1988 ve 1990 yıllarında Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen şair;edebi eserlerinde makro ve mikro kozmosu ele alarak, insanlığı evrenin dengesini korumak için barışa, uyuma sahip çıkmalarını şiirlerinde ele almıştır. yeryuvarlağının Asya, Avrupa, Afrika, Amerika kıtalarını kalemiyle “gezen” şair çağdaş dönemin evrensel sorunlarını bizlere yansıtmıştı. Çok gelişmiş, modern dünyamızı mitolojilerde bildirilen kaos yeniden beklemektedir. İnsanlar birbirine saldırıyor, yabancılaşıyor, manevi değerlerini kaybediyor, teknolojik gelişmeler insanoğlunun kendisine karşı çıkıyor ve bütün bunlar evrenimizin geleceği kaygılandırıyordu. Doğadaki ve insan ruhundaki kaosa karşı çıkmak için, hep bunun için yazdığını belirten ozanın edebi eserlerine yansıyan kaynaklar Türk mitolojisi, çağdaş evrenbilim ve Yunus Emre, Mevlana gibi Türk mutasavvıflarının hoşgörü, insanlara sevgi, saygı anlayışlarıdır. Osman Türkay yüreğinde bütün uygarlığın evrensel sevgisi yaşatan büyük bir ozanımızdır.
AKDENİZ’İN MAVİ İNCİSİ KIBRIS
I
Akdeniz’in mavi incisi Kıbrıs
Doğduğum, ilk güneş ışınlarını gördüğüm
Şiiri, barışı ve erinci ilk soluduğum ülke
Şimdi seni otuzbeş bin ayak yükseklikte
Hindistan’dan Londra’ya uçtuğum
Uçağın penceresinden seyretmekteyim
Tapınırcasına güzelliğini akıtıyorum
Yüreğime
Özlemimi acılarına katarak yudum
yudum içiyorum
Göklerin mavi renginde
Tutuşuyor alev-alev düşüncelerim
Kucaklayıp düşümde seni,öperken
toprağını
Sevgi ve saygı dolu duygularla
Görüyorum yaraların henüz kapanmamış
Yakarıyorum yaraların henüz kapanmamış
Yakarıyorum içten ve gizlice
Yakarıyorum bir kez daha
Denetlenmemiş,doludizgin tutkulara
Kaptırmayasın diye kendini
Bağrında kana ve kine yer vermesin diye
Ruhumun derininden konuşarak diyorum
“Varlığımın kutsal toprağı,ülkem diyorum
“Söz ver böyle sakin ve rahat kalacağına
“Ve sonsuz barışın,erincin vatanı
olacağına...”
II
Seslerin,renklerin ve sınırsız
karanlıkların
kainatta herşeyin kendine özgü bir dili
vardır
Onları anlama çevirebilirseniz
Yaklaşan günbatımı
Ve 1 milyon kez yansıyan ışık
Kulaklarıma müzikal diliyle konuşurken
Düşlerim lacivert kuğulara dönüşerek
Uçmada geçmiş zamanların bir diliminde
Sallandığım beşiğe doğru
Orada, o geçmiş anlarda senden bir parça idim
Senin öz oğlun: Bazan ağlardım
Bazan gülümserdim şiirsel bir arıklıkla
Bugün, şu anda, senden çok yükseklerde
Kıbrıs’ım, ülkem benim, insan elinin
Dokunmadığı
Milyonlarca ton karbeyaz pamuğu
Andıran bulutlar
Senin gizlerini anlama çevirerek
Öncesiz ve sonrasız zamanlarda
Paramparça, üzgün kalbime iletmekte
Orada,senin gizli acıların
Benim üzgülerime karışarak
Yasemen çardaklarının, limon ve portakal
çiçeklerinin
Eski şarap tulumlarının içindeki dünyanın
Ve serin Nisan yellerinde
Gümüş renginde bir deniz gibi
Dalgalanan çiçek açmış zeytin ağaçlarının
Müziğini yansıtmakta geçmiş anların
Şimdi, özlemlerimin bir okyansuna dik
Dalıyorum
Tüm eski ve yeni düşlerimle
Bu anda her zamankinden daha yakın
olduğumu
hissettiğim bütün bir kainatla
III
Apansız kendimi ve düşlerimi ezilmiş
görmekteyim
Umutsuzluğun buzdağları arasında
Sevgim çarmıhında,sesim boğulmuş
Çünkü gerçekler dünyası ile düşler
dünyası
Öylesine başka, öylesine çatışık ki
Ağlamak istiyorum, titriyorum
Koltuğumda oraya buraya sallanıyorum
Batıya doğru uçan uçağın içinde
Sen, güzel ve ince göğsünü süsleyen
Zeytin ağaçlarıyla, bağlarla ve portakal
bahçeleriyle
Sakin ve rahat bir akşamın uykusuna
Hazırlanırken
Gizli acılarım, elem dolu, yaslı ve hazin
Bir müziğe dönüşmede uğrunda şehit
olanlar için
Işıl ışıl yanan ruhlar uçmakta
Yoluna can verdikleri toprakların
üzerinde...
