını “ciddiye almak”ta tereddüt edilebilir…
Ancak bu, yaşanan bu iğrenç olayların ve “ilişki” ağlarının vahametini ortadan kaldırmaz.
Bellapais’te sıkılan bu 5 kurşun, bu ülkenin; kumarhaneler, sanal betler, kara paralar, kadın ticaretiyle, kurşunlarla, ölüm tehditleriyle, sokak hesaplaşmalarıyla “marka” olmaya doğru epeyi yol aldığını gösteriyor.
İnsanımızın çaresizliği, “devlet”ten umudunu kesmesi, bir Büyükelçi’den medet umması ise gerçekten korkunç bir durum…
Ülkenin iç konularına “müdahale” etmek konusunda sicili bilinen güleryüzlü Büyükelçi’nin, bir “suç örgütü”nü korur gibi lanse edilmesi, basit bir açıklama ile geçiştirilemez.
Sayın TC Büyükelçisi, şahsına yönelik bu “korkunç” iddiayı “iftira” diyerek geçiştirmemelidir. Eğer, kamuoyunu tatmin etmek gibi bir gailesi varsa, konuyu yargıya havale etmekten bile çekinmemelidir.
Başsavcılık’ın ise, “dava geri çektirmek” gibi marifetleri olmuşsa, bu kuruma bu bağlamda yapılan baskılar varsa, bunları da bilmek hepimizin hakkıdır.
 
Ülke muhalefetinin ve medyasının “görmezlikten” gelemeyeceği korkunç bir tablo bu…
“Şüphecilik”le ve sonuna kadar gidilerek bu “kirlenme”nin üzerine yürünmelidir.