Üç tane çok ciddi “vukuat”…

YÖDAK’ın başına “bir kadın” profösör atandığı zaman, kadın hareketlerinin içinde yıllarını vermiş bir kadın arkadaşım keyifle şöyle demişti:

“Meclis Başkanı; kadın…

Ombudsperson; kadın…

Yüksek Mahkeme Başkanı; kadın…

Şimdi de YÖDAK Başkanı; kadın…”

İçimden “E… Daha ne olsun” demek gelmişti…

Çok “kadınca” bir yaklaşımdı bu…

Hafta sonu FEMA’nın (Feminist Atölye) “Sibel Siber Neyin Peşinde?” başlıklı yazısını okuyunca, yıllar önceki sloganları aklıma geldi…

“Kadın değil, feminist vekil istiyoruz” diyorlardı…

Meclis Başkanı Siber, belli ki bizim “feminist”leri fena halde kızdırdı…

FEMA, Siber’in üç “icraat”ını ele alıyor ve “Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyoruz” diyor…

Gerçekten;Kıbrıs sorununun bir an önce bir çözüme kavuşmasını isteyen çevrelerde tedirginlikle izlenen Meclis Başkanı’nın üç “girişimi”nin üçü de niyetleri bakımından “şüphe”li…

ERDOĞAN’LA SÜRPRİZ GÖRÜŞME

Meclis Başkanlık Divanı, Siber’in Ankara’ya gitmesi ve TBMM Başkanı ile görüşmesi konusunda karar alıyor. Ancak, Siber Ankara’ya gitmiyor, Meclis Başkanı’nı da ziyaret etmiyor. Aynı gün, TC Cumhurbaşkanlığı’nın resmi sitesinde Erdoğan ile fotoğrafı yayımlanıyor ve 45 dakika görüştükleri haber yapılıyor. Ancak öncesinde bu görüşmenin olacağına ilişkin hiçbir açıklama yapılmıyor.

Bu konuyu ilk kez Afrika’da Ali Kişmir gündeme getiriyor ve Meclis’ten bile gizlenen bu “görüşme” için “Ben çevresinden ve partisinden gizlediği bu görüşmenin altında birşeyler ararım” diyor…

Gerçekten Sibel Siber, Ali’nin iddia ettiği gibi “tesadüfen oldu” dedi mi?Gerçekten Ankara’ya gidecekti de yanlışlıkla İstanbul’a uğradı da tesadüfen Erdoğan’ı karşısında görünce mi görüştü?

Daha da önemlisi Cenevre görüşmelerinin hemen öncesinde gerçekleşen 45 dakikalık bu görüşme ile ilgili öncesinde ya da sonradan Cumhurbaşkanı’na, ya da Meclis’e, ya da partisine bilgi verdi mi?

FEMA da,Siber’i “soru yağmuru”na tutuyor…

“Meclis Başkanı” olarak görüştüğüne göre, Meclis’inneden haberi ve onayı yok?

Meclis kararı olmadığına göre “harcırah”ınasıl halletti? Yoksa cebinden mi gitti?

Şahsi görüşlerini mi, yoksa partilerin görüşlerini mi TC Cumhurbaşkanı’na aktardı?

Sorular, tedirginlik ve gizliliğin yarattığı kuşkular uzayıp gidiyor…

AKINCI’YA CENEVRE’YE GİDERKEN VERDİĞİ MEKTUP

Meclis Başkanı Siber, CB Akıncı’ya Cenevre’ye giderken,dört sayfalık bir mektup veriyor. Bu mektupta “Benim de taşıdığım ve belki de çoğu yersiz olan kaygılar”dan söz ederek, milletvekillerinin “endişe, kaygı ve sorularını” sıralıyor…

Meclis Başkanı’nın bu “davranışı” da, Kıbrıs konusundaki tutumuna ilişkin olarak “şüpheler” uyandırıyor…

Neden bu yola başvuruyor Sayın Siber?