Hilali miler haçlı mıdırlar?...Ölümün
dini yoktur
Ne de milliyeti var!Ölüm
Özdek ölesinde insanlığı eşit kılan bir
olgudur
Bak şimdi bir zamanlar insan olanlar
Yer ile gök arasındaki uzayı
Parıl parıl yanarak nasıl
aydınlatmaktadırlar
IV
Titreyen bir kalple şimdi seyrettiğim
görünü
Yıldızsı ve ruhsal bir görünüdür
Sanki gökyüzünün tüm kapıları
açılıvermiş
Tüm setleri yıkılmış
Bir zamanlar tümü kendi insanlarımız
Tümü aynı toprağın kızları ve oğulları
olanlar
Şimdi sınırsız karanlıklarda yıldız
kümeleri gibi:
Altta ve üstte kimi ağırlıksız uçmada
Kimi yıldız gibi akmada
Ve şehit edilmiş bebeklerin ruhları
Uzaklarda, çok uzaklarda yıldızlardan
yansıyan
Ateşten kelebeklerle oynamaktadırlar
Atmosferi sessiz ve kutsal ateş oyunlarına
çevirerek
Kıbrıs’ım sana uçağın penceresinden
Veda ederken
Savaş çoktan bitmiş
Savaşlar öldürür ve ölür
Yalnız insanlıktır ölümsüz olan
Cennet sadece bir simge
Doğu-dışı bir ruh durumunda
Kişi kendinden geçince algılar da
Onu ancak barış, yalnız barış ve sevgi
Yeryüzüne indirebilir
OSMAN TÜRKAY’IN YAŞAM ÖYKÜSÜ
Osman Türkay 16 Şubat 1927’de Girne dağlarının eteklerinde olan küçük bir kasaba olan Kazafana (Ozanköy)'de doğdu.Ailesi küçük toprak sahibi olan insanlardı. Annesinin adı Emete (Otçuoğlu) Hasan, babasının adı ise Mustafa Hasan'dı.
Osman Türkay,Ozanköy İlkokulu’nu 1939, Lefkoşa Türk Erkek Lisesi Orta kısmını 1942, Girne'de bulunan İngiliz Yüksek Okulu’nu (English High School) 1946 yılında bitirerek mezun oldu.
Osman Türkay 1947 ile 1951 yılları arasında yerel Hürsöz gazetesinde çalıştı 1951 yılının Temmuz ayında Türkiye’ye gider. Türkiye’de bulunduğu dönemde modern ve klasik Türk Edebiyatında eğitim almış Farabi, Fuzuli, Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi muhteşem metafizikçileri de inceledi. Türk şairler ile tanıştı.
Türk yazınını, kültürünü, sosyal ve siyasi olaylarını yaşadı ve etkilendi. Türkiye’de gelişen hızlı değişimleri ve devrimleri yaşadı. Hem Kıbrıs'taki Türk gazetelerine hem de Türkiye'deki gazetelere yazılar yazmaya devam etti. Türkay artık Kıbrıs'ta küçük bir toplumun insanı değildi. Kendisi artık büyük bir ulusun üyesiydi.Türkay kendisini, tarihi zengin ve geleceği ümit verici bir ulusun insanı olarak görüyordu, o artık Avrupa'yı Asya'ya bağlayan bir ulusun insanıydı.
Daha sonra Osman Türkay Adana’dan ayrılır, Doğu Türkiye’ye Erzurum’a ve oradan 1953 yılının sonbaharında Londra'ya gidip "School of Modern Languages" okuluna öğrenci olarak kayıt yaptırdı. Modern Diller Okulundan Gazetecilik Bölümünü 1955 yılında bitirdi. Ekonomik Bilimler Okulu Felsefe Bölümü’nden de 1958 yılında mezun oldu.
