İNGİLTERE EN BAŞTAN

İngiltere’nin “Kıbrıs Sorunu” politikalarını incelerken kısaca geçmiş tarihe bakalım. 1974 yılında Türkiye’de o dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Garantör Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen diğer Garantör Devlet olan İngiltere’yi ziyaret etmişti. Bu ziyarette Ecevit, İşçi Partisi Lideri Başbakan Wilson ve Dışişleri Bakanı Callaghan ile görüşmüş, durumun vahim olduğunu ve adayı Yunanistan’a bağlamak girişimlerinin başlatıldığını anlatmıştı. Müdahalenin şart olduğunu da belirtmişti. Kısacası, İngiltere Garantör devlet olarak hiçbir sorumluluk almamıştı. Gelelim günümüze.
Geçenlerde İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Wendy Morton, “İki kesimli, iki bölgeli federasyon modeline dayalı, BM parametrelerine uygun Kıbrıs Sorunu’nda bir çözüm sağlamasına ilişkin BM sürecine destek vermeye devam ediyoruz.” demiş... Olabilir. İngiltere’nin Kıbrıs politikası bu olabilir. Yalnız, İngiltere’nin büyük ölçüde “federal çözümün” artık mümkün olmadığını  anlamış olmasına rağmen, sadece Rumların çıkarlarına uygun bu çözüme sürekli destek vermesi İngiliz diplomasisinin bir özelliği olmalı herhalde... “Ne suya ne de sabuna dokunma”  politikaları devam eden İngiltere tam bir hayal kırıklığı. İngiltere’nin tarafsız  olamaması şaşırtıcı mı yoksa onların bir özelliği mi?... “Kıbrıs Sorunu” çözüm yorumlarını bir kenara bırakalım. İngiltere, yıllarboyu Londra- Ercan direkt uçuşlarının gerçekleşmesine yönelik olarak bir tek adım atmadı. Bu bir insan hakları meselesi olmasına rağmen...
 Artık KKTC ve Türkiye, İngiltere’nin “Kıbrıs Sorunu”na ilişkin açıklamalarını ciddiyetle incelenecek açıklamalar olarak nitelendirmezlerse hiç şaşırmamak gerekir. Bunun şimdi şu anda böyle olduğunu söyleyebiliriz. İngiltere’nin son zamanlarda yaptığı en akıllıca iş AB’den ayrılması oldu. Tabii bu onları ilgilendiren bir konu. “Kıbrıs Sorunu” konusuna gelince, İngiltere’nin “Kıbrıs Sorunu” konusunda şu anda izlediği “Suya dokunup, sabuna dokunmama” politikasının da yararı yok...