1960 KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN RUM-YUNAN İKİLİSİNİN ENOSİS HAYALLERİ NEDENİYLE YIKILDIĞI KABUL EDİLMELİDİR(1)
Nitekim, ilerleyen yıllarda Osmanlı Devleti ile İngiltere’nin I. Dünya Savaşı günlerinde zıt kutuplarda yer almasının hemen ardından 5 Kasım 1914’te İngiltere, Kıbrıs’ı işgal ettiğini duyuracaktı.Neticede yaşanan gelişmelerin ardından Türk İstiklal Savaşı sonunda imzalanan 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile Ada resmen İngiltere’ye bırakılıyordu.
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından Rum-Yunan ikilisinin Enosis faaliyetleri hız kazanmıştır. Yunanistan Parlamentosu, 28 Şubat 1947’de oy birliğiyle; Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı yönünde bir karar almıştır. Yunan Hükümeti, adanın kendilerine verilmesi karşılığında ABD’ne ve İngiltere’ye adada üs verilebileceğini açıklamıştır. 21 Kasım 1949 tarihinde Rumlar, BM’eEnosis doğrultusunda başvuruda bulunmalarının ardından Bu başvurununsonrası, Adanın Yunanistan’a ilhakı konusunda plebisit çalışmalarına girişmişlerdir.
Nitekim 15 Ocak 1950’de ada genelinde tüm kiliselerde bir hafta süreyle düzenlenen Enosis Plebisiti sonuçlarına göre oy kullanan 224747 Rum’un 215000’ni diğer bir değişle %96’sı ‘evet’ oyu kullanmışlardı.
28 Haziran 1950’de Başpiskopos MakariosII’nin ölümünün ardından, Enosis Plebisitinde önemli görev üstlenen Makarios III, 18 Ekim 1950’de Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos’u seçiliyordu.
O günde Feneromeni Kilisesinde yapmış olduğu yemininde Başpiskopos Makarios III: “Milli Davaya Sadık Kalacağız. Enosis Gerçekleşinceye Kadar Mücadele Edeceğiz” demişti.
1950’li yıllardaki yeni Rum girişimleri Türklerin adadaki durumunu daha da zorlaştırmıştır. Bunun üzerine Türkiye’deki kuruluşlar, gençlik örgütleri başta olmak üzere, Kıbrıs Türklerine destek vermeye başladılar.
Geriye dönüp baktığımızda 28 Aralık 1948’de ve de 11 Aralık 1949’da Kıbrıs Türk halkının Lefkoşa’da bağımsızlık mücadelesi çerçevesinde iki kez on binlerce kişinin katıldığı mitingler düzenlemiştir.
Kıbrıs Türk Halkının,dünden bugüne Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’e karşı verdiği mücadele, 1960 öncesinde Adanın Yunanistan’a bağlanmasını engelleyen ve de bağımsız 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan en önemli faktörlerden biri olmuştur.
Kıbrıs Türk Halkının özellikle 1950’li yılların ilk yarısından itibaren self-determinasyon hakkına sahip çıkması, Enosis’in gerçekleşmesi olasılığını tümden ortadan kaldırmıştır. 1 Nisan 1955’te, Grivas’ın liderliğinde 1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütü bombalarını patlatarak Kıbrıs Türk Halkına ve İngiliz Yönetimine karşı faaliyete geçmesinin ardından Kıbrıs Türk Halkı da1956’da kurduğu VOLKAN (Var Olmak Lazımsa Kan Akıtmamak Niye) örgütü kuruldu. Yine bu dönemde Liderimiz Dr. Fazıl Küçük tarafından kurulmuş olan Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği ve Kara Çete gibi diğer örgütler başarısızlığa uğrayarak Volkan’a katılmışlardı.
Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ise 3 Kasım 1957 akşamı, Lefkoşa varoşlarındaki Eğlence köyünde Türkiye Büyük elçiliği görevlisi Mustafa Kemal Tanrısevdi’nin evinde , Rauf R. Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından kuruldu. O günde Lefkoşa Türk Lisesi öğrencileri tarafından basılıp 26 Kasım 1957 günü örgüt, tüm Kıbrıslı Türk direnişçilerini TMT çatısı altında toplanmaya çağıran ilk bildirileri Volkancılar eliyle tüm ada genelinde dağılması sağlanacaktı..
Yine, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs Türk gençliğinin 27-28 Ocak 1958 günlerinde Lefkoşa’da ve ada genelinde gerçekleştirmiş olduğu mitingler, İngiliz Sömürge Yönetimine karşı gerçekleştirdiği direnişi ve de 8 Haziran-6 Temmuz 1958 günlerinde anavatanımız Türkiye’nin her yanında 43 Meydan Mitingi yanında gerçekleşen 10 kapalı Salon mitinglerinin Kıbrıs Türk halkının bu günlere gelmesinde önemli bir rolü vardır.
2 Ocak 1958 günü Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’le birlikte gittiği Ankara’da Rauf R.Denktaş, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya TMT’nin kuruluşunu gündeme getirecek ve de teşkilata sahip çıkılması yanında silah gönderilmesini isteyecekti. Neticede anavatanımız Türkiye TMT’ye sahip çıkacak, teşkilatlandıracak ve de silahlandıracak ve de TMT’nin ilk lideri olarak Riza Vuruşkan ve dört subay 31 Temmuz/1 Ağustos 1958 gecesi Kıbrıs’a vardı. Günümüzde, Komutanımız Riza Vuruşkan’ın adada göreve başladığı 1Ağustos 1958 tarihi , TMT’nin kuruluş günü olarak kabul edilmektedir.
O günlerde adada iki halk arasında başlayan çarpışmalar sonucu, Rum-Yunan ikilisinin savunduğu Enosis ve Kıbrıs Türk Halkının savunduğu Taksime karşı bir orta yol olarak, adanın bağımsızlığı fikri doğmuştu. Bu fikrin , İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve de ABD tarafından benimsenmesinin ardından 11 Şubat 1959’da Zürih’te ve Londra Anlaşmaları imzalanacaktı..
5 Şubat 1959’da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof ve Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu bir araya geldiler ve Kıbrıs’ın statüsünün ve anayasasının dayanacağı ilkeler üzerinde anlaşmaya vararak 11 Şubat 1959’da Zürih Anlaşmasını imzaladılar.
11 Şubat 1959 Zürih Antlaşması; “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Yapısı ile İlgili Antlaşma”, “İttifak Antlaşması” ve “Garanti Antlaşması”ndan oluşmaktadır. Ancak İngiltere imzalamadığı için bu antlaşma hukuki bir etki ve sonuç yaratmaz niteliktedir. Bu yüzden Kıbrıs’a bağımsızlık veren bu antlaşmanın İngiltere’nin ve adadaki iki toplumun temsilcilerinin onayına sunulması gerekiyordu. Bunun üzerine taraflar, Zürih’te imzalanan ön antlaşmayı görüşmek için Londra’da bir araya geldiler. Görüşmeler sonunda; T.C Başbakanı Adnan Menderes , Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve de Rum lideri Makarios 19 Şubat 1959’da Londra Antlaşmasını imzaladılar...
..Londra Antlaşması’nda , Zürih Antlaşmasına ek olarak şu belgeler mevcuttu: 1. İngiltere’nin bu belgeleri üslere ilişkin bazı esaslar eklenmesi koşuluyla kabul ettiğine dair 17 Şubat tarihli Bildirisi; 2. Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının , İngiltere’nin Bildirisini kabul ettiklerine dair 17 Şubat tarihli Bildirisi; 3. Türk Toplumu Temsilcisi Dr. Fazıl Küçük ve Rum Toplumu Temsilcisi Makarios’un bu belgeleri kabul ettiklerine dair 19 Şubat tarihli Bildirileri; 4. Kıbrıs Anayasası ve ilgili belgelerin yürürlüğe girmesi için alınacak geçici önlemlerle ilgili sözleşme.
Bu antlaşmalarla birlikte Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet yaratılırken “Enosis” ve “Taksim”e giden yollar kapatılıyordu. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, ada üzerinde hak iddia eden Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin ve de adada yaşayan Kıbrıs Türk ve Rum halklarının taleplerinin, uluslararası bir boyutta uzlaştırılması sonucunda doğmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk ve Rum halklarının varlığına ve eşitliğine dayalı olarak kurulmuştur.
1960 Antlaşmaları, Türk Dışişleri Bakanlığı çevrelerinde her zaman bir zafer olarak gösterilmiştir. Çünkü ada hem İngiltere’nin egemenliğinden çıkartılmış hem de Yunanistan’a gitme tehlikesi önlenmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun Londra Havaalanında basına verdiği demeçte , “Zürih Konferansının iyi bir antlaşmayla neticelenmiş olduğu ve yapılan antlaşmaların her üç tarafın ve Kıbrıs’ın lehine” bulunduğunu söylemiştir. Ayrıca , bu antlaşmalar Türk kamuoyunda da bazı yazarlarca oldukça olumlu karşılanmıştır. Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi, 22 Şubat 1959 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki yazısında, Antlaşmaları, Türk-Yunan dostluğunun ve dünya barışının mutlu gelişmeleri olarak nitelendirmiş ve ne Enosis’in ne de Taksimin çıkar yol olmaması sebebiyle bulunan bu formülü iyi karşılamıştır.
Ancak İsmet İnönü’nün partisi (CHP) “Kıbrıs’ın bağımsızlığı” fikrini benimsememekteydi. İsmet İnönü: 1- 16 Haziran 1958’de son çare olarak kabul edilen Taksim tezinin milletçe benimsenmesinden sonra, hükümetin kendiliğinden prensip değiştirmesi yanlıştır. 2-Antlama hükümleri iyice incelendiğinde, Taksime yönelik açık kapı bırakılmamıştır, ancak Enosis hukuken engellenmiş olsa da fiilen bertaraf edilmemiştir. 3- İki toplumun birlikte yaşamasını sağlayacak olan anayasal hükümleri muğlaktır. 4- Türkiye’nin adadaki Türk Cemaatlerine ekonomik her türlü yardımı yapabileceği, anlaşmalarda gerektiği şekilde açıkça belirlenmiştir.
Netice itibarıyla Kıbrıs Türk halkının anavatanımız Türkiye’nin desteğinde birlik ve beraberlik içinde yıllarca devam ederek bugünlere gelinecekti.. DEVAM EDECEK…