Metabolik sendrom ve riskler

Değerli okurlar,
Günümüzde gelişmekte olan ve bilhassa gelişmiş ülkelerde sağlık sorunları arasında çok önemli bir yer tutan ve ölümlerin en büyük nedenlerinden, kalp ve damar hastalıklarından aterosklerozun (damar sertliğinin) oluşmasında çok temel sorunlardan birini oluşturan bir tablodan, metabolik sendromdan ve risklerinden söz edeceğim.
 
Metabolik sendrom, diyabet (bazen insülin direnci), yüksek tansiyon (hipertansiyon) ve obezitenin kombinasyonu için kullanılan bir "tıbbi"terimdir. Kalp ve damar hastalıkları bakımından her biri ayrı ayrı risk faktörü oluşturan bu problemler bir araya geldiklerinde risk oranını çok daha fazla artırmaktadırlar. Bir başka deyişle kişi, metabolik sendrom varlığında kalbi besleyen damarlar (koroner arterler) ve beyin damarları başta olmak üzere artmış koroner kalp hastalığı, felç ve diğer damar sertliğine bağlı organ hasarlanmaları riskleriyle karşı karşıya kalır. Metabolik Sendrom ayrıca Sendrom X, İnsülin Direnci Sendromu ve Dismetabolik Sendrom gibi başka isimlerle de bilinir. Bu başlıklar da tamamen aynı klinik tabloyu ifade ederler.
 
İngiltere’deki araştırmalar 50 yaş üzerinde her üç kişiden birinin metabolik sendrom yelpazesinde olduğunu göstermektedir. Amerika’daki araştırmalar ise yukarıdaki bulguyu desteklerken 60-70 yaş aralığındaki insanların %40’ının bu tablodan etkilendiğini ortaya koymaktadır. Metabolik sendrom riski ileri yaşla beraber artmaktadır.
 
Kim tipik olarak metabolik sendroma sahiptir?
- Merkezi obezitesi olan kişiler (karın/belde yağ artışı).
- Diyabeti veya ailesinde güçlü bir  diyabet öyküsü olan kişiler.
- Akantozis nigrikans denilen cilt lekesi (boynun arkasında veya koltuk altlarında "koyu cilt") dahil olmak üzere "insülin direncinin" diğer klinik özelliklerine sahip kişiler.
 
Metabolik sendromun sebepleri nelerdir?
Aslında günümüzde metabolik sendromun tam olarak sebebi bilinmemektedir. Metabolik sendromun birçok özelliği "insülin direnci" ile ilişkilidir. İnsülin direnci, vücudun glikoz ve trigliserit (bir çeşit yağ) seviyelerini düşürmek için insülini verimli bir şekilde kullanmadığı anlamına gelir. Genetik ve yaşam tarzı faktörlerinin bir kombinasyonu, insülin direncine neden olabilir. Yaşam tarzı faktörleri arasında beslenme alışkanlıkları, aktivite eksikliği ve belki de kesintiye uğramış uyku düzenleri (uyku apnesi gibi) bulunur.
 
Metabolik Sendromun belirtileri nelerdir?
Aslında metabolik sendromun hemen ortaya çıkan ciddi bir belirtisi genellikle yoktur. Bel ve karın bölgesinde artan yağlanma, kan basıncında meydana gelen artış, diyabet başlaması ve kan yağlarında (kolesterol ve trigliserit değerleri) artış zaman içerisinde meydana gelmekte ve ancak düzenli doktor kontrolleri sonucunda metabolik sendroma doğru gidiş ve/veya sürece girildiğine dair sonuca varılmaktadır.
 
Aşağıdakilerden üç ya da daha fazlasının olması ile metabolik sendrom tanısı konulabilmektedir:
- Erkekler için 102 santimetre veya daha fazla ve kadınlar için 90 santimetre veya daha fazla bel ölçüsüne sahip olmak (göbek üzerinden ölçülür).
- 130/85 mm Hg veya daha yüksek kan basıncı veya tansiyon ilaçları alıyor olmak.
- 150 mg/dl'nin üzerinde bir trigliserit seviyesine sahip olmak.
- 100 mg/dl'den yüksek açlık kan şekeri (şeker) seviyesi olması veya şeker düşürücü ilaçlar alıyor olmak.
- Kanda erkekler için 40 mg/dl'den veya kadınlar için 50 mg/dl'den az yüksek yoğunluklu lipoprotein seviyesine (HDL) sahip olmak.
 
