banner913
banner932
banner1012

ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ TANINMA HAKKI OLAN BİR DEVLETTİR


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 04 Aralık 2021, 13:26

1878’de  Osmanlı-Rus Harbinin ardından  Osmanlı Devleti’nin 13 Temmuz 1878’de  Kıbrıs’ı  İngilizlere kiralanması sonrası yabancı bir yönetim altında yaşamak istemeyen  Kıbrıs Türk halkının bir bölümü o günde Anavatanımız Türkiye’ye dönmeyi tercih ederken kalanlar ise Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alacak Rum  saldırganlığına karşı direnmek zorunda kalacaklar ve de özgür ve insanca  bir yaşam için büyük  mücadeleler vereceklerdi.
4 Haziran 1878’de imzalanan Kıbrıs Konvansiyonu ile Kıbrıs adası İngiltere’ye kiralanırken ada Osmanlı mülkiyetinde olmaya devam ediyordu.22 Temmuz 1878’de SirGarnetWolseley komutasında İngiliz askeri kuvvetleri Larnaka’dan Kıbrıs’a ayak basarken Kıbrıs’ta 308 yıl süren Türk egemenliği de sona eriyordu.
O günde Rum-Yunan milliyetçiliği ve ona bağlı Enosis politikaları nedeniyle yapmış olduğu  konuşmasında Larnaka Piskoposu “Ege Adalarının Yunanistan’la birleştikleri gibi Kıbrıs’ı da birleştireceklerini umut ettiklerini” söyledi.  Böylece Adaya daha ilk geldikleri günde İngilizler de Enosis fikrinin Rum-Yunan ikilisinin vazgeçilmezi olduğunu göreceklerdi.
Nitekim, 1 Ağustos 1878’de İngiliz Dışişleri Bakanı LordSalisbury’e göndermiş olduğu raporda İstanbul İngiliz Büyükelçisi Henry Layard: “Rumlar Türkleri her şeyden yoksun bırakmak ve adadan kovmak gayesiyle büyük bir çaba harcayacaklardır” demişti.
İngiliz Yönetiminin başladığı daha ilk günlerde Rumlar, büyük bir coşku içinde Osmanlı Devletinden kurtulmayı kutladılar ve de ilerleyen yıllarda İngiliz Hükümetinden, Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesini istediler. Bu, Kıbrıs Türk halkının asla ve asla kabul edemeyeceği bir istekti.. Konu ile ilgili olarak o günde yaşanan bir olay iki halkın siyasal tutumlarını çok güzel anlatmaktadır.
II.  Dünya Harbinde İngiltere’nin Başbakanı olmuş Winston Churchill I. Dünya Harbinden önce genç bir diplomat olarak Kıbrıs’ı ziyaret etmişti. O tarihte Vali’ye yasa yapımında tavsiyede bulunmak için kurulmuş olan ve Kavanin Meclisi denilen bir Danışma Meclisi vardı..Churchill 1907 yılında Kavanin Meclisini ziyaret etti. Salona girer girmez Rum Temsilci ayağa kalktı ve İngiltere’nin Kıbrıs’ı terk etmesini ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi gerektiğini söyledi.Churchill “Kıbrıs Rumlarının Anavatanları ile birleşmek istemelerinin doğal ve soylu bir istek olduğunu, ancak ayni hakkın Türklerde de bulunduğunu ve bu nedenle kabul edilemeyeceğini” söyledi.Kaynak: http://www.tanererginel.com/index.asp?page=3340332564&hid=73Bu tartışma  Kıbrıs sorunun  özüdür ve bugüne kadar da devam eden tüm olayların nedenini açıklamaktadır..
Gerçek şu ki Rum-Yunan ikilisi  dünden bugüne Megali İdea hayalleri içinde yaşamaktadırlar. BM ana sözleşmesine göre  her iki halkın kendi geleceğini belirleme (self-determinasyon) hakkı vardır. Rumlar ise, Kıbrıs’ta tek halk oldukları görüşündedirler. Rum liderliğine göre Türkler Kıbrıs’ta azınlıktır. Tek halkın kendi geleceğini belirlemesi demek, yapılacak referandumda çoğunluğun isteğinin gerçekleşmesi yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı demektir.
15 Ocak 1950’de Rum Ortodoks Kilisesinin Komünist AKEL Partisi desteğinde 15 gün süreyle kiliselerde gerçekleştirilen ve4 Şubat 1950 günü İngiliz Valisi’ne verilen  EnosisPlebisiti sonuçlarına göre oy kullanan 224747 Rum’un 215108’i Enosis için ‘evet’ oyu verirken  Rumlar Enosis istediğini resmen ortaya  koyuyordu.. Nitekim 1950 Enosis Plebisiti sonuçları Kıbrıs’ta yaşanacak ve de bugünlere kadar gelecek olan olayların da kapısını açıyordu.
