banner913
banner932
banner1012

Başka bir sürece başlamanın manası yok

banner1020

Özersay, HALKIN SESİ New York muhabiri Özlem Şahin Şakar’ın sorularını yanıtladı

banner974
Başka bir sürece başlamanın manası yok

banner971

 

Özlem Şahin ŞAKAR-New York

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için bir önceki müzakerelerdeki başarısızlığın sebeplerinin sorgulanıp doğru şartların oluşturulması gerektiğini belirterek, “Madem ki Rumların bir önceki müzakerelerde bizimle zenginliği ve yönetimi paylaşmak istemediklerini gördük ve siyasi eşitlik konusunda olumsuz tavırlarını gördük, o zaman herhangi bir müzakerenin başlayabilmesi için Rum tarafının bizimle zenginliği ve yönetimi paylaşmak istediğini bize net olarak göstermesi gerekir. Bizi bu iki konuda ikna etmesi gereken Kıbrıs Rum tarafıdır, onlardan adım beklerim” dedi.

Kudret Özersay, BM 74. Genel Kurulu üst düzey toplantıları kapsamında geldiği New York’ta, HALKIN SESİ Gazetesi muhabirinin Kıbrıs sorununa ve New York temaslarına ilişkin sorularını yanıtladı.

New York’ta gerek BM yetkilileri gerekse diğer ülkelerin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle yaptığı görüşmelerde ne gibi mesajlar verdiğinin sorulması üzerine, Özersay öncelikle Kıbrıs konusunda kapsamlı çözümle ilgili mesajlar verdiğini anlattı.

Kıbrıs Türk tarafının tespitlerinin doğru olduğunun geçen süre zarfında göründüğünü ve bunu New York’taki temaslarında görüştükleri taraflara bir kez daha hatırlattıklarını anlatan Özersay, “2017 yılında başarısızlığa uğrayan Kıbrıs Konferansı ertesinde eğer birşeyler değişmezse, şartlarda belli bazı değişiklikler olmazsa, yani Kıbrıs Rum yönetimi bizimle yönetimi ve zenginliği paylaşmak istediğini göstermezse, yeniden bir müzakere sürecinin başlaması bizi yeni bir başarısızlığa götürecekti. Onu sürekli vurgulamıştık. Geçen süre zarfında görüyoruz ki yine bu müzakerenin ve sürecin verdiği heyecan bu açıdan görülmesi gereken bazı şeylerin görülmesini engellemeye başlamış” dedi.

Bu kapsamda muhataplarına şu soruyu sorduğunu vurgulayan Özersay, “Birincisi, 2017’de bir başarısızlık oldu, bu başarısızlığın nereden kaynaklandığını kendi kendimize sorduk mu? İkincisi de 2017’den bugüne ne değişti? Eğer birşey değişmediyse, süreç tekrar başlarsa, hele de kaldığı yerden başlarsa tekrardan başarısızlık olacak” dedi. Bu yüzden samimi bir sorgulamaya ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Özersay  aksi halde statükoyu devam ettirecek olan bir müzakere sürecinin başlayacağına dikkati çekti. Bakan Özersay kapsamlı çözümle ilgili olarak bu konuları görüştükleri taraflara anlattıklarını ve doğru soruyu herkesin sorması gerektiğini söyledi.

“KIBRIS SORUNU SIRADAN BİR KAĞIT EGZERSİZİNE İNDİRGENMEMELİ”

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bir danışman olarak atadığı Jane Holl Lute’un son 5-6 aylık dönemde giderek bu gerçek soruları sormak yerine, konuyu bir “kağıt egzersizi” içerisine hapsetmeye başladığını gözlemlediklerine de dikkati çeken Özersay, “Kıbrıs sorununun kesinlikle sıradan bir terms of reference – referans şartları- gibi bir kağıt egzersizine indirgenmemesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu işin sosyolojik, siyasal derinliği olan bir yönü var, eğer bunu görmezsek, federasyon denilen çözümün paylaşmaya dayalı olduğunu ve taraflardan birisi paylaşmaya hazır değilken federasyon çözümünü zorlamanın bizi nereye götüreceğini doğru şekilde analiz etmezsek sonuç yine başarısızlık olacak” diye konuştu.

