Günümüzde Kuzey Kıbrıs’ta, temellerinde kahraman Mehmetçiklerimizin, TMT mensuplarının, Mücahitlerimizin, Mücahit halkımızın canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır ve var olmaya devam edecektir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu tarihi gerçekleri görmezden gelemez ve de gelmemelidir.
Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırılarının ardından Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi’ne taşınmasının ardından konu ile ilgili olarak yapılan tartışmaların ardından BM Güvenlik Konseyi’nde alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı karar taslağına şiddetli itirazda bulunan Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş için Makarios adaya giriş yasağı koyacaktı!.
O günde 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile Adaya Barış Gücü Askeri gelmiş olmasına karşın Enosis’i gerçekleştirme adına gerçekleşen Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları ada geneline yayılacaktı..
Nitekim Ağustos 1964’te Erenköy ve bölgesine binlerce Yunan Askeri desteğinde gerçekleşen Rum silahlı saldırılarının katliama dönüşmesini önlemek adına 8 Ağustos 1964’te Türk Savaş Uçaklarının gerçekleştirmiş oldukları müdahalesinin ardından Makarios dahil komutanları ile beraber Rum-Yunan askerleri geri çekilmek durumda kalmışlardı!.
Yine 21 Nisan 1967’de Yunanistan’da gerçekleşen askeri darbenin ardından 15 Kasım 1967’de Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Geçitkale ve Boğaziçi köylerine şiddetli silahlı saldırılarda bulunmasının ardından Türk Savaş Uçaklarının ihtar uçuşlarının ardından BM gözetiminde gerçekleşen anlaşmaların sonunda Adadan 12 000 Yunan Askerinin ve General Grivas’ın çıkması sağlanırken, Makarios ; Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın da adaya giriş yasağını kaldırmak durumunda kalıyordu.
Bu gelişmelerle birlikte toplumlararası görüşme süreci Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ve Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında 3 Haziran 1968’de başlamıştır. Görüşmelerin 1972’de duraksamasının ardından o günde Federasyon görüşme sürecinin başlamasını ilk kez 8 Haziran 1972’de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in gündeme getirmesinin ardından Kıbrıs’ta Federasyon çözüm modeline itiraz eden ve T.C Başbakanı sayın Bülent Ecevit’i eleştiren ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides toplam 6 yıl süren görüşme sürecini durduracaktı.
İlerleyen yıllarda başlayan federasyon görüşme süreçlerinde de her zaman için Rumların hedefleri Enosis’e giden yolu açmak ve Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamak istemeleri nedeniyle adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamayacaktı. Ne yazık ki o günde Federasyon görüşme sürecine karşı çıkan Rum liderliği şimdilerde ‘sözde’ bir federasyon görüşme sürecinin başlaması için gündem yaratmaya çalışıyorlar!..
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenledikleri darbenin de esas hedefi Enosis’e giden yolun açılmasını sağlamaktı.. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmesinin ardından gerçekleşen 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşmuştur. Kuzey’den Güney’e 120 000 Rum göç ederken, Güneyden de Kuzey’e 65 000 Türk göç etmişti.
Bu gelişmelerle birlikte iki bölgeliliğin oluşmasının ardından Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Ancak yıllarca devan görüşme sürecinden olumlu bir sonuç alınamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Ancak Rum-Yunan ikilisi bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin varlığını kabullenemeyeceklerdi.. Kıbrıs’ta Enosis’e giden yolun kapandığını gören Rum-Yunan ikilisi dün olduğu gibi bugün de “Kıbrıs sorunu, 1974’te başlayan bir sorundur, Kıbrıs sorunu Türkiye’nin işgalinden kaynaklanan bir sorundur” diyorlar, başka bir şey demiyorlar.
Nitekim günümüzde de her vesile ile Kıbrıs’ın “1974’ten beri Türk askerlerinin işgali ve tehdidi altında bulunduğunu” dile getiren Anastasiadis, 22 Haziran 2022 tarihli yerel yazılı basımızda yer alan açıklamasında da “Kıbrıs 1974’ten beridir Türk askerlerinin işgali altındadır” dedi. Yine Anastasiadis “Temel hak ve özgürlüklerin çiğnendiğini, binlerce göçmen ve yüzlerce kayıp şahsın olduğunu” söyledi.
Diğer yandan son günlerde KKTC’de yer alan orman yangınına da göndermede bulunan ve orman yangınlarının söndürülmesi alanında bölgesel bir merkez konumuna gelmek istediklerini dile getiren GKRY lider Anastasiadis: “Türkiye bizi tanısaydı, bölgenin yangın söndürme merkezi olacaktık. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamasının, Kıbrıs içerisinde bile ortak müdahale gerektiren durumlarda istikrarlı bir koordinasyona imkan vermediğini” diyecek kadar ileri gitti!..
Anastasiadis’e sormazlar mı , 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından on binlerce Yunan Askeri desteğinde Kıbrıs Türk halkına karşı Adanın her yanında yapılan silahlı saldırıların ve katliamların hedefi neydi? Gerçek şu ki; Anavatanımız Türkiye, uluslararası antlaşmalardan doğan haklarını kullanarak müdahalede bulunmamış olsaydı, bugün Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olacaktı, bugün Kıbrıs adası Girit gibi bir Yunan adası olacaktı!..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından yıllarca devam eden toplumlararası görüşme süreci Rum-Yunan ikilisinin Enosis’e giden yolu açmak istemeleri nedeniyle adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamadı. Ama gerçek şu ki iki bölgeliliğin oluşmasının ardından Kıbrıs’a barış ve huzur geldi..
Yıllarca devam Rauf R. Denktaş-Klerides görüşme sürecinde hep Rauf R. Denktaş’ı suçlayan KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı sayın Mehmet Ali Talat: “Daha Ne Yapayım?. Gidip Kendimi Saray Önünde Asayım mı? derken 28 Haziran 2017’de başlayan Crans Montana Konferansını Rum-Yunan ikilisinin 07 Temmuz’da sabahın 03.30’unda terk etmelerinin ardından KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” derken Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: “Federasyon Görüşme Süreci Bir Daha Başlamamak Üzere Sona Ermiştir” demişti.
Nitekim günümüzde, Kıbrıs Türk Halkının desteğinde KKTC hükümeti, KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar ve de Anavatanımız Türkiye’nin hedefi bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Ne yazık ki şimdilerde Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak görüşmelere yeniden kaldığı yerden başlanmasını hedeflerken KKTC’de de CTP ve bazı aşırı sol kesimler her vesileyle Federasyon görüşme sürecinin yeniden başlaması dile getirmeyi ihmal etmemektedir..
Sonuç olarak; öncelikle Federasyon görüşme sürecinin bir daha başlamamak üzere yıllar önce sona erdiği kabul edilmelidir. Kıbrıs sorunu ile ilgili taraflar arası görüşme sürecinin yeniden başlayabilmesi için öncelikle Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ve egemenliği kabul edilmelidir ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmalıdır.
Rumlar bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadan yeni bir görüşme süreci asla ve asla başlamamalıdır.. DEVAM EDECEK
KIBRIS’TA BAĞIMSIZ VE EGEMEN İKİ EŞİT DEVLETİN VAR OLDUĞU KABUL EDİLMEDİKÇE (1)
Metin FAHRİOĞLU