Kıbrıs Türk halkı ise , Kıbrıs’ta  dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen iki ayrı halkın olduğu  ve her iki halkın ayrı ayrı self-determinasyon hakları olduğu şeklinde olduğundan hareketle 1950’li yılların 2. Yarısında  Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için  “Taksim”  tezini savunmaya başlayacaktı..Kıbrıs’ta tek halk olmadığına ve de dini, dili kültürü ve ırkı tamamen farklı iki ayrı halk olduğuna göre Kıbrıs Türk Halkının kendi kendini yönetme ve kendi geleceğini belirme hakkı vardır..
1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütünün bombalarını patlatarak İngiliz Yönetimine ve Kıbrıs Türk halkına karşı şiddet hareketlerine başlamasının ardından Kıbrıs Türk halkı da başlangıçta Kıtemb, 9 Eylül, Volkan ve  bugün kuruluşu 1 Ağustos  1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler verdi.Neticede 5-11 Şubat 1959 tarihleri arasında  Zürih’te yapılan görüşmelerin ardından Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı EvangelosAverof  arasında  11 Şubat 1959’da imzalanan  Zürih Antlaşması ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temelleri atılıyordu. Bu gelişmenin ardından  19 Şubat 1959’da Londra’da Türkiye Başbakanı Adnan Menderes, Yunanistan Başbakanı  Konstantin Karamanlis ve İngiltere Başbakanı HaroldMacmillan  Kıbrıs Türk halkı adına Dr. Fazıl Küçük ve Kıbrıs Rum halkı adına Makarios imzalamışlardı..
Bu antlaşmalar çerçevesinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmalarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken 650 kişilik Türk Askeri Alayı ile 950 kişilik Yunan Askeri Alayı Mağusa Limanından Adaya ayak basarken  her şeyden önce Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu..
Ancak, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu Enosis’e sıçrama tahtası olarak gören  Rum liderliğinin tutumu nedeniyle Makarios; 1960 Anayasasında Kıbrıs Türk halkının var olanhaklarını kabullenemeyecek ve Anayasa değişikliğine gitmek isteyecek; Cumhurbaşkanı Yardımcı Dr. Fazıl Küçük’ün ve Anavatanımız Türkiye’nin karşı çıkması sonrası hedeflerine ulaşamayan Makarios’un; Akritas Planını uygulayarak gerçekleştirdiği  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılacaktı..
 Rum-Yunan ikilisinin Megali idea hayalleri çerçevesinde gerçekleştirmek istedikleri Enosis’e karşı  Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk Halkı;  Anavatanımız Türkiye’nin de desteğinde  11 yıl boyunca büyük mücadeleler verdi.
Kıbrıs Türk Halkı; Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına karşı; Lefkoşa’da, Mağusa’da, Baf’ta, Larnaka’da, Limasol’da,  Erenköy’de, Snt. Hilarionda, Başparmak Dağlarında Direndi!.. Direndi Ay Yıldızlı Bayrağı İçin!.. Direndi!.. İstiklal Marşını Okuyabilmek İçin!.. Direndi!.. Atatürk İlke ve Devrimleri Doğrultusunda Yürüyebilmek İçin!..
Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ı bir Yunan adası  haline getirmek için  1970 yılında   hazırladığı  ve 1974’te uygulamaya koyma     girişiminde bulundukları Iphestos Planının hedefi çok önemliydi. Bu plana göre Türkiye, Kıbrıs’a müdahale ettiğinde kurtaracak Türk bulmamalıydı!.. Bu plan, Kıbrıs Türk Halkını toptan imha etmeyi amaçlıyordu. Rum Liderliği gerek Akritas Planını ve gerekse Iphestos Planını inkar etmemektedirler.
Neticede, 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı gerçekleştirdikleri darbenin esas hedefi Enosis’i gerçekleştirmekti. Nitekim Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan etmişti.  Kıbrıs Türk halkının ve anavatanımız Türkiye’nin  bu gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değildi..