50 yıldır sonuç vermeyen ve başarısızlıkla sonuçlanan Kıbrıs müzakerelerinde Kıbrıs Türk halkının ciddi anlamda zaman kaybettiğini, konsantrasyonunu kendi geleceği için çok daha sonuç alıcı şeylere verebilecekken, sonu gelmeyen ve somut sonuç üretmeyen süreçlere harcamak zorunda kaldığını belirten Özersay, “Günün sonunda Kıbrıs Rum tarafı varolan statüsüyle yoluna devam ederken Kıbrıs Türk tarafı bir statü problemiyle yine tekbaşına bırakılıyor. Yani müzakere süreçlerine hapsedilen, bunun mağduru konumuna sokulan Kıbrıs Türk tarafıdır. O nedenle bu türden müzakere süreçlerinin bizi yorduğunu, bizde bir tükenmişlik hissi yarattığını herkesin görmesini sağlamaya çalışıyoruz.” dedi.

New York görüşmelerinde ikinci olarak da bölgedeki diğer gelişmeleri değerlendirdiklerini belirten Özersay, “Doğalgaz konusunda Kıbrıs Türk tarafı olarak artık sadece açıklama yapmayacağımızı, sahada da dengeyi sağlayacak adımlar atacağımızı, haklarımızı koruyacağımızı bir yıl önce New York ziyaretimizde söylemiştik. Onu hayata geçiriyoruz ve o konuda muhataplarımızı bilgilendiriyoruz” dedi.

“HİDROKARBONLAR KONUSUNDA RUM TARAFININ ÇELİŞKİLİ TUTUMUNU MUHATAPLARIMIZA ANLATIYORUZ”

“Niyetimizin çatışmacı bir yaklaşımla kavga çıkarmak olmadığını, aslında uzlaşmaya açık bir duruş sergilediğimizi, bunun için Kıbrıs Türk tarafı olarak karşı tarafa gelin bunu birlikte yapalım şeklinde öneri yaptığımızı, bu önerinin de halen geçerli ve yürürlükte olduğunu muhataplarımıza anlatıyoruz” diye konuşan Özersay, bu kapsamda Rum tarafında bir çelişki yaşandığına da dikkat çektiklerini söyledi. Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin bir yandan Türkiye’nin bölgedeki doğalgaz faaliyetleri durmadığı sürece müzakereye başlamam dediği gün iki farklı doğalgaz şirketiyle 7. Blok için yeni anlaşmalar yaptığını ve bunun son derece çelişkili bir tutum olduğunu muhataplarına anlattıklarını vurgulayan Özersay, “Bu kaynaklar ikimize de aitse nasıl oluyor da sen çözümden önce dilediğin şirketi yetkilendiriyorsun, yoluna devam ediyorsun, Kıbrıslı Türkler bir Türk şirketini yetkilendirdiğinde ise bunun yapamayacağını söylüyorsun, gel birlikte oturup konuşalım deyince de bizi muhatap alamayacağını söylüyorsun. Bu soruları soruyoruz ve bu konuda bugün gelinen noktayı muhataplarımıza anlatıp, bu çelişkilere dikkatlerini çekiyoruz” dedi.

“”SONDAJLAR DURMADI VE DURMAYACAK, DEVAM EDECEK”

Medyaya yansıyan ve Doğu Akdeniz’de Türk tarafının sondajlarının durduğuna yönelik iddiaların doğru olup olmadığının sorulması üzerine Özersay, “Çok net söyleyeyim, sondajlar durmadı, durmayacak ve devam edecek” dedi. Özersay, ikmal ve benzeri şeyler için zaman zaman sondaja ara verildiğini, gemilerin gidip tekrar geldiğini, bunların olağan olduğunu belirtti.

“BİZİ SAF SANMASINLAR”

Daha önce Kıbrıslı Türkler’in iyi niyet gösterip bir adım attıklarını hatırlatan Özersay, 2015’de KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri ertesinde sondajların müzakerelerin hayrı için durması yönünde üstü kapalı bir uzlaşıya varıldığını, ancak bundan 5-6 ay sonra Rum tarafının bu uzlaşıya uymadığını ve Türk tarafını çok zor bir duruma düşürdüğünü söyledi. Rumların hidrokarbon çalışmalarının devam ettiğini, Türk tarafının çalışmalarının ise sekteye uğradığını anlatan Özersay, “İyi niyetli yaklaşımımızın istismar edildiğini daha önce gördük, biz aynı şekilde davranırsak ve müzakereler başlayabilir diye doğalgaz çalışmalarını askıya alalım denirse iyi niyetli değil safça bir adım atmış oluruz. Bizi saf sanmasınlar, bu konuda acı bir tecrübe yaşandı, böyle bir adım sözkonusu olmaz” dedi.

