EŞİTLİK MESELESİ

Bilindiği üzere 1960da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde her alanda, her konuda, Rumların yüzde 70, Kıbrıslı Türklerin ise yüzde 30 temsiliyeti vardı. Yani Kıbrıs Cumhuriyetinde eşitlik falan yoktu... O dönemde kurulan bu Cumhuriyet de Rumlar çoğunluk biz ise azınlıktık. KKTC Cumuhurbaşkanı son yaptığı açıklamaların birinde şöyle dedi.  “Temennimiz iki kesimli, iki toplumlu, tarafların siyasi eşitliğine saygı gösteren, tarafların güvenliğini içerecek, herkesin barış ve huzur içinde yaşayabileceği, özellikle gelecek kuşakların artık belirsizlikten kurtulacağı ve Kıbrıs Türk halkının uluslararası hukukun bir parçası olacağı yeni bir döneme girmektir...”

Sn. Akıncının tüm iyi niyetlerine karşın, burada bazı gerçekleri vurgulamak gerekir.

1.      Bir federasyon çözümü gerçekleşirse (ki dünya yüzünde görülmemiş, çok karmaşık, içinden çıkılmaz sorunlarla dolu ve siyasi çözüm sistemi olarak da benzeri görülmemiş bir çözüm biçimidir federasyon...) iki tarafın eşitliğinden söz etmek maalesef mümkün olamaz. Ortak bir devlette çoğunluk çoğunluktur, azınlık da azınlık. Yani, tertemiz bir çözüm olan ve ileride hiçbir sorun yaratmayacak iki ayrı devlet  çözümünden çok gerilere, karmakarışık, sorunlarla dolu bir sistem  içine girmiş olacağız. Kurulabilecek bir “federal Kıbrıs Cumhuriyetinde ilk başta gündeme gelecek konu çoğunluk-azınlık ve nüfuslara göre temsiliyettir. Kuşkusuz böyle bir çözümde ve temsiliyette Kıbrıslı Rum çoğunluk, bugünün hesaplarına göre tahmini olarak yüzde 82-83lerde olacak. Biz ise yüzde 17-18lerde kalacağız.

2.      Siyasi eşitlik hangi anlamda incelenmeli? bunu da açıklığa kavuşturmak gerekir. Kurulabilecek yeni “ortak” devlette, her alanda temsiliyet iki tarafın nüfuslarına göre gündeme gelecektir. Bir “federal çözüm” anlaşmasında iki tarafın “eşit” veya “eşitlikçi” siyasi iradelerinden ve bunun  bir sonucu olarak kurulabilecek bir “ortak” devletten söz ederseniz, bu da olmaz ve havada kalır. Bu ancak  sözde siyasi eşitliktir. Gerçek olan ve uygulanacak olan ise nüfuslara göre temsiliyettir. Yani biz, ayrı bir devlet olarak yaşarken, hem devletimizi kaybedeceğiz, hem de yeni “federal Kıbrıs Cumhuriyeti” içinde bir azınlık statüsüne indirileceğiz... Kısacası federal bir çözümde nüfuslara göre temsiliyetten kaçamazsınız.

3.      Sn. Akıncının Kıbrıs Türk halkının Uluslararası Hukukun bir parçası olacağına ilişkin görüşüne gelince...1983de kurulan ve bugün 32 yıllık bağımsız, egemen devlet olarak kökleşmiş KKTC Devleti, sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmış olmasına rağmen zaten Uluslararası Hukukun bir parçası durumuna çoktan erişmiştir. KKTCnin Uluslararası Hukuk çerçevesi içindeki tanınma hakkı çoktan belirlenmiştir. Ancak tanınma girişimi yapılmadığı için KKTC olduğu yerde kalmıştır.

 

Birinci ve Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Sn. R. R. Denktaşın dünyaca ünlü Uluslararası Hukuk uzmanlarına incelettiği ve bu uzmanların KKTCnin tanınma hakkına sahip bir devlet olduğunu kanıtlayan raporları önemlidir. Bu arada tanınmış yabancı Uluslararası Hukuk  ve Tanınma Uzmanlarının, iki devletin birbirlerini resmen tanımalarıyla “Kıbrıs Sorunu” nun çözümleneceğini açıkça belirtmiş olmaları da çok önemli. Böyle bir sonuç ile eşitlik olur. Diğer “eşitlik” ise gerçeklere dayalı değil...