banner913
banner932
banner1012

Erçin'le Kitap Dünyası

banner1020

"Okuyanlar çalmaz, hırsızlar da okumaz” Kitaplarını sokakta bırakan IRAKLI KİTAPÇILAR

banner974
Erçin'le Kitap Dünyası

banner971

Hazırlayan Erçin SELASİYE

 

HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN KIBRIS KİTAPLARI

Uterya – İlke Ergin
Askıdaki Egemenlik – Kuzey Kıbrıs’ta De Facto Devletin İnşası  – Rebecca Bryant, Mete Hatay
Kıbrıs’ın En Uzun Yüzyılı – Mete Hatay
Güçük Prens – Kıbrıs Türkçesi – Antoine de Saint-Exupery
Gök Çatının Altındakiler – Fatma Türkoğlu
 
 
UTERYA – İLKE ERGİN
Uterya sadece kadınların ve doğurdukları ya da evlat edindikleri çocukların oluşturduğu bir ada… Başın değil, her türlü organın etkin güce sahip olduğu; tek başlı değil, yüzlerce başlı ve yürekli bir ütopya... Çocukların cinsiyetleriyle değil insan olmak için, insan gibi yetiştirildiği bir ülke...”
Kitap öyle özenle yazmış ki her satırda merak ve heyecanınız artıyor… Her yeni sayfada okuduklarınız yüreğinizi burkuyor…
İki kitaptan oluşan Uterya serisi size yepyeni ve sıradışı bir dünyanın kapılarını açacak…
 
 
 
 

HAFTANIN EN ÇOK OKUNAN DÜNYA KİTAPLARI:

 
Beden Kayıt Tutar – Bessel A. Van Der Kolk
Metis Ajanda 2022 – Normali Beklerken – Kollektif Metis
İz Bıraktığın Kadar Varsın – Esra Ezmeci
Kıyamet Meleği 1 – Takaya Kagami
Efsun – Selahattin Demirtaş
 
BEDEN KAYIT TUTAR – BESSEL A. VAN DER KOLK
Klasik psikiyatri anlayışının ilaç önermek olduğunu eleştirerek yakınmaların ilaçla tedavi edilemeyeceğine yönelik farklı yaklaşımları ele almakta ve sonuçları hakkında bilgi vermekte. Travmalardan sonra iyileşmenin mümkün olduğunu terapi yaklaşımlarıyla göstermekte
 
 


HAFTANIN KİTABI

STEPHEN KİNG – MAHŞER

Bu kitabı ortaokul yıllarımda okumuştum geçenlerde temaslı olarak zorunlu tatil yaparken bir kez daha okuma fırsatı buldum... Öncelikle şunu söyleyim kalınlığı kesinlikle sizi korkutmasın…

Mahşer tipik bir Stephen King romanı... İyi ve kötünün ebedi ve ezeli savaşı… Hastalık ortamınının detaylı tasvirleri içinde bulunduğumuz pandemi koşullarında sizi biraz zorlayabilir ama elinizden bırakamayacağınız garanti ediyorum.

“Biyolojik denemeler yapılan bir kuruluştan kaçan biri, kısa sürede insanların nerdeyse tamamını yok edecek mutasyona uğramış ölümcül bir grip mikrobunu yaymaya başlar. Hayatta kalmayı başaran bir avuç insan kendilerini kurtaracak bir lider arayışı içine girer. Ve iki aday ortaya çıkar... Rahibe Abagail ve kötülükten başka bir şey düşünmeyen, kargaşadan mutlu olan şiddet yanlısı “kötü adam.

Sonu beni biraz mutsuz etmiş olabilir, ama Stephen King bunu hep yapıyor... Bu tür kitapları seviyorsanız gözünüzü karartıp bu dünyaya adım atın…

HAFTANIN YAZARI

TONİ MORRİSON (1931 – 2019)
 
Afro-Amerikan Edebiyatı’nın öncüsü ve ilk siyahi kadın editör olan Toni Morrison 1931 yılında Amerika’nın Ohio eyaletine bağlı Lorain ilçesinde doğdu. Afro-Amerikan bir işçi ailesinin ikinci çocuğuydu. Ailesi ona Afro-Amerikan hikayeleri anlatıp bu kökenin ezgilerini dinleterek kimlik bilincinin bu şekilde gelişmesini sağladı.
 
Böylece beyazlarla ortak eğitim gördüğü kolajden mezun olduktan sonra 1949 yılında, genellikle Afro-Amerikalıların gittiği Howard Üniversitesi'ne kayıt oldu ve siyahi aydın topluluklarına katıldı. Okulu Washington’daydı ve Morrison burada ilk kez ırka dayalı olarak ayrıştırılan otobüs ve restoranlar ile karşılaştı, ırkçılıkla yüz yüze geldi. Yazı yazmaya olan ilgisi bu üniversitedeki gayrı resmî şairler ve yazarlar grubunun bir üyesi olmasıyla başladı.
1953 yılında üniversitenin İngilizce bölümünden mezun oldu ve 1955 yılında New York eyaletindeki Cornell Üniversitesi’nde mastırını yaptı. Hayatına İngilizce öğretmeni olarak devam etti ve Texas Southern Üniversitesi'nde iki, Howard Üniversitesi’nde ise yedi yıl eğitim verdi.
1958-1964 yılları arasında Mimar Harold Morrison ile bir evlilik yaptı. Ford ve Slade isminde iki çocuk dünyaya getirdi.
Toni Morrison yazarlık hayatına 1964 yılında eşinden boşandıktan sonra başladı. İlk siyahi kadın editör olarak döneminin en büyük İngiliz yayınevi olan Random House’ta işe girdi.
Morrison, Random House’taki çalışmalarıyla Afro-Amerikan Edebiyatı’nın medyada görünmesinde ve öne çıkmasında önemli rol oynadı. Bu konuda yaptığı ilk çalışma Nijeryalı ve Güney Afrikalı yazarların eserlerini içeren Modern Afrika Edebiyatı isimli koleksiyon niteliğindeki çalışmasıydı. Daha sonra Kara Kitap isimli bir çalışma daha yaptı. Bu eserinde kölelik yıllarından 1970 yıllarına kadar Amerikalı siyahların hayatlarından bilgilere, fotoğraflara ve araştırma yazılarına yer verdi.
En Mavi Göz  adlı ilk romanını 39 yaşında yayınladı. Bu kitabında, mavi renkli gözlerinin olmasını isteyen, hiç kimse tarafından sevilmediğine inandırılan siyahi bir kızın hikayesini anlattı. İlk çıktığı zamanlarda pek ilgi görmeyen roman, daha sonra yazarın tanınmış eserleri arasında girdi.
1975 yılında ikinci romanını yazdı. Sula isimli bu kitap, iki siyahi kadının arkadaşlığını anlatıyordu ve Amerikan Ulusal Kitap Ödülü   adaylığına seçildi. Fakat asıl ününü 1977 yılında yazdığı üçüncü kitabı Solomon’un Şarkısı romanıyla kazandı. Bu kitabında da sosyal hayata işlemiş ırkçılıkla başa çıkmaya çalışan siyahilerin mücadelesini anlattı ve Afro-Amerikan kimliğine dönmenin zorluklarını ortaya çıkarttı. Morrison, Solomon’un Şarkısı kitabı ile Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü’nü ve 1993 Nobel Ödülü’nü kazandı.
Morrison, daha sonra siyahilerin özerklik ve kendilerini gerçekleştirme çabalarını anlatan Katran Bebek isminde bir roman daha yayınladı. Ardından Dreaming Emmett isimli bir oyun yazdı. Bu oyun da beyaz erkekler tarafından öldürülen siyahi bir kadının hayatı hakkındaydı. 1987 yılında ise Sevilen isimli romanı çıktı. Bu eserini köleleştirilen Mardaret Garner isimli siyahi bir kadının hayatından esinlenerek yazdı ve kitap, Morrison’ın en çok ödül alan romanı oldu. Sevilen kitabıyla Morrison 1988 yılında Pulitzer Ödülünü, ardından 1993 yılında ise Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Daha sonra bu eseri beyaz perdeye aktarıldı.
Morrison, Sevilen kitabını 1992 yılında yayınladığı Caz ve 1997 yılında yayınladığı Cennet isimli kitapları ile birlikte üç kitaplık bir seriye dönüştürdü ve bunlar yazarın en etkileyici romanları haline geldi.
Yazara 2012 yılında başarılarından dolayı Barack Obama tarafından Başkanlık Özgürlük Madalyası takdim edildi. Ölümünden kısa bir süre önce hayatını, eserlerini ve kariyerini anlatan ve yönetmenliği Timothy Greenfield-Sanders tarafından yapılan, “Toni Morrison: The Pieces I Am” isimli bir film çekildi.
Yazar, hayatı boyunca eserler vermeye devam etti. 11 roman kaleme aldı, çeşitli oyunlar, çocuk kitapları ve kurgu eserler yazdı. Eserlerinde çoğunlukla ırkçılığa ve bunun yıkıcı sonuçlarına değindi. Bir kadın olarak kadınları ve aralarındaki ilişkileri anlattı, bir siyahi olarak da maruz kaldığı ve gördüğü ırkçılığı dile getirdi. Böylece hem