24 Nisan 2004de Annan Planına ‘hayır diyen Rumlar, 1 Mayıs 2004de ABne tam üye olarak kabul edildiler. Bu bakımdan Rumlar açısından ABnin önemi büyüktür.
ABne üye olmayı Enosise eşdeğer olarak gören Rumlar, şimdilerde olası bir siyasi çözümde AB normlarının geçerli olacağı üniter bir devlet ve de tek egemenlik, tek vatandaşlık , tek uluslararası temsiliyeti içeren bir siyasi çözümü hedefliyorlar.
Büyük güçler, Türkiyenin “ 1959 Anlaşmalarına göre Kıbrıs , Avrupa Birliğine üye olamaz , Türkiye ve Yunanistanın birlikte üye olmadıkları bir kuruluşa giremez” şeklindeki yasal ve siyasi itirazlarını, Kıbrıs meselesinin 1959-60 anlaşmalarıyla Türk-Yunan dengesi üzerine kurulduğunu ve bu nedenle bu maddenin hayati anlamı olduğunu hiçbir zaman görmek ve anlamak istemediler.
BM ve AB , yıllardan beridir hak ve adalet için mücadele eden Kıbrıs Türk halkını tek yanlı verdikleri kararlarla cezalandırmaktadır. Kıbrıs Türk halkı 1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca yaşadıklarını dile getirdiği zaman da “geçmişte yaşamayınız” diyorlar.
Kıbrıs Türk halkı 1959-1960 anlaşmalarıyla elde ettiği hakları korumak için verdiği mücadelelerle 1974lere gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı bu uğurda can vermiştir, kan vermiştir.
1963-1974 arasında Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit ortağı olan Kıbrıs Türkünün hak ve statüsünü red ve inkar etmişlerdir.1974 sonrası da Kıbrıs meselesi, 1974de başlayan bir işgal meselesidir dediler. Şimdi bu savaşı AB yoluyla uluslararası kuruluşların tek yanlı kararlarıyla sürdürmektedirler.
Avrupa Parlamenterler Meclisinin 29 Temmuz 1974 tarih ve 573 sayılı kararı ve Atina Temyiz Mahkemesinin 21 Mart 1979 tarihli kararına göre de yasal olan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatıyla , Rum-Yunan ikilisinin yaklaşık 1.5 asırdan beri düşledikleri Enosis tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür.
Kıbrıs Türk halkı , Kıbrısta Rumların Kıbrıs Türk halkını temsil etmediğini dünyaya haykırmak , bağımsızlığını ve egemenliğini , meşru hak ve çıkarlarını savunmak ve korumak için , Kıbrısta azınlık olmadığını dünyaya haykırmak için 15 Kasım 1983de KKTCni ilan etmiştir.
Ağustos 1997de Klerides, R.Denktaşla yaptığı görüşmelerden sonra basına yaptığı açıklamada “biz masaya taktik icabı oturuyoruz. Taktiğimiz karşı tarafın hayır dediğine evet demektir. Böylelikle karşı tarafı uzlaşmaz olarak gösteririz” demiştir.
Kıbrısta her iki halkın “kendi kaderini belirten hakları” vardır. Rum milliyetçiliği , Kıbrısta iki kültürel kimlik grubunu “çoğunluk-azınlık” ilişkisi içinde değerlendirip “çoğunluğun egemenliğini” ileri sürmektedirler. Rumların bu düşünceleri Kıbrıs Türk halkı tarafından kabul edilemez…
Sonuç olarak;20 Temmuz 1974le birlikte doğan yeni Kıbrıs gerçekleri var oldukça, Kıbrısta Türk varlığı devam ettikçe, anavatanımız Türkiye askeri varlığını bu adada sürdürmeye devam edecektir.
Kıbrısta , AB normları çerçevesinde Türklere tanınmak istenen bireysel hakların hiçbir önemi yoktur. 1981 yılından beri AB üyesi olan Yunanistanda , Batı Trakya Türk halkının durumu ortada iken Kıbrısta AB normlarına uygun olarak bireysel haklara dayalı olarak varılmak istenen siyasi çözümler kabul edilemez….
Kıbrıs Türk halkı , Rumların egemenliğinde bir azınlık olmak istemiyor. Kıbrıs Türk halkı , “Büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır”. Kim ne derse desin, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıstaki varlığının devamı ve bekası için, Kıbrısta “Gerçek ve kalıcı bir güvenlik” ancak anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantisi devam etmelidir… Kıbrısta , İki bağımsız ve egemen devlet esasına dayalı bir siyasi çözüm ve anlaşma; Kıbrıs sorununun en akılcı çözüm şekli olup her iki tarafın haklarını koruyan kalıcı bir siyasi çözümdür…
Kıbrısta önemli olan Kıbrıs Türk halkının toplumsal egemenliğidir, siyasal eşitliğidir, self-determinasyon hakkıdır, KKTCnin bağımsız ve egemen varlığının devamıdır, tanınması ve tanıtılmasının sağlanmasıdır…