Nitekim Türkiye 20 Temmuz 1974’te düzenlediği Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. 31Temmuz-2Ağustos tarihleri arasında Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın gözetiminde yapılan görüşmelerin ardından Rauf R. Denktaş ve Klerides arasında imzalanan Nüfus Mübadele Antlaşması ile  tamamen gönüllük esasına dayalı olarak Güneyden Kuzey’e 65 bin Türk’ün, Kuzey’den Güney’e 120 bin Rum’un geçmesiyle Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu, Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.  20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Yıllarca  devam eden görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile  Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Ancak Rumlar dün olduğu gibi bugün de Enosis hayali ile yaşamaya devam ediyorlar.  Rum liderliği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile kaybettiklerinin peşinde koşmaya devam ediyorlar, Kıbrıs’ın tümüne  egemen olma gayretini sürdürmeye devam ediyorlar. Günümüzde de Kıbrıs’ın  tümüne egemen olma yönündeki çalışmalarına devam ediyorlar. Bir diğer değişle Rum liderliği Kıbrıs’ı 1974 öncesine dönüştürme peşindedir. Ne yazık ki Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayalleri içerisinde olmaya devam ederken  Kıbrıs sorununu yeniden yaratma mücadelesi içindedirler.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı günlerinde Rum-Yunan ikilisi tam bir hezimete uğramalarına rağmen Türk ordusu daha fazla ilerlemedi. O günde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in barışçı dünya görüşü nedeniyle Adanın 1/3’ünü  Kıbrıs Türk halkı için yeterli gördü ve de Adanın 2/3’ünü Rumlara bıraktı..
Ne yazık ki, Rumlar kendi bölgelerinde özgürce  yaşamayı  düşüneceklerine, kendilerine bu olanağı veren  Anavatanımız Türkiye’ye ve Bülent Ecevit Hükümeti’ne  teşekkür edeceklerine, günümüzde Rum-Yunan ikilisi soğuk savaşla  kuzeyde kaybettikleri toprakları  geri almanın mücadelesi içine girdiler..
Rum-Yunan ikilisi Enosis hayali ile yaşamaya devam ediyor..  Şimdilerde  Rum-Yunan ikilisinin hedefi kaybettikleri topraklara yeniden sahip olmanın ve de Birleşik Kıbrıs’ı yaratma peşindedirler, Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk halkını  ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamak peşindedirler, Rum-Yunan ikilisi Garanti Antlaşmalarının iptal edileceği, Türk askerinin Kıbrıs’tan gideceği bir siyasi çözümün hayali içinde yaşamaya devam ediyorlar…
Ne yazık ki Rum-Yunan ikilisi dünden bugüne,  gerçekleştirmiş oldukları soğuk savaşta  iki alanda çok açık ve net olarak başarı sağladıklarını kabul etmek durumundayız.. Bu alanların biri tanıtımdır, propagandadır diğeri ise  Hukuk  alanıdır..
Rum-Yunan ikilisine göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasal bir devlet değildir.  Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’taki gerçekleri kabul etmek durumundadır.  Uluslararası Hukuka göre bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasal bir devlettir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1960 Antlaşmasına göre eşit olan iki halktan  birinin   özgür ve eşit  kalmak için kurduğu bir devlettir. Kıbrıs’ta yasal olmayan Kıbrıs Rum devletidir.  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile yıkılarak Rum devletine dönüştürülmüştür.. Günümüzde var olan Rum devleti; 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Akritas Planı ve Iphestos Planı çerçevesinde  yıkılarak kurulan bir devlettir.
Sonuç olarak;  çok iyi bilinmelidir ki hiçbir şart altında  kesinlikle ve kesinlikle birleşme olamaz, Kıbrıs Türk ve Rum Halkları ayni devlet çatısı altında bir arada yaşayamaz..
Günümüzde Türk aydınlarına düşen görev  1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde yıkıldığını, geriye  dönüşün asla ve asla olamayacağını dile getirerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin  tanınmasına giden yolun açılmasını sağlamaktır.
Kıbrıs’ta olması gereken;var olan bağımsız ve egemen iki devlet birbirini karşılık olarak tanımasıdır ve yan yana yaşamaya devam etmeleridir.
Günümüzde var olan iki bölgeliliğin  esas nedeninin  Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları nedeniyle yaşananların ardından oluştuğu izah edilmelidir..Kıbrıs Türk halkı, Rum’un azınlığı olamaz, olmamalıdır.  Federasyon gibi siyasi bir çözümle Kıbrıs Türk halkı Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi bir iç savaşa ve felakete sürüklenemez.. Kıbrıs Türk halkı bu girişimlere asala ve asla fırsat veremez ve de vermeyecektir..
15 Kasım 1983’te ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkının self-determinasyon hakkını kullanması ile oluşan bağımsız ve egemen  bir devlettir.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Uluslararası Hukuka göre var olan ve tanınma hakkı olan  bir devlettir..
Günümüzde yapılması gereken tek şey vardır, uluslararası Hukuka göre var olan KKTC’nin tanınmasını sağlamaktır.  Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen iki devletin yan yana yaşaması ve  birbirini karşılıklı olarak tanımasıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.