banner913
banner932
banner1012

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EROZYONA UĞRATILMAK İSTENİRKEN (3)


Metin FAHRİOĞLU

Metin FAHRİOĞLU

Okunma 20 Eylül 2020, 11:24

19 Nisan 2015’te gerçekleştirilen KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin  1’nci turunda hiçbir adayın %50 oy oranını aşamaması üzerine  26 Nisan 2015’te gerçekleşen 2’nci turda   %60.5 oy oranı ile  KKTC’nin 4’ncü Cumhurbaşkanı olarak seçilen  ve   Lefkoşa’da İnönü Meydanı’nda konuşan sayın Akıncı: “Ne yapılırsa yapılsın bir toplumda değişimin zamanı geldiyse onu hiçbir güç engelleyemez” demişti.
“Aynen böyle oldu, çünkü siz değişimi yapmakla azimliydiniz. Kararınızı vermiştiniz, bunun önüne kimse  geçemez, geçemedi. Büyük bir  değişimi hep birlikte  başarı ile tamamladık...  Bugün yeni bir dönem başlayacak. Bu ülkenin daha fazla zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Anastasiadis’le ayni kuşağın insanıyız. Biz de  bu sorunu çözemezsek, bizden sonrakiler için yük olur…Geçmişte çok acılar yaşandı bu topraklarda. Bu acıyı yalnız biz yaşamadık. Güney’deki toplum da yaşadı bu acıları. Birbirimizin acılarını artık sarma zamanıdır. Gelecek kuşaklar bu adanın nimetlerini paylaşsın.” Demişti..
GKRY Başkanı Anastasiadis da Akıncı’yı arayarak tebrik etti. “Ada’nın  yeniden birleşmesi temennisinde bulunan  Anastasiadis, Akıncı’ya  “sizinle müzakere  masasında buluşmak için sabırsızlanıyorum” demişti..
Bu gelişmelerin ardından görüşme sürecinin başlama aşamasında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu: 25  Haziran 2015’te “Garantiler Tabu değildir”  elbet garantiler de görüşme masasına  taşınacaktır.. Garantiler tartışılacaktır ama  önce Kıbrıslı Türkler ve Rumlar  belli başlıklarda belli mesafe kat ettikten sonra” demişti..
28 Haziran  2017’de İsviçre’nin CransMontana kasabasında büyük umutlarla  başlayan 5’li görüşme süreci   7 Temmuz’da Rum-Yunan ikilisinin sabahın  erken saatlerin görüşmeleri terk etmesiyle bir antlaşmaya varılamadan  sona ererken  BM Genel Sekreteri iyi niyet misyonu çerçevesinde federasyon oluşturma çabaları bir kez daha başlamamak üzere sona eriyordu!..
Konu ile ilgili olarak 31 Temmuz 20017 tarihli  Milli Gazete’de  yer alan  “BM Kıbrıs Parametreleri Tabu Mu? Başlıklı makalesinde Prof. Dr. Atat Atun:
Cuma  sabahı Barış Burcu’nun, “Anastasiadis, Akıncı’nın kararlılığının onda birini gösterseydi, farklı bir durumda olurduk” ifadesi, son iki yıldaki müzakere sürecinde yaşanan olumsuzluklardan sonra hissedilen gerçek bir düş kırıklığını ortaya  koymakta..
..Yıllardır acımasızca  rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı “Çözüm istemiyor”, “Müzakereleri baltalıyor”, “Her şeye hayır diyor” diye suçlayan ve Rumları melek gibi göstermeye çalışan kişiler, şimdi düş kırıklığı içindedirler ve rahmetli Denktaş ile  ayni pozisyona gelmiş durumdadırlar.  Oysa bu kişiler hayal içinde yaşamayıp Rumların gerçek yüzünü öğrenmeye  ve Rumları tanımaya harcasalardı muhalefet  yıllarını, “Garantiler Tabu Değildir” gibi Kıbrıslı Türklerin tezlerini yıkıcı lafları etmezlerdi….
…. Müzakerelerin  ikinci evresinin başladığı 1977 yılından beri ağıza alınmasına bile tarafımızca izin verilmeyen, “garantiler, Türkiye’nin garantörlüğü ve Türkiye’nin garantör olarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın EK I, Madde 4’ünde açıkça belirtilen garantörler devletlerle  müştereken veya  da tek başına  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin statüsünün değiştirilmesi durumunda müdahale  etmek hakkı” artık ağızlara sakız olmuş, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı’nın da diline düşmüş...
..Garantiler  Türkiye’nin Garantörlüğü ve Müdahale  hakkının  ulu orta konuşulmasına ve masaya konulmasına çanak tutulması yerine “Türklere eşit siyasi haklar veren 13  Anayasa maddesinin , 1960 Anayasası’na aykırı olarak sadece Rum milletvekillerinin oyları ile  değiştirilerek yaratılan sahte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasallığı ve geçerli olup olmadığının masaya konması, tartışmaya açılması ve ulu orta her yerde , her fırsatta ve her konumda  dile getirilmesi gerekirdi..
… Cumhurbaşkanı Akıncı ve çalışma arkadaşları “garantiler, Türkiye’nin garantörlüğü ve Müdahale Hakkı”nı müzakere  masasında tartışmaya açmak yerine , “BM’nin Kıbrıs parametreleri tabu değildir ve değişmelidir” açıklaması ile gündeme bu konuyu getirmesi ve tartışmaya açması gerekmektedir.https://www.milligazete.com.tr/makale/1219113/prof-dr-ata-atun-/bm-kibris-parametreleri-tabu-mu