Neden Cumhurbaşkanı ile yüz yüze görüşmeyi denemiyor?

Üstelik yazdığı bu yazı medyada anında yayımlanıyor. Kendisi de “bilgi kirliliğini önlemek için” bu mektubu yazdığını açıklıyor.

Ama; tam tersine “kirlilik” bir o kadar daha koyulaşıyor… İnsanların aklı karışıyor.

Gerçekten Meclis Başkanı’nın ya da vekillerin kafalarında bunca “soru” mu var?

Tutanaklar bir işe yaramıyor mu?

FEMA; Siber’i bu mektupta dile getirdiği düşüncelerden ötürü sorguluyor… “Kıbrıslı Türkler’in siyasi kazanımlarını yok sayıyor…” diyor…

“Federal devletin tüm unsurlarını tehdit ve tehlike gibi sunuyor” diyor…

Ve “Bu mektubu başka hangi makamlara verdiniz?” diye de soruyor…

KAPALI OTURUM TUTANAKLARI

Meclis Başkanı Siber’inson “icraatı” ise “kapalı oturum tutanakları”na ilişkin yaptığı açıklamalar…

Gerçekten konuşma tarzı, kullandığı ifadeler, sanki Akıncı’yı “yalanlamak” ister gibi bir “algı”nın oluşmasına yol açtı…

Oysa Akıncı ne demişti?

“Bizim oranımız da yüzde 29.2’dir. Bu, üzerinde mutabak sağlanan orandır. Bu oran, rahmetli Denktaş'ın zamanında kabul ettiği ve bizim KKTC Meclisi’nden de tüm partilerin onayıyla geçmiş bir orandır. Bunu da hatırlatmakta yarar görüyorum.”

Akıncı, ne oylamadan bahsetti, ne de haritadan…

Ama özellikle çözüm karşıtı parti ve kişiler, medyanın da bir bölümü ortalığı velveleye verdi.

Ne yazıktır ki, Siber de açıklamasında öncelikle Akıncı’nın hiç söz etmediği bir konuda işin içine bir kapalı oturumu da katarak “Oylama yapılmadı, harita görüşülmedi” diyerek Akıncı’yı yalanlarmış gibi davrandı…

Bunu yaparken de “asıl” konuyu yani “oran”ın tüm partiler ve Denktaş tarafından onaylandığı gerçeğini içeren 30 Ekim 1987’deki Mecliskararını adeta gizledi.. Oysa bu kararın 5. maddesini okuyarak duruma “açıklık” getirebilirdi…

O madde şöyleydi:

“5… Kıbrıs Türk tarafı 1977 ve 1979 Doruk Antlaşmalarında öngörüldüğü gibi, iki halkın eşit statüsüne dayalı bağımsız, bağlantısız, iki ulusal toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme taraftar olduğunu her fırsatta tekrarlamış ve BM. Genel Sekreterinin böyle bir çözümü öngören 29 Mart 1986 tarihli “ Çerçeve Anlaşma Taslağını” kabul etmiştir.

Yani, Akıncı’nın verdiği “oran”ı; Türk tarafı kabul etmiştir.Meclis de bu kararı oybirliği ile onaylamıştır.

Siber, bir yığın lafla “”harita yok, oylama yok” derken bu maddeyi ve oylanan bu karar tasarısını konuşmasının sonunda ve anlaşılmayacak biçimde aktarmıştır.

FEMA’nın da doğru olarak saptadığı gibi Siber, Akıncı’nın “Kıbrıs’ı sattığı”nı ve “pazarlık payımızı sıfırladığı”nı iddia edenlerle aynı anlama gidebilecek bir “dil” kullanarak ekmeklerine yağ sürmüştür…

Bu noktada Siber’in “niyet”ini doğru okumak gerekiyor…

Bu üç başlıktaki “eylemleri”nden pis kokular geliyor…

Gerçekten “niyet”i ne?