banner913
banner932
banner1012

YOLUN KURTULUŞU


Ahmet GÖKSAN

Ahmet GÖKSAN

Okunma 22 Kasım 2021, 12:01

“Önümüzde iki yol duruyor. Kurtuluş ve yok olma yolu! El ele verdiğimiz takdirde kurtuluş yoluna, geçimsizliğe saptığımız gün yok olma yoluna varmış olacağız. Bunu da tayin etmek sizlere düşüyor”. 1942
                                                                                                          Dr. Fazıl KÜÇÜK
            Sovyetler Birliği İmparatorluğunun dağılmasından sonra yeni devletlerin kurulması haklı olarak gündeme taşınarak Türk Devletlerinin kuruluşu tamamlanmış oluyordu. 1991 yılında gerçekleşen yeni yapılar 30. Kuruluş günlerine de ulaşmış oluyorlar. O günlerde ülkemizdeki bazı kişiler bu ülkelere ağabeylik yapma dürtüsü ile hareket ettiklerinden, bazı sıkıntıların da yaşandığı biliniyor. Türkiye Cumhuriyeti kısa sürede bu Türk Cumhuriyetlerini tanıyıp birlikte hareket etme yolunu seçti. Kuruluş aşamasında yaşanan sıkıntının kurulmuş olan Türk devletlerinin yöneticilerinin Sovyetler Birliği döneminde üst düzeyde görev yapmış olmalarını talihsizlik sayanlar da olmuştur. Bu durum bağımsızlıklarının şekil olarak verildiğini iplerin yine Sovyet yöneticilerin ellerinde olduğu değerlendirmelerine de neden oluyordu. Davulun kendi ellerinde olmasına karşın tokmak yine de Sovyetlerin olduğu algısı da oluştu.  
Yeni kurulan devletler ekonomik sıkıntılar yaşarlarken Amerika ile Çin bu yapıları kendi emperyal amaçlarına alet edebilmek çabası içine girdiler. Bu çabaların günümüzde de baskısını hafifletilerek sürgit ettiği unutulmamalıdır. Bu ülkelerin yeraltı zenginliklerinin olmasının nerede ise bütün ülkelerin iştahını kabartmakta olduğu biliniyor.
Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan devlet veya hükümet Başkanları öncülüğünde Türkçe Konuşan Ülkeler çatısı altında bir araya gelerek çalışma yaptılar. Buna karşın yayınladıkları sonuç bildirisi katılımcı ülkelerin dillerinde yayınlandı. Bu durum ortak dilin kullanılmasının heyecanı ile yapıldığı için yayınlanıyor olması yine de başarı idi. Burada eksik kalan husus Yüce Atatürk’ün gerçekleştirdiği Harf devriminin dikkate alınmamasıdır. Türk Dünyasının geniş ve zengin olanaklara sahip olmasına karşın aradan geçen 30 yılda büyük atılımlara imza attıkları biliniyor.
Türk Konseyi ismini alan yeni yapı geçtiğimiz günlerde İstanbul’da 8. Zirve toplantısını gerçekleştirdi. Önümüzdeki dönemde yapılacak olan işlemler sıralanırken ağırlıklı olarak daha fazla ticaret yapılması görüşü öne çıkarılıyordu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Konseyi içinde yer alması Türkiye tarafından öne çıkarılırken önümüzdeki dönemde yer alması istemleri ilerideki toplantılara erteleniyordu. Gerekçe olarak da Türkiye dışındaki ülkelerce tanınmıyor olması gösteriliyordu.
Yapılması gerekenin ise çok net olarak biliniyor olmasına karşın gerekli diplomatik yolların denenmiyor olmasıdır. Buna koşut kendi içimizde olan görüş ayrılıklarının giderilmesi de gerekiyor. İki egemen devlet mi? Yoksa eşit iki ortak federasyon mu olacağı önerilerinin içlerinin doldurulması gerekiyor. Bu çalışmalardan sonra bütün diplomatik kanallara işlerlik kazandırarak tanınma yolunda çalışmalarımıza ivme kazandırmamızı kaydetmek istiyoruz.
Bu çalışmalar yapılırken hamasetin ötesine geçerek diplomatik kanalları Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin deneyimli diplomatlarının el ele vererek çalışma yapmalarının geleceğimizin güvencesi olacağının altını çizmek durumundayız. Resmen tanınmıyor olsak bile varlığımıza sahip çıkma gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu da bir kez daha kaydetmek istiyoruz. 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin göz açıp kapayıncaya dek geçen sürede 38. Yaşına ulaşmış bulunuyoruz. Hepimiz için bunun değerinin ne kadar anlamlı olduğunun unutulmaması gerekiyor.
Türk Dünyasının içinde onurlu bir üye olmak yolunda çalışmalarımıza ivedilikle ivme kazandırmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.