HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI:
Ada Karanlığı 2 – Turgül TomgüsehanGüçük Prens – Kıbrıs Türkçesi – Antoine de Saint-Exupery
Askıdaki Egemenlik – Rebecca Bryant, Mete Hatay
Kayıp Özne – Niyazi Kızılyürek
Kıbrısın En Uzun Yüzyılı – Mete Hatay
ADA KARANLIĞI 2 - TURGÜL TOMGÜSEHAN
Ada Karanlığı’nın devamı olan kitap adada yaşanmış gerçek olaylardan ilham alınarak kaleme alınan kitap yazarın kurgusu ile birleşerek okuyucuyu düşünmeye sevk eden bilgiler barındırıyor.HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
Mutluluğu Kaybettiğin Yerde Arama – Beyhan BudakSeninle Başlamadı – Mark Wolynn – Sola Unitas
Kaplanın Sırtında – Zülfü Livaneli
Şeker Portakalı – Jose Mauro de Vasconcelos
Efsun – Selahattin Demirtaş
MUTLULUĞU KAYBETTİĞİN YERDE ARAMA – BEYHAN BUDAK
Bu kitabın anlatmaya çalıştıklarını tek cümleyle özetle deselerdi şöyle cevap verirdim: “Olan oldu şimdi ne yapabilirim?”Kabullenerek nasıl güçleneceğini keşfedeceğin bir yolculuğa var mısın?
HAFTANIN KİTABI
SUDAKİ İZ – AHMET ALTAN
Geçtiğimiz gün 12 Eylül’ün 42. Yılıydı… 42 yıl önce yaşanmış acılar, kayıplar, doğru yada yanlış ölümü göze aldıkları idealleri uğruna yitip giden onca can… Bu hafta o dönemleri en yalın şekliyle anlatan bir kitap seçtim… Ama küçük bir uyarıda bulunmadan da geçemeyeceğim… Ahmet Altan’ın yalın anlatımı sahnelerin korkunçluğuyla birleşince uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız bir kitap. İçerdiği şiddet ve müstehcen sahnelerden dolayı bir dönem yasaklanmış…Sudaki İz'de fikirlerinin peşinden giden ya da gidemeyen insanların, bunların sonucunda yaşadıkları anlatılıyor... Bazı karakterler öyle yapmasaydım ne olurdu diye de düşünerek aldıkları kararları sorguluyor... Aynı fikre sahip kadınlarla erkeklerin bile aralarında bazen farkların olabileceğini okuyoruz...
Ahmet Altan romanlarını okumaya alışık olduğum için beni yormadı ama ilk başlarda sizi birazcık yorabilir...
Kitap temelde Bülent ve Fazıla’nın hikayesini anlatsa da çok fazla karakter var ve dediğim gibi anlatım çok gerçekçi. Kitapta geçen işkence sahneleri beni oldukça zorladı... Yazar her şeyi yaşamış gibi tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş… Tabi kitabın yasaklanmasında bu sahnelerde bir etken olmuş… Bir kişinin hikayesini okurken aynı hikayede başka bir kişinin hikayesiyle karşılaşıyorsunuz...
Sağ sol çatışması örgütler devrimciler işkence görenler işkenceciler kitapta bir dönemi yansıtan bir çok şey var… Ortak paydada buluşsalar da her karakter kendine özgü…
Kısacası aşkın, sevdanın, kavganın, korkaklığın, cesaretin bütün derinliğiyle kaleme alındığı muhteşem bir kitap…
OKUMA AZMİNİZ HİÇ BİTMESİN
HAFTANIN YAZARI
ABİDİN DİNO (1913 – 1993)
23 Mart 1913 tarihinde, ailenin beşinci ve son çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Baba Rasih Dino, Divan-ı Muhasebat Müdürü anne Saffet hanım ise edebiyat ve müzik ile yakından alakası olan bir hanımdı.Aile yurtdışına yerleştiğinde Abidin Dino henüz 6 aylıktı. İlk çocukluk dönemi İsviçre'nin Cenevre kentinde geçti. Bu dönem 1. Dünya Savaşı çıkmış ve tüm dünyayı etkisi altına almıştı. Abidin Dino bu dönemi ve izlenimlerini "Kısa Hayat Öyküm" adlı eserinde anlatmıştır.
Aile, Cumhuriyetin ilanından yaklaşık 2 yıl sonra yurda dönebildi. İstanbul'a yerleşen ailede önce baba kaybı yaşandı, ardından anne vefat etti. Robert Koleji'nde okuyan Abidin Dino radikal bir kararla okulu bıraktı. Şair olan abisi Arif'in de desteği ile çok sevdiği sanat dünyasına adım atmaya başladı.
Binlerce kitap okuyan ve araştıran Abidin Dino kendini karikatür, resim ve yazı alanında yetiştirmeye başladı.
Abidin Dino, ilk çizimlerini "Yarın" gazetesinde, ilk yazılarını "Artist" dergisinde yayınladı. "Halkın Dostu" gazetesinde yayımlanan Atatürk konulu çizimleri, Mustafa Kemal'in de beğenisini kazanmıştı.
Abidin Dino 1933 yılında "D Grubu" isimli sanat grubunun kurucuları arasında bulundu.
Atatürk'ün önderlik ettiği olayla Abidin Dino sinema eğitimi için1934 yılında Sovyetler Birliği'ne gitti. Daha sonra yurda döndü çeşitli dergilerde yazdı, resim ve heykel çalışmaları yaptı. Eşi Güzin hanımla evlendi. Büyük aşk yaşadığı eşi ile birlikte sürgüne gitti. Son derece çalkantılı bir yaşamı olan Abidin Dino, Picasso gibi dünyaca ünlü sanatçılarla tanışıp birlikte çalışma fırsatı da buldu. Yurda döndükten sonra ise çalışmalarını sürdürdü. Dünyaca tanınan bir sanatçı olan Abidin Dino 1990 tarihinde kansere yakalanıp yıllarca bu hastalıkla boğuştuktan sonra 7 Aralık 1993 tarihinde Paris'te vefat etmiştir. Cenazesi İstanbul'a getirilen Abidin Dino Aşiyan'daki aile mezarlığına defnedilmiştir.