“RUM TARAFININ BİZİ İKNA ETMESİ LAZIM”

Kıbrıs’ta çözüm modeli tartışmaları bir kenara bırakıldığında ve biran için çözüm modeli ile ilgili bir tartışma olmadığının varsayılması durumunda bile herhangi bir müzakerenin başlayabilmesi için bir önceki müzakeredeki başarısızlığın sebeplerinin sorgulanıp doğru şartların oluşturulması gerektiğini ifade eden Özersay, “Madem ki Rumların bir önceki müzakerelerde bizimle zenginliği ve yönetimi paylaşmak istemediklerini gördük ve siyasi eşitlik konusunda olumsuz tavırlarını gördük, o zaman herhangi bir müzakerenin başlayabilmesi için Rum tarafının bizimle zenginliği ve yönetimi paylaşmak istediğini bize net olarak göstermesi gerekir. Bizi bu iki konuda ikna etmesi gereken Kıbrıs Rum tarafıdır, onlardan adım beklerim” dedi.

 Ancak tam tersine 2017’den,  Crans Montana’dan bu yana olumsuz gelişmelerin yaşandığına dikkati çeken Özersay, “(Rum tarafı) Doğalgaz konusunda siz yapmayın ama ben yapmaya devam edeceğim deyip yeni lisanslar vermeye ve yönetimi paylaşmak konusunda ise siyasi eşitliği azınlığın çoğunluğu domine etmesi gibi sunup kafaları karıştırmaya devam ediyor. Kıbrıs Rum toplumunu siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılım konusunda yanlış şekilde yönlendiriyor” dedi.

“RUM TARAFINDA ZİHNİYET DEĞIŞİKLİĞİ OLMADIĞI SÜRECE, BAŞKA SÜRECE BAŞLAMANIN ANLAMI YOKTUR”

2017’den beri Rum yönetiminde olumsuz şekilde bir zihniyet değişikliği gördüğünü belirten Özersay, “2017’de süreç çöktükten sonra Kıbrıs Türk tarafı olarak her düzeyde hep bunu söyledik,  Rum tarafında zihniyet değişikliği olmadığı sürece bu süreç bir yere gitmez, başka bir sürece de başlamanın manası yoktur, çünkü bu süreçlere hapsolmak istemiyoruz. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak bu konuda kendi içimizde de tutarlılığımızı sürdürmemiz gerekir diye düşünüyorum” dedi.

 “Rum tarafında hem yönetimi hem zenginliği paylaşma konusunda olumsuz bir zihniyet değişikliği var” ifadesini kullanan Özersay, “Eğer birisi bize müzakere süreci başlasın diyorsa önce bize son iki yılda neyin değiştiğini söylemek, daha önceki başarısızlığın nedenlerinin orada olmadığı noktasında bizi ikna etmek zorundadır. O noktada olmadığımızı çok net biçimde görebiliyorum” dedi.

Federal çözümün hala masada olup olmadığı ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in liderlere ‘en azından referans şartlarında anlaşın’ şeklindeki son çağrısı hakkında neler düşündüğünün sorulması üzerine ise Dışişleri Bakanı Özersay, BM’nin muhatap aldığı kişilerin iki toplumun lideri olarak iki cumhurbaşkanı olduğunu , ancak iki liderin, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon istediklerini söylemesiyle konunun çözülmediğini, 50 yıldır bunu liderlerin dediklerini, ama asıl meselenin iki tarafın bu federal ortaklıktan farklı şeyler anlamaları olduğunu vurguladı. “O yüzden iki taraf arasında ortak bir vizyon ve üzerinde gerçekten sağlıklı bir müzakere yapılacak ortak bir zemin yoktur” diyen Özersay,  Guterres’in elbette son çağrısını yapabileceğini, ancak daha önce yapılan ortak bir açıklama (11 Şubat 2014 Ortak Açıklaması), Crans Montana’da sunulan Guterres belgesi, ya da daha önceki tarafların birbirlerine yakınlaştığı tespit edilen belgelerin bir kağıda yeniden altalta sıralanıp başına da federal çözüm istendiği yazıldığında tarafların arasında ortak bir vizyonun ortaya çıkmadığını vurguladı.