1953 ile 1958 yılları arasında Türkay'ın zihinsel, duygusal ve tinsel gelişimi daha kesindi. Bu dönem boyunca Londra'da bulunan kütüphanelerde inzivaya çekildi ve bu kütüphanelerde Dünya klasiklerini, eski-yeni modern Dünya şiirini, felsefeyi, dramayı inceledi. Londra’da eğitim görmesinin esas amacı yeni kaynaklar aramak, yeni teknikler bulmaktı. Aslında genç bir şair olarak hem yurdunda hem yurtdışında şiirleri “Uzay-Çağı Şiirleri” olarak tarif edilmeye başlanmıştı. Türkay kendisini kozmik bilinçlilik ve mantık konularında geliştirmişti ; birlik- çokluk, evrensellik ve çeşitlilik onun şiirlerinin ideali,amacı olmuştu. Artık o Uzay-Çağı mistiği olarak anılmaya başlamıştı.
1958’in sonbaharında, genç ve iyi eğitilmiş bir adam olarak Türkay Kıbrıs’a dönüş yaptı. Kıbrıs’a geliş sebebi Türk gezetesi olan Bozkurt’un Siyasi ve Kültür-Sanat bölümlerini yönetmekti. Londra’da eğitim gördüğü dönemlerde Bozkurt gazetesine Dünya şiirinden çeviriler yaparak yolluyordu ama artık o günlük siyasi yazılarıyla da Bozkurt gazetesinde yazılar yazmaktaydı. Ayrıca 1959 yılında iki yetenekli, Kıbrıslı Türk yazar-şair Fuat Veziroğlu ve Kutlu Adalı ile birlikte kurmuş oldukları “Beşparmak” ve “Uyarı” yazın dergilerini çıkarır. Ayrıca o dönemde “Gençlik” dergisinde de yazıları ve şiirleri yayımlanır. İlk kitabı olan “7 Telli”’yi 1959 yılının Haziran ayında 3500 adet olarak basıp,yayımlar. Kıbrıs’ta ilk defa bir kitap bu kadar büyük bir sayıda basılmıştı. Bu kitap hem Türkiye’de hem de yurtdışında “İlk Uzay-Çağı Şiir ”kitabı olarak alkışlanır ve beğeni toplar. Kitabın içindeki uzun şiiri “Şengül’ün Dünyası veya Atomium” eleştirmenlerce en çok sevilen şiirlerdendir. Bu şiir “Alice Harikalar Diyarında” olan genç bir kişinin nükleer çağa geçişini ve evrende bir gezegenden başka bir gezegene yolculuk yapmasını, gezegenlerde sonsuz bir barış ve huzur yakaladığını anlatıyor ve bu anlatımı füturist (gelecekçi) bir sanatçı kimliği ile karşımıza çıkıyor, onun temel amacı kırk-elli yıl sonraya gitmek, ileriye geriye yönelerek çağımızın entellektüel bir çözümünü yapmaktır. Türkay bu şiiriyle gelecek insan ile gelecek makine çağının bir çözümünü yapmakla kalmayıp, maddileşen bir evrende kişisel duygu ile heyecanları epik bir açıklamasını yapmaktadır.
Bu arada Türkiye’de bulunan önemli gazetelere edebiyat yazıları ile katkıda bulundu. İstanbul’un o dönemki önemli yazın dergisi Yeditepe’deki ilk yazısı Japon şiirini inceleyen uzun bir yazıydı.