Sürekli olarak yüksek seviyelerde insülin ve glikoz, vücutta aşağıdaki hastalıkların ve klinik tabloların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir:
- Kalbi besleyen koroner damarların ve diğer arterlerin yapılarında kireçlenme (ateroskleroz) ve ateroskleroza bağlı kalp krizleri ve/veya felç gelişimi.
- Böbreklerin tuzu vücuttan atabilme yeteneğinde, genelde tuz yükünün artışıyla sonlanacak değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkabilecek yüksek tansiyon ve bunun sebebiyet vereceği rahatsızlıklar.
- Trigliserit seviyelerinde artış olması ile, kardiyovasküler hastalık geliştirme riskinde artma.
- Atar damarları tıkayabilen ve kalp krizlerine ve felçlere neden olabilen kan pıhtısı oluşumu riskinde artış.
- Kendi başına kalp krizi veya felç riskinin artmasıyla ilişkili bir hastalık olan tip 2 diyabetin başlangıcını işaret edebilen insülin üretiminin yavaşlaması. Buna bağlı ortaya çıkabilecek kontrolsüz diyabet ayrıca gözlerde, sinirlerde ve böbreklerde bozulmaya neden olan komplikasyonların meydana gelmesiyle de yakından ilişkilidir.
- Yağlı karaciğer tablosunun oluşması. İleri evre yağlı karaciğer tedavi edilmezse siroz ve karaciğer yetmezliğine yol açabilmektedir.
 
Metabolik Sendromu nasıl önleyebilir ya da geri döndürebiliriz?
Şunlar özellikle çok önemli:
Sağlıklı beslenme ve eğer aşırı kilolu veya obez iseniz kilo vermeye çalışmak: Sağlıklı beslenme ve vücut ağırlığının yüzde 5 ila yüzde 10'u aralığında orta derecede kilo kaybı, vücudunuzun insülini tanıma yeteneğini geri kazanmaya yardımcı olabilir ve sendromun görülme olasılığını büyük ölçüde azaltabilir.
Egzersiz: Artan aktivite tek başına insülin duyarlılığınızı artırabilir. Günlük 30 dakikalık tempolu yürüyüş gibi aerobik egzersiz, kilo kaybını kolaylaştırabilir, kan basıncını ve trigliserit düzeylerini iyileştirebilir ve diyabet geliştirme riskini azaltabilir. Egzersiz, kilo kaybına eşlik etmese bile kalp hastalığı riskini azaltabilir.
Diyet değişiklikleri: Karbonhidratları toplam kalorinin yüzde 40'ından fazla olmayan bir diyet sürdürün. Baklagiller (örneğin fasulye), meyveler ve sebzeler ile birlikte tam tahıl ürünleri, daha yüksek bir diyet lifine sahip olmanızı sağlar. Daha az kırmızı et ve kümes hayvanları yiyin. Bunun yerine daha fazla balık yiyin. Günlük kalorinizin yüzde otuzu yağdan gelmelidir. Yağ olarak zeytin yağı ön planda olmalıdır.
 
Özetle yaş ilerledikçe bel çevresi yağının artması, hipertansiyon ve kan şekeri yüksekliği (veya insülin direnci) daha yüksek oranda kalp ve damar hastalıkları riskini birlikte getiren metabolik sendromun oluşmasına yol açar ve erken ölüm veya sakatlıkların başta gelen sorumlularından birini oluşturur. Hayat tarzı değişikliği ve kilo vermek riskleri azaltmada çok önemlidir.
 
Sağlıklı günler diliyorum.
 
Panikle daha kötü oluruz, bilgiyle ve uygulamayla güçleniriz.