“Belediyeler” operasyonunda niyet ne?

Abone Ol

Ancak, kimseye doğrudan ve “ortak” bir mesaj veremedi…
Kimse de, söylenenleri, atılan sloganları üzerine almadı zaten…
Başbakan, kapısının önünde çadır kurup ateş yakan gençlere “aklımdasınız” dedi sadece…
Tabii; bu çok büyük kalabalığın “ortak” bir paydası vardı…
-Memnuniyetsizlik…
İnsanımız; solcusu, sağcısı, çözüm yanlısı, milliyetçisi hemen herkes gidişattan memnun değil… Çarşıdaki önlenemez fiyat artışları, ne “enflasyon”la, ne de TL.’nin değer kaybıyla açıklanabilir…
Bir yıllık enflasyon yüzde 64.30 iken, pazardaki domatesin fiyatı 4 ayda yüzde 400 arttı…
Geçen Nisan ayında, Bir Euro 9.8 TL. iken, bu Nisan başında 16.3 TL. dolayında…
Yani; cebimizdeki Türk parası, bir yılda yüzde 67.3 oranında eridi, kayboldu…
Ancak piyasa hiç bu rakamlara uymuyor…
Fiyatlar, enflasyonu da, devalüasyonu da aşıyor; ikiye, üçe, dörde katlanıyor…
İşte bu “gözle görünen” ve izahı yapılamayan kontrolsüz artışlar, meydana toplananların çok büyük bir bölümünü oraya götüren nedenlerin başında geliyor…
Tabii bu kocaman “kozmopolit” topluluğun içinde, “masum talep”lerini “lisan-ı münasip”le duyurmaya gelen “uyumlu ama tepkili” grupların yanında, yaşadıklarımızın asıl kökenini sorgulayanlar da vardı…
Gerçekten de, Kıbrıslı Türkleri “bıçak” gibi ortadan bölen ve siyaset kurumunu bütünüyle teslim alan bir “dilemma” bu…  
Pandemi krizinin ve Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın yarattığı sıkıntılar elbette günlük yaşamımızı etkiledi…
Ama bizdeki “sorun” tüm dünyanın yaşadığı bu “ortak” sıkıntıların çok ötesinde…
Ekonominin son bir yılda yüzde 16 küçülmesinin asıl nedeninin “Türk Lirasının değer kaybından” kaynaklandığını herkes biliyor…
Türkiye’deki “enflasyon”un buraya faizi ile birlikte ithal edildiğini de biliyor…
Örneğin geçen yıl; Türkiye’de enflasyon yüzde 54.44 iken, bizde yüzde 64.30 oldu. Tamı tamına yüzde 18.11 daha fazla…
Ancak; hiçbir siyasi kurum, bu “esas” gerçeği, Türkiye ile konuşamıyor…
Türkiye’yi yönetenler de zaten buralarda bu “asıl” sorunlara dokunacak siyasetçiler istemiyor…
Birileri “stabil para birimine geçelim” dedi mi, anında “Türk milletinin düşmanı” ilan edilebiliyor…
Arkasından da “Türk parasını istemeyenlerle işimiz olmaz” açıklaması yapılır, konu da böylece kapanır…
Yani; Türk iseniz, Türk enflasyonunu da, Türk parasını da özümseyeceksiniz… “Euro”ya geçmek gibi hayaller kurmayacaksınız…
Türkiye’ye “bendeki enflasyonun nedeni senin parandır” demeyeceksin…
“Anavatan ile yavruvatan et ile tırnak gibidir” politikası bunu gerektiriyor…
İşte bu yüzdendir ki, siyasetimizde “utangaçlık” muhalefeti de rüzgarına aldığı için, “zülfiyare dokunmak” sonunda gençlere kalıyor…
Onlar da, mitinge “Kuğulu Park’ta” toplanarak yürümeyi tercih edenlere inat, gidip TC Lefkoşa Büyükelçiliği önünde toplanıp “İşte sorunun kaynağı burada” mesajı vermeye çalışıyor…
Ancak, gerçekler değişmiyor tabii…
Maliye Bakanı, yüzde 40 açığı bulunan bir bütçe ile Ankara’nın yolunu tuttuğunda, kanıtlanmış “biat”ına rağmen “gözünün yaşını dindirecek” bir reçete ile geri dönemiyor…
AKP; “Yap reformu, kap parayı” diyor…
Reform dediği de, “belediyelerin birleştirilmesi”
KKTC’deki 28 belediye sayısı, tam da yerel seçimlere birkaç ay kala 12’ye düşürülecek. Seçimlere öyle girilecek…
Aslında, 28 belediyenin 18’inde personel fazlalığı var…
Ama daha da korkuncu şu: Bu 28 belediyenin toplam olarak 578 milyon TL. borcu bulunuyor…
Yani; KKTC’de yerel yönetimler iflas etmiş durumda…
Elbette, belediyelerin birleştirilmesinin birçok yararları olacaktır.
Bu, zaten yıllar önce yapılmalıydı…
AKP’nin dayatmasına da gerek kalmamalıydı.
Ancak bunun seçimler arifesinde yapılması hiç de doğru değildir.
Ana muhalefet CTP; geçmişte kendi hükümetleri döneminde üzerinde çalışmalar yaptığı, tasarılar hazırlattığı bu “birleştirme”ye şiddetle karşı çıkıyor. Çünkü, elindeki belediyelerde başarılı işler yapılıyor ve yerel yönetimler sayesinde oluşturduğu bu gücü kaybetmek istemiyor…
Ancak ortaya koyduğu büyük tepkiyle “reforma” karşıymış izlenimi vererek “statükoculukla” suçlanmasına neden oluyor.
Aslında belediyeler, ne yazıktır ki “popülizmin” bataklıklarına dönüşmüş durumdadır. Çoğu belediye, finansal sıkıntılar yüzünden AKP’nin buradaki kadrolarının insafına terk edilmiştir. Seçim süreçlerinde ise “dış politik müdahale”de etkin rol oynamışlardır.
Bu yüzden, bu “belediyelerin birleştirilmesi” projesi, muhalif ve başarılı belediyelerin yerel yönetimlerdeki etkisini yok etmek için düzenlenmiş bir operasyon kokusu taşıyor…
Çok gerekli, hatta zorunlu bir “reform” bile, tamamen “kötü niyet”le dizayn ediliyor ve zamansız olarak ortaya atılıyor…
AKP kadrolarının buradaki belediyelerle kurduğu “içli dışlı” bağlar, aktardığı mali kaynaklar ve birlikte yürüttükleri projeler dikkate alındığında atılmak istenen bu adımı hiç de “hayra” yoramıyorum…