Türkay 1961’in sonlarına doğru Kıbrıs’tan ayrılıp Londra’ya döndü. Osman Türkay burada 1961-62 yılları arasında “Kıbrıs Türk Sesi”Gazetesini yayımlar. Bozkurt gazetesinde çıkan en son makalesi ise “Barış Sadece Bir Düştür” başlıklı yazısıdır. Siyasetin dışında kalmaya kararlıydı ve düzenli olarak Türkiye’nin aylık dergileri ve gazeteleri olan Varlık,Varlık Yıllığı, Cep Dergisi, Türk Dili, Yeditepe, Yelken, Denge ve Sesimiz’e edebiyat yazılarıyla katkıda bulunmaktaydı. Kıbrıs Türk Sesi gazetesi kapandıktan sonra İngiltere’de çıkan Vatan gazetesinin baş yazarı ve yayım müdürü olur.Bu arada 2 Aralık 1968 yılında Kıbrıs’taki Savaş gazetesinde “Düşünceler” ve “Londra’dan Yankılar” başlıklı köşelerde yazılar yazar. İngiltere’de olan Kıbrıs Türk Birliğinin genel sekreter görevine 1971’de getirilir. Bu görevde iken 1974 yılında Kıbrıs Türk Birliği Yayımcılığını kurdu; ayrıca Toplumun Sesi Gazetesinin yayım yönetmeni olur ve o zamandan itibaren ölümüne kadar bu görevde bulunur. Ayrıca, Orta Doğunun aylık şiir dergisi Poet (Hindistan)’ın yayın müdürlüğünü yaptı. 1972-1980 yılları arasında Ankara Haber Ajansına bağlı Pan News Internatinal’ın Londra Yayın Müdürlüğünü yaptı. Ankara’nın Pan Ajansı tarafından baskıya çıkarılan haftalık haber dergisi olan Middle East Review’ın ilk baskısını yayımladı. 1979 yıllından ölümüne dek P.O.E.T Şiir Dergisinin Orta Doğu Editörlüğünü yapar.1990 yıllarda Yenigün gazetesinde “Düşünceler” başlığı altında siyasi yazılar yazdı.
Osman Türkay 2000 yılında yaşlılıktan dolayı hastalanır ve 30 Ekim 2000 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile 14 Kasım 2000 yılında devlet tarafından İngiltere’den Kıbrıs’a getirilir.Bu getiriliş sırasında bir çok duyarlı aydınımız Osman Türkay’ın ülkesine getirilmesi için büyük bir çaba gösterirler. Özellikle Kıbrıs Gazetesindeki köşesinde yazmış olduğu duyarlı yazılarla kamuoyu oluşturan dostu Ahmet Tolgay’ın bu getirilişte çok büyük bir rolü vardır. Türkay adaya getirildikten sonra ölümüne kadar Girne Akçiçek Hastahanesi’nde özel bir odada bakılır. Şair, 22 Ocak 2001 sabah saat 07.00’de vefat eder. Osman Türkay’ın yaşama gözlerini yummadan önceki söylediği son sözü ise şudur: “Yine Geleceğim”.
Şair, 25 Ocak 2001 Perşembe günü saat 12.00’de Ozanköy Camii’nde kılınan öğle namazından sonra, doğup büyüdüğü Ozanköy’de (Bilineceği gibi Ozanköy’ün eski adı Kazafana idi.Türkay bu köyde doğup büyüdüğü için ve dünyaca ünlü bir ozan olduğu için köyün adı Ozanköy olarak değişir) devlet töreni ile toprağa verilir.
OSMAN TÜRKAY'IN KİTAPLARI
1-Yedi Telli,Beşparmak Yayınları,Lefkoşa,Kıbrıs,1959.
2-Uyurgezer,Yeditepe Yayınları,İstanbul,Türkiye,1969.
3-Beethoven'de Aydınlığa Uyanmak,Yeditepe Yayınları, İstanbul 1970.
4-Evrenin Düşünce Gezgin,Yeditepe Yayınları,İstanbul,1972.
5-Kıyamet Günü Gözlemcileri,Yeditepe Yayınları,İstanbul, 1975.
6-Beethoven and Other Poems(English Version),Hub Publications Ltd.Athenneum Books,London,1978.
7-Poetry Türkay,A Special Issue of Poet,India, Madras,May 1982.
8-Variations,Poets Press,India,1986.
9-Symphonies for the World.,Oxford University Press, Printing House, Oxford 1989.
10-Seçme Şiirler, T C. Kültür Bakanlığı,Ankara, Türkiye,1990.
11-Edebiyat,Eleştiri ve Dil Üstüne Düşünceler,K.K.T.C Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınları,1993.
12-Poetry Türkay and Epitaphs for a Dying World, A special issue of the magazine International Poets, Madras,India,1995.
13-Ölümsüzlük Acısı(Oyun), K.K.T.C Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınları,1998.
14-Piramit Üçlüsü(Oyun), K.K.T.C Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınları,1998.
15-Roaming About Universe,The Pentland Press,Usa,1998.
16-Cosmorama,The Pentland Press,Usa,1999.