banner913
banner932
banner1012

Avusturya'da nefes kesen bir yer: Hallstatt

banner1020

Avusturya’nın göller bölgesinde yer alan, nefes kesen manzarasıyla birçoğumuzun bilgisayar ekranlarına duvar kağıdı olmuş, Avrupa’nın en güzel yerlerinden biri Hallstatt...

banner974
Avusturya'da nefes kesen bir yer: Hallstatt

banner971

 Salzburg ve Graz şehirlerinin tam ortasında konumlanıyor. Graz’dan trenle 2 saatte, Salzburg’tan araçla 1 saatte kasabaya varabiliyorsunuz. Kasabaya doğru giden yolda fotoğraf makineniz hep elinizde olsun, çünkü Alp dağlarına nazır Heidi köyleri ve orman manzaraları yol boyunca size eşlik ediyor olacak. 

Hallstatt’a adım attığınız andan itibaren; ‘doğa ana burayı boş zamanında özene bezene yaratmış’ diye düşünmeden edemiyorsunuz. Kasabanın bu kadar büyüleyici olmasının sebebi tabiî ki dağlarının arasında tüm görkemiyle sizi karşılayan ve kasabaya da ismini veren Hallstatt Gölü. Ama o masal evlerin de hakkını vermek gerek. İnşa edildikleri günden bu yana aslına sadık kalınarak korunmuşlar. Üçgen ahşap çatıları ve dış yüzeylerinin mimarisine hayran kalacaksınız.

Hallstatt 7000 senelik tarihi bir geçmişe sahip. Efsane manzarasının yanı sıra bir diğer özelliği de Dünya’nın ilk tuz madenine ev sahipliği yapıyor olması. Tuz madenlerini gezmek isterseniz 3 dakikalık finiküler yolculuğuyla ulaşabilirsiniz. Tuz madeni deyince öyle aklınıza sıkıcı bir yer gelmesin, madenin tarihçesini anlatmak için hazırlanmış, eğlenceli videolar ve kaydıraklı birkaç atraksiyon bu turda sizi bekliyor.

Hallstatt bu kadar meşhur olunca, en büyük müdavimleri de Japon turistler oluyor haliyle. Minnacık 1000 nüfuslu kasabada,  o kadar yolu  sırf burayı görmeye gelen yüzlerce çekik gözlü kardeşimizi görmeye hazır olun!
Kasabanın ana meydanı; Market Square. Şirin mi şirin bu meydanda kasabada bir şeyler yiyebileceğiniz birkaç restoran & kafe ve hediyelik eşya dükkânları bulunuyor. Zaten o kadar küçük bir yer ki her yolun sonu bu meydana çıkıyor diyebiliriz.
 

Bu masal kasabada görmeyi en son düşüneceğiniz şey kafatası müzesi olurdu herhalde dimi? Evet biraz ürpertici ama Beinhaus yani ‘Kemik Evi’ görmeden geçilmemesi gereken bir nokta. Burada 1200’ün üzerinde kafatası var. Neden mi?  Kasabada mezarlık alanı sınırlıymış, yeterli mezar alanı kalmayınca, 70’li yıllara kadar gömülen ölüler mezarlardan çıkartılıp, Beinhaus’ta sergilemeye başlanmış. Ayırt edebilmek için de aile soylarına göre boyayarak desendirmişler ve üzerlerine isimleri yazılmış. Bu kafataslarının çoğu 18.yüzyılın sonlarına doğru boyanmış, bazısı ise 20’nci yüzyılda hala boyanmaya devam edip sergilenmiş. Buradaki en son konulan kafatası ise 1983 yılında ölen bir kadına ait. Kemik Evi hemen St Michael Kilisesi’nin girişinde bulunuyor. Mayıs-Ekim arasında hizmet veriyor ve giriş ücreti 1.50 Euro.

Yaz aylarına seyahat planı yapıyorsanız Skywalk’a çıkmadan dönmeyin. Aralık’tan Nisan başına kadar kapalı olduğu için sadece yaz aylarında gidilebiliyor. Yerden 350 metre yükseklikte bulunan ve finikülerle çıkılan üçgen yapıda bir platform burası. Bulutsuz ve sissiz bir havaya denk gelirseniz, Slovenya ve Çek Cumhuriyeti’ne kadar görebileceğiniz eşsiz bir manzarası olduğu söyleniyor. Yapılacaklar listesine not edin deriz.

Hallstatt minnacık bir kasaba ama vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Daracık sokaklarının her bir köşesinden başka bir güzellik çıkıyor. Hallstatt anlatmakla bitmez. Siz en iyisi bir an önce Hallstatt’ı gidip kendiniz görün.:

HALLSTATT REHBERİ

Hallstatt’ı Google’a yazınca karşınıza çıkan o güzel fotoğrafı ‘bir de ben çekmeliyim’ diyorsanız, sahilden kıyı boyunca gölü sağınıza alarak 200 metre kadar ilerlediğinizde kalabalığı gördüğünüz yer, işte fotoğrafların çekildiği yer. ?

Hallstatt fotoğraflarının simgesi olan Protestan Kilisesi’nin geçmişi 18. yüzyıla dayanıyor. Bazı özel akşamlar kilisesinin içinde konserlerinde verildiği bu kiliseyi ziyaret edin.

Baharda ya da yazın Hallstatt’a giderseniz, elektrikli bot kiralayarak göl turu yapmalısınız. Gölün kirlenmemesi adına botlar mazotla değil elektrikle çalışıyormuş.

Göl kenarında sahil boyunca yürürken, elbet kuğulara ve kazlara rastlayacaksınız. Yaz kış demeden gölün tadını çıkaran bu şirin varlıklar inanılmaz evcil. Onları beslemek de bir o kadar keyifli, çantanızda bir kraker bulundursanız hiç fena olmaz.

Market Square yakınlarında yer alan Hallstatt Müzesi, kasabanın tarihi ve bugüne kadar yaşadığı gelişmeleri görmek için faydalı bir müze. Girişi 8 Euro.

Hallstatt ufacık bir kasaba, 1 gün içinde rahatlıkla gezilebilir ama kendinizi şımartıp birkaç gün huzurun ve bu cennettin tadını çıkartmak isterseniz, otel yerine günlük kiralayabileceğiniz masal evlerden birinde kalın.

Hallstatt’a konaklayacaksanız etrafındaki şirin kasabaları ve gölleri de programınıza ekleyebilirsiniz. Hallstatt’tan sonra en çok ziyaret edilen Wolfgang Gölü de doğasıyla ve kıyısındaki St. Gillen Köyü’yle sizi kendine hayran bırakacak. Hatta bu köy aynı zamanda “Mozart Village” olarak da anılıyor.

Hallstatt’ın içinde Dachstein adıyla bilinen buz mağarası bulunuyor. Güzelim manzara dururken ilginiz çeker mi bilemem ama mağaranın içinde güzel görüntülerle karşılaşıyorsunuz. Restaurant Rudolfsturm’u, tepeden kasabayı gören muhteşem göl manzarası için, Gasthof Simony Restaurant’ı, göl kenarında Avusturya mutfağından lezzetler tatmak için tercih edebilirsiniz. 


Hallstatt’ın meşhur birası “Hallstatt Das Beer”ın tadına bakmadan kasabadan ayrılmayın.

 

Hallstatt’ın meşhur birası “Hallstatt Das Beer ile ilgili görsel sonucu

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.