banner913
banner932
banner1012

“Rumlar gibi artık tek taraflı MEB ilan edilmeli”

banner1020

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Bundan sonra, münhasır ekonomik bölgenin zaman geçirilmeden ilan edilmesi gerek. Diğer muhatapların yani Mısır, Libya, İsrail, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptığı gibi" diye konuştu

banner974
“Rumlar gibi artık tek taraflı MEB ilan edilmeli”

banner971
Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, “Bundan sonra, münhasır ekonomik bölgenin zaman geçirilmeden ilan edilmesi gerek. Çünkü artık gündemde olan kavram canlı ve cansız kaynakları da kapsayan münhasır ekonomik bölge kavramıdır. Diğer muhatapların yani Mısır, Libya, İsrail, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptığı gibi, münhasır ekonomik bölge ilanını bir an önce yapıp sınırlarımızı ortaya koymamız lazım. Ancak sınırları ortaya koyarken bunu eksik şekilde yapmamamız da çok önemli.” Diye konuştu.
Sputnik’e konuşan Emekli Tümamiral Yaycı, BM’nin Türkiye-Libya UMH anlaşmasına dönük tescilinin ne anlama geldiğinin sorulması üzerine, anlaşmanın BM tarafından kayıt altına alındığına ve bunun bir ‘onay’ gibi algılanmaması gerektiğine dikkat çekiyor:
“Birleşmiş Milletler’in mekanizmasında örgüte üye ülkeler yaptıkları anlaşmaları bildiriyorlar, BM de bu anlaşmaları kayıt altına alıyor. Yani bu gelişme, söz konusu anlaşmanın kayıt altına alınması anlamına geliyor. Dolayısıyla burada onay mekanizması diye bir şey söz konusu değil. BM’ye başvuran Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti idi. Türkiye zaten Birleşmiş Milletler üyesi, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti de Birleşmiş Milletler’in tanıdığı bir hükümet. Bu da, bir takım çevrelerin ‘Hafter’le ilişki kurulsaydı, anlaşma yapılsaydı’ gibi söylemlerinin hukuki dayanağı olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor.”
Ülkelerin münhasır ekonomik bölge ilan etmesi için sınırdaşlarıyla deniz sınırlandırma anlaşması imzalaması ön şartı olmadığının altını çizen Yaycı “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde ‘anlaşma yapılarak MEB ilan edilir’ diye bir şart yok. ‘Böyle bir anlaşma yapılmamış olsaydı münhasır ekonomik bölge ilan edilmezdi’ ifadesi de son derece yanlış. Böyle bir şart yok” diyor ve devam ediyor:
“Libya-Türkiye Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması’nın içerisinde münhasır ekonomik bölge açıkça yazar. Dolayısıyla bu münhasır ekonomik bölge sınırlandırma anlaşmasıdır. Bunun önemi şu; Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırı belirlenmiştir. Çok önemli ve kritik ve oyun bozucu bir anlaşmadır. Türkiye ilk defa proaktif davranmıştır. Türkiye, münhasır ekonomik bölgesinin batı sınırlarını belirleyerek aslında toplam yüzölçümünü 4’te 1 düzeyinde arttırmıştır.”
Peki, Libya ile deniz sınırlandırma anlaşması imzalayan Türkiye’nin bundan sonraki adımları ne olmalı?
Yaycı, bu soruya “Bundan sonra, münhasır ekonomik bölgenin zaman geçirilmeden ilan edilmesi gerek. Çünkü artık gündemde olan kavram canlı ve cansız kaynakları da kapsayan münhasır ekonomik bölge kavramıdır. Diğer muhatapların yani Mısır, Libya, İsrail, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaptığı gibi, münhasır ekonomik bölge ilanını bir an önce yapıp sınırlarımızı ortaya koymamız lazım. Ancak sınırları ortaya koyarken bunu eksik şekilde yapmamamız da çok önemli. Çok net söylüyorum, bunun aksini söyleyenler ya deniz hukukunu bilmiyor ya da bu işte bir kasıt var.
Türkiye’nin Libya’nın yanı sıra Mısır’la da karşılıklı kıyıları var. Dolayısıyla Mısır’la ilişki içerisine girilmesi lazım ve bu konuların görüşülmesi lazım. Bu her iki ülkenin de menfaatinedir. Mısır’la Türkiye’nin deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapması, Mısır’a bu anlaşmayı diğer ülkelerle yapmasından daha fazla fayda sağlar. Diğer yandan Libya’yla Türkiye’nin nasıl karşılıklı kıyıları varsa simetriği İsrail’ledir. Dolayısıyla İsrail’le de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapılabilir. Yapılmazsa bile, yapılmışçasına sınırın belirlenmesi gerekir ki o sınırı zaten belirledik. Bu çalışmayı yaptım, koordinatlarını da yazdım. Bu da hem Türkiye’nin hem İsrail’in faydasınadır” diye yanıt verdi.
‘TÜRKİYE YANLIŞ HESAPLAMA SEBEBİYLE KIBRIS ADASI KADAR ALAN KAYBETTİ, HATADAN DÖNÜLMELİ’
Türkiye’nin kıta sahanlığı hesabında yaptığı hatanın kendisine alan kaybettirdiğine değinen Yaycı “İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle anlaşma yaparak ziyadesiyle deniz alanı kaybetmiştir. Türkiye de yanlış hesaplama yapmış ve halihazırda kıta sahanlığı sınırlarını İsrail ile anlaşma yapılmışçasına ilan etmemiştir. Dolayısıyla Türkiye bir buçuk kata yakın, Kıbrıs adası kadar bir deniz alanını bu yanlış hesaplamayla kaybetmiş durumdadır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi gerekir. Türkiye’nin kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirlerken İsrail’le anlaşma yapılmışçasına o sınırları koyması gerekir. Aksi takdirde gelecek nesillere bunun hesabı verilemez” dedi.
Yaycı “Bir kısım, Kıbrıs'ın bir ada devleti olması üzerinden mazeretler sunmaya çalışıyor. Hiç farketmez. İsrail’le karşılıklı kıyımız Kıbrıs adasına kesinlikle dokunmuyor. Uluslararası hukuk, Kıbrıs adasına da belli bir miktarda deniz yetki alanı tanıyor. Kıbrıs adasının bulunması demek, iki tane ana karanın arasındaki ilişkiyi kesmesi anlamına gelemez. Böyle bir şey söz konusu olamaz. O zaman Malta’nın Akdeniz’in yarısını alması lazımdı. 200 millik daire çizmesi ve Akdeniz’in yarısını alması lazımdı. Böyle bir mantık söz konusu bile olamaz. Bunlar ya deniz hukukunu bilmiyorlar ya da kasten Türkiye aleyhine çalışıyorlar” diye devam etti.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.