 “Siz yeni bir kağıt elde ettiğinizi düşünüyorsunuz, ama aslında eskinin ve geçmişin uzlaşmazlıklarını ve farklı vizyonunu yeni bir kağıda koyduğunuzda yeni bir uzlaşı elde etmiş olmuyorsunuz, sıkıntı budur” diye konuşan Özersay, “Eğer birisi dostlar alışverişte görsün diye, bir süreç var işte demek istiyorsa, terms of reference kağıdı buna hizmet eder, ama samimiyetle eğer konunun özünde aramızda bir ortak vizyon var demek istiyorsak o zaman konunun özünü açıp detaylı bir biçimde uzlaşıp uzlaşmadığımızı orada görmemiz gerekir ki, ortak vizyon bağlamında bugünkü durum 2017’den daha kötüdür” dedi.

Ne 11 Şubat 2014’deki ortak açıklamanın ne de önceki yakınlaşmalar belgesinin Crans Montana’da kilidi açmakta yeterli olmadığını vurgulayan Özersay, Guterres Belgesinin de Kıbrıs Konferansının başarılı olmasını sağlamadığını söyledi. “İki toplumlu, iki bölgeli federasyon cümlesi ve bu 3 belge de hepsi Crans Montana’da vardı, ancak bunlar çözümün anahtarı olamadılar” diyen Özersay, Rumlar’ın paylaşma iradesi olmadığı için Crans Montana’da başarısı sağlanamadığını vurguladı. Şimdi de bu belgelerin alta alta yazılıp yeni bir belge olarak referans kağıdı olarak belirlenmesinin bu kadar yıldır devam eden ve etnik olarak donmuş bir uyuşmazlık olan  Kıbrıs sorununun basit bir egzersize dönüştürülmesi demek olacağını belirtti.

Bu şekilde ortak bir vizyon çıkmış gibi davranılmaması gerektiğini söyleyen Özersay, “Farklı bir şey istiyorsak ‘mış gibi’ yapmaktan artık vazgeçmemiz gerekir. Ama sürecin aynen devam etmesini, tarafların burada sonuçsuz süreçlere angaje olup devam etmesinden rahatsız değilsek ‘mış gibi’ yapmaya devam edebiliriz” dedi.

KIBRIS’TA BUNDAN BÖYLE İKİ SEÇENEK VAR

Kıbrıs’ta bundan böyle ne yapılacağına ilişkin olarak ise Bakan Özersay, bu konuda kendisinin görüşünün ve hükümetin görüşünün aynı olduğunu belirterek “Madem ki ortada paylaşma iradesi yok, seçenek iki tanedir. Bir atılacak olan bir takım adımlarla biz Rum tarafını paylaşmaya hazır hale getirebilir, zorlayabilir miyiz. İkincisi de eğer Rum tarafını hazır hale getiremezsek o zaman paylaşmaya dayalı değil, işbirliğine dayalı bir ortaklık modelini konuşmamız lazım. Bu noktada da ben ayrıcılıktan bahsetmiyorum” dedi.

Rum tarafını yönetim ve zenginliği paylaşmaya hazır hale getirmek için baskıya (leverage) ihtiyaç olduğunu söyleyen Özersay, uluslararası toplumun 2017’den sonra bu yönde Rumlar’a karşı bir baskı kullanmadığını, aksi olsaydı bunun federal çözüm için bir umut ışığı olabileceğini  anlattı.  Özersay, uluslararası aktörlerin hidrokarbonlar konusunda zenginliği paylaşmayan Rumlar’a en azından “Kıbrıslı Türklerin de rızasını almanız gerekir” ya da yönetimi  paylaşmadıkları için ‘o zaman Kıbrıslı Türkler’e belli bir statü kazandırma ya da izolasyonlarını sona erdirmek için adımlar atıyoruz’ gibi sözler söylenmediğini vurguladı. Bu geçen sürede bu tür bir baskının uluslararası aktörlerce değil sadece Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye tarafından uyguladığını vurgulayan Özersay, “Doğalgaz konusunda arazide adım atarak bir çeşit leverage uygulamaya çalıştık, ama o konuda dahi Rumlar halen daha paylaşmaya yaklaşmadılar. Sahada durumu dengeledik ve döndük paylaşma yönündeki önerimizi tekrarladık, gel beraber kazalım dedik” dedi. Bunun Kıbrıs Türk tarafına daha çok izolasyon getirip getirmeyeceğinin sorulması üzerine Özersay, “Öyle düşünmüyorum çünkü daha önce daha az izolasyon vardı gibi bir durum yok ki” diye konuştu.

“RUMLAR’IN RAHATSIZ OLMASINA İHTİYACIMIZ VAR”

Kıbrıs Rum tarafının daha önce çözümden önce doğalgazı Türk tarafıyla konuşmayı asla kabul etmediğini, şimdi ise Türk tarafının önerisi üzerine Rum tarafının kendilerine bir öneride bulunduğunu anımsatarak ilk defa pek çok şart öne sürse de “Çözümden önce,  Kıbrıslı Türkler’le paylaşmayı konuşabilirim” dediğini söyledi. Rum tarafının bunun üzerine pekçok şart koyduğunu, ama bu şartlar bir tarafa konduğunda, Rum tarafının ilk kez çözümden önce bu zenginliği paylaşmayı konuşabileceğini ifade ettiğini vurguladı. Rum tarafının bu noktaya Türk tarafının uyguladığı leverage sayesinde geldiğini kaydeden Özersay, Maraş konusunda da Türk tarafının verdiği mesajlar sonucunda Kıbrıs Rum tarafının dengesinin bozulduğunu, rahatsız olduğunu vurguladı. “Rumlar’ın rahatsız olmasına ihtiyacımız var, çünkü rahat durumda olurlarsa hiçbir şey yapmayacaklar” dedi. Bu son adımların da henüz yeterli olmadığını düşündüğünü belirten Özersay, “Paylaşmaya dayalı olan bir federal ortaklık noktasına çok uzakta bir yerdeyiz” dedi.

İŞBİRLİĞİNE DAYALI KADEMELİ BİR YAKLAŞIM BENİMSENEBİLİR

50 yıldır denenen ama başarılamayan bu paylaşmaya dayalı ortaklık yerine işbirliğiyle başlayan, orta ve uzun vadede de  paylaşmayı içerecek hatta belki federasyona dönüşebilecek olan  kademeli bir yaklaşımı benimseyebileceklerini anlatan Özersay, bu kapsamda Kömür ve Çelik Birliği olarak başlayan Avrupa Birliği örneğini verdi.

Özersay şunları kaydetti:  “AB’ye baktığımızda bugün zamanla işbirliğini başardığı oranda birbirine güveni artan, şu anda da yarı federal bir modele dönüşen bir ortaklıktan bahsedebiliriz. Bizde bence ihtiyaç olan şey budur. Şu an iki taraf arasında güven yok, federal ortaklık tecrübesi de yok. O zaman iki tarafın çözüme olan ihtiyacı da madem ki birbirinden farklı, o zaman belli bazı konularda işbirliği yapmaya başlarsak bu işbirliğinin kendisi bir güven yaratabilir. Karşılıklı güven oluşursa daha çok konuda işbirliği yapar, bu durumda da belki 5, 10 ya da 15 yıl sonra da Kıbrıs Rum tarafı paylaşmaya hazır bir noktaya gelir. Biz farklı çözüm yollarını dışlamıyoruz, bu bir federasyona evrilirse ona da tamam, ama nihai noktasını önceden kararlaştırmaya gerek yok. Biz soyut bir şekilde nihai noktanın ne olacağını konuşa konuşa 50 sene kaybettik. Bugünü yaşayalım, nihai noktayı da beraber şekillendirelim ve bulalım.”

Kayıplar, kültürel miras ve restorasyonu, suçluların karşılıklı iadesi, 2011’de elektrik satın alma-verme konusunda ve bugün telefonlar konusunda işbirliğinin yapıldığını anımsatan Özersay, “Bu işbirliği alanlarını geliştirip iki taraf arasında bu ilişkiyi artırırsak güvensizliği ortadan kaldırırız, orta ve uzun vadede her ne çözüm olacaksa beraber buluruz, teorik tartışmayı bir tarafa bırakıp anı yaşarız, özellikle Kıbrıs Türk tarafının bu anı yaşamaya ihtiyacı var” dedi.

BM Genel Sekreterinin son Kıbrıs raporunun 55. paragrafında “tanıma ya da tanımamaya takılmadan işbirliği yapılmasına çağrıda bulunduğunu” da anımsatan Özersay, mesala ara bölgedeki yangınların birlikte söndürülebileceğini, Rum tarafının statü konusundaki takıntısından kurtulması gerektiğini söyledi. Özersay sığınmacılar ve göçmenler konularında bölgede bir kriz olduğunu, bu konular başta olmak üzere terörizmle ve kara paranın aklanmasıyla mücadele konularında da  iki tarafın işbirliği yapmasının yararlı olacağını söyledi.

banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.