banner913
banner932
banner1012

Erçin'le Kitap Dünyası

banner1020

Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. CEMİL MERİÇ

banner974
Erçin'le Kitap Dünyası

banner971

 
HAFTANIN İLGİ EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI:
 
Hançerin Bekçisi – Bülent Dizdarlı
Safir 1 - Müjdelenen Zaman - Kemal B. Caymaz
Kuzey Kıbrıs Mantarlar ve Diğer Sakinleri - Vladislav Matselevich
MİTRA – Bitmeyen Arayış – Tamer Öncül 
Kıbrıs İşlemelerinden Lefkara Nakışı – Şenay Ekingen
 
HANÇERİN BEKÇİSİ – BÜLENT DİZDARLI
 
Coğrafyanın tarihi ile iç içe geçmiş bir roman Hançerin Bekçisi. 1500 yıllık bir hikayenin, bir sırrın, günümüze dek süren ve pek çok insanı girdabına çeken maceralı yolculuğu.  
 

 
 
HAFTANIN İLGİ EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:
 
Ezbere Yaşayanlar – Emrah Safa Gürkan
Hayat Hanım – Ahmet Altan
Seyir – Piraye            
Mutluluk Hayatın Dirençsiz Akışıdır – Kıbrıslı Zenon
Hepberaber – Kalpsiz Bir Dünyaya İnat – Ece Temelkuran
 
 
EZBERE YAŞAYANLAR – EMRAH SAFA GÜRKAN
 
Ezbere Yaşayanlar, bir türlü vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızın tarihî arka planıyla birlikte antropolojik, sosyolojik ve psikolojik kökenlerini irdeliyor.
 

 
HAFTANIN KİTABI
EMANET ÇEYİZ – KEMAL YALÇIN
Kemal Yalçın çok severek okuduğum kitaplarında yurdumun yaşanmışlıklarını bulduğum bir yazar… Bu kitabı uzun zaman önce okumuştum ve maalesef ödünç verdiğim ama geri alamadığım kitaplarımdan biriydi… Geçenlerde bir Lefkoşa Vakıflar Pasajındaki “Sahaf Lider” in koleksiyonunda karşıma çıktı ve hem tekrar okuyacağımdan hem de kütüphanemdeki yerini alacağı için büyük bir heyecan duydum…
Bazı kitaplar uzun uzadıya anlatılmaz ve bazıları vicdanınızı sızlatır… Emanet Çeyiz de bunlardan biri… Yıllar önce Kıbrıs’ta kapılar açıldığı zaman yaşadıklarıma benzer bir hikayeyi anlatıyor… Balayından döndüğünde büyük hayallerle kurduğu evine gidemeyen Maria’nın gözyaşlarıyla mutfak tezgahını okşaması ve onunla birlikte döktüğüm gözyaşları geldi aklıma…
Hikaye 74 yıl önce Rum bir ailenin kızları için hazırladığı çeyizi kaçarken Türk komşularına emanet etmesi ve o emanetin aileye ulaşabilmesi için Denizli’den Yunanistan’a uzanan bir macerayı anlatıyor.
Egemen güçlerin çıkarları için yüzyıllardır kardeşçe yaşayan insanların tarif edilemeyecek derecede acı dolu hayatlarını... Türk, Rum, Ermeni, Yahudi… Hepsi aynı acıyı, aynı sömürüyü, katliamı ve zulmü yaşamış. Giden Rum komşusuna sarılıp ağlayan Anadolu insanı, giden Türk komşusuna sarılıp ağlayan Yunan vatandaşı. İkisi de insan ikisi de can.

OKUMA AZMİNİZ HİÇ BİTMESİN

 
 
HAFTANIN YAZARI
GRİGORİ PETROV (1866 – 1925)
 1869'da Petersburg’a bağlı Yamburg kasabasında dünyaya geldi.
1886’de din okulundan, 1891’de Peterburg İlahiyat Akademisi’nden mezun oldu ve din görevlisi olarak tayin edildi. Kilisedeki görevinin yanı sıra Mihaylov Harp Okulu, Aleksandrov Lisesi, Teknik Okulu ile Peterburg’un farklı liselerinde ders verdi. Bir hatip, gazeteci ve hoca olarak ünü yayılınca Çarlık ailesi tarafından prensleri eğitmesi için saraya davet edildi. Ancak fikirleri Kilise yöneticilerini rahatsız etmeye başlayınca 1903'te kilisedeki ve saraydaki işinden çıkarıldı.
1907'de “zararlı gazetecilik faaliyetlerinden ötürü” Petersburg yakınında bir manastıra sürgün edilen yazar, manastırda bulunduğu sırada Rusya’nın ikinci Duma’sına milletvekili seçildi.
1908'de Kiliseyi eleştirdiği mektubundan ötürü aforoz edildi. 7 yıl Peterburg ve Moskova’da yaşaması yasaklandı ve Kırım’da yaşamaya başladı.
Rusya’da ve yurt dışı ülkelerde gezerek çok sayıda konferans verdi. Kitapları Balkan ve Avrupa ülkelerinde çevrilip yayınladığından yurt dışında tanındı.
Petrov, Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikleri rahatsız eden görüşleri nedeniyle çeşitli baskılar görüyordu; ihtilal kaosunda yakınlarını ve oğlunu kaybetmişti. 1920’de Kırım’dan kalkan ve içinde ülkeden kaçan Denikin Ordusu mensuplarının bulunduğu son gemiye yalınayak ve üzerindeki pijamayla binerek hayatını kurtarmayı başardı ve Yugoslavya’ya gitti. 
Yugoslavya Krallığı’nda yöneticiler tarafından büyük ilgi gördü ve Belgrad Üniversitesi’ne profesör olarak tayin edildi. Son yıllarında üniversitedeki derslerinin yanı sıra, tüm ülkeyi gezerek konferanslar verdi; hatip ve gazeteci-yazar olarak büyük bir üne kavuştu.
1925'te sağlık durumu kötüleşen Petrov, 18 Haziran’da mide kanserinden hayatını kaybetti.  
Petrov’un kitaplarının başarısı Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türkleri yoluyla Türkiye’ye ulaştı. En bilinen eser Beyaz Zambaklar Ülkesinde Atatürk’ün emri ile 1928’de Türkçeye çevrilerek derslerde okutulmuştur.
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.