Bu süreçte,  Kıbrıs Türk tarafı ve Anavatanımız Türkiye, her türlü yapıcı ve iyi niyetli çabayı gösterirken   hatta ve hatta  Kıbrıs Türk tarafı bir çok konuda yapmış olduğu önerilerle makul uzlaşı sınırlarını da zorlamasına ve aşmasına karşın CransMontana’daki son Konferansta bir uzlaşıya varılamamışsa  bunun tek nedeni, Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs  Türk Halkı ile  eşitlik temelinde bir yetki paylaşımını reddederek, süreci uzatarak sekteye uğratmak suretiyle uluslararası alandaki tanınmışlığını kökleştirmektir, Kıbrıs Türk Halkını, KKTC’ni Anavatanımız  Türkiye’den koparmak Türkiye’nin sağladığı güvenceden ve garantilerden mahrum etmeye yönelik bir strateji izlemiş olmasıdır..
Aradan geçen sürede olması gereken,  Kıbrıs konusunun Kıbrıs Türk ve Rum  halklarının  KKTC’nin ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde Kıbrıs’taki gerçekler ışığında gerçekçi bir zeminde   ele alınması gerekiyordu. Ancak bunun olması mümkün değildi. Çünkü geride kalan 50 yılı aşkın müzakere süreci, tarafların  Kıbrıs konusundaki pozisyonları ve  vizyonlarının taban tabana zıt olduğu  gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyordu…
Yıllardan beridir Kıbrıs Türk Halkı, KKTC; GKRY’nin girişimleriyle uluslararası alanda gayrı insani izolasyonlara  tabi tutulmaktadır. Rum-Yunan ikilisinin  Kıbrıs Türk halkına karşı gerçekleştirdiği girişimler, her türlü adalet ve inşa hakları normlarına aykırıdır.
Konu ile ilgili olarak Kıbrıs Türk Halkı, KKTC yalnızları oynamaktadır.  Rum-Yunan ikilisinin girişimleriyle  uluslararası toplum ve AB insani ve ahlaki sorumluluklarını yerine  getirmemektedirler.  Kıbrıs Türk halkının  tek güvencesi, dün olduğu gibi bugün de anavatanımız Türkiye’dir.
Kıbrıs’ın içinde bulunduğu coğrafya Kıbrıs’ta  iki eşit ve egemen Türk ve Rum halklarını , iyi komşuluk içinde  karşılıklı anlayış ve  uzlaşıya zorlamaktadır..
Sonuç olarak; Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı olan iki ayrı halk vardır. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  siyasi eşitliğe, egemenliğe ve ortaklığa dayalı bir Cumhuriyetti. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Rum-Yunan  ikilisi Megali idea hayalleri nedeniyle 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı devreye konularak yıkılmıştır.
Kıbrıs Türk Halkı;  Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek, TMT etrafında bütünleşerek 11 yıl boyunca verdiği mücadelenin sonunda 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın mutluluğunu yaşamıştır..  2 Eylül 1975 Viyan antlaşması ile iki bölgelilik oluşmuştur..
15 Kasım 1983’te  Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin oy birliğiyle aldığı kararla bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.. Kıbrıs Türk Halkına düşen görev KKTC’nin yaşatılmasını ve tanınmasını sağlamaktır…
Gelinen noktada ;  Kıbrıs Türk ve Rum Halklarına düşen görev,  iyi komşular olarak yan yana  barış ve huzur içinde yaşamanın yolları aramaktır.. Yıllarca   devam eden  görüşme sürecinde Kıbrıs Türk  tarafının federasyona bile razı olunmasına karşı, Rum liderliği ısrarla olası bir siyasi çözümle birlikte Kıbrıs Türk Halkını ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ hakları ile yamalamaktır.. Kıbrıs Türk ve Rum Halklarına düşen görev  Anavatanların desteğinde bağımsız ve egemen iki ayrı  devlet çatısı altında yan yana  yaşamaktır..
Kim ne derse desin dünden bugüne sayın Akıncı ve Anastasiadis arasında yer alan görüşme sürecinde de Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüme ulaşılamamıştır ve bu noktadan sonra da ulaşılması mümkün değildir..   5 yıllık süreçte Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir barış için sayın Akıncı’nın verdiği   tüm tavizlere karşın Anastasiadis ile yürütmeye çalıştığı görüşme süreci  Anastasidis’inMegali İdea  hayalleri  nedeniyle  tamamen başarısızlıkla sonuçlanmıştır..
KKTC’nin yaşatılması ve tanınması için harekete geçilmesi inancında olmayan sayın Akıncı’nın  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına yeniden  aday olması düşündürücüdür.
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev 11 Ekim 2020 gerçekleşecek olan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde   Enosis’in yoluna taş koyacak; Kıbrıs Türk Halkının haklarını sonuna kadar savunacak, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşatılması ve tanınmasına giden yolda mücadele verecek  Cumhurbaşkanı seçmek olmalıdır..
Mont Pelerin, Cenevre, CransMontana bahane  Yaşananların tek açıklaması var:  Kıbrıs’ta tarih tekerrür ediyor.  Rumlar bize tekrar ve tekrar ayni filmi izletmek istiyor.. Rum tarafının Kıbrıs’ta  çözüme ihtiyacı yoktur.. 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…   DEVAM EDECEK..
 
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.