Pandemi başladığından beri pek yurtdışı yapamadığımız gibi adamızın güneyine de geçme fırsatımız olmadı. Haftasonu güneyde biraz zaman geçirdik ve yakından inceledik. Aramızdaki yüz yıllık fark son üç yılda bir on yıl daha artmış cadde, sokak yatırımları olarak. Cadde, sokak tasarımları, kaldırımları, aydınlatmaları, yeşillendirmeleri, yolları. Bizdeki en iyi yollar seviyesindeki yolları söküp tekrar yapmışlar. Araç yolları daralıyor bisiklet yolları artıyor, yeşil artıyor, alternatif araçlar scooter, bisiklet vb. artıyor. İnşaat halindeki yollar, meydanlar bitmiş onların yanına başka üst geçit, alt geçit yollar yapmaya başlamışlar trafiği düzenlemek için. Ülkenin kuzey yarısındaki KKTC’de önümüz seçim. İhtiyat sandığı, sigorta ödemeyi başarı sayanlara kanmayın. Vizyonsuz insanlardan uzak durun. Daha kötü olmayalım yalanlarına inanmayın. Bu halde olacağınıza daha kötü olalım. Para karşılığı yazdırılan köşe yazılarına, haberlere, tv programlarına inanmayın. Eşşek olmayalım. Daha iyi yönetilmeyi hak ediyoruz. Önümüzdeki günlerde fotoğraflarla da ne demek istediğimi daha net anlatacağım. Oy vermeden önce bir kahve içmek için güneye gidin, 5-10 dk yürüyüş yapın. Yapılanlar hiç de zor değildir, ne de çok pahalıdır. Bir de sonra kuzeye geçip harcanan paralarla neler yapıldığına bakın. Aradaki farkı kendi gözlerinizle görün, iyisini isteyin…
(Merter Refikoğlu)
 
 
Ülkenin en işlek caddesinde, kamusal bir çember, özel bir bankaya verildi. Türkiye'nin özel bir bankası, çemberi kendi reklam mecrası olarak düzenledi.
Diyelim ki "devlet"in çember düzenleyecek kaynağı yoksa...
Belediyeler yapardı.
İllaki ki birilerinden destek istenecekse...
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği var...
Bankalar Birliği var, özel bir bankaya verileceği yerde...
İradeyi devrettiler, demokrasiyi yıktılar, yetmedi, ada yarısını resmen parsel parsel altın tepside sunuyorlar.
Merak ediyorum Karayolları’nda “çember” sahibi olmanın karşılığı nedir acaba?
(Cenk Mutluyakalı)
 
Aman dikkat...! Kaplan sivrisinek-tiger mosquito- Kuzey Kıbrıs’ta da göründü haberi veriyor, Cyprus Mail gazetesi. Bu sinek, sarı humma (yellow fever) denen bulaşıcı hastalığı yayarmış, korunmaya ve önlemler almaya çağırıyorum Sağlık Bakanlığımızı ve halkımızı
(Özcan Özcanhan)
 
 
İktidara da, muhalefete de acil çağrımdır: İktidarı ile, muhalefeti ile "olağanüstü fahiş pahalılık" gündemiyle Cumhuriyet Meclisi acilen toplanmalı, bu toplantıda fahiş pahalılıkla savaş bağlamında üretilecek ortak akılcı ve elzem çareler Bakanlar Kurulu'nun yine olağanüstü toplantısında yasa gücündeki kararnamelere dönüştürülerek hemen yürürlüğe konulmalıdır... Ülkenin baş ve olağanüstü gündemi işte budur... Dar ve sabit gelirli insanlar inanılmaz gıda ve tüketim maddeleri fiyatları karşısında açlık tehlikesine doğru sürükleniyorlar... Lüksü çoktan unutan dar gelirli yoksullar ve onların minik çocukları et yiyemez, süt içemez, süt ürünlerine yanaşamaz oldular... Görülmemiş vahşi kapitalist durumlardır bunlar... Protein kaynağı et, yumurta ve süt tarihimizde rastlanmaz şekilde pahalılaştırıldı... İnsanlarımızı kazıklaya kazıklaya zengin olma hırsına kapılan acımasız bir zümre oluştu... Serbest piyasa ekonomisi, serbest kazıklama ekonomisine dönüştürüldü... Dövizine keyifle yaslanan Rum tüketicilerin ucuz pazarına dönüşen Türk çarşısında, göz göre göre eritilmekte olan TL'nin mağduru Türk tüketiciler acımasızca sömürülüyorlar ki, iliklerine dek.... Herkes ürünü için dilediği fiyatı belirleyip piyasaya sürüyor... Her ürünün üzerine mal oluş ve satış fiyatlarını yazmak ve bunun sürekli denetimini yapmak devlet otoritesi için hiç de zor olmasa gerek... Ama ah o otorite!... Nerede!..
(Ahmet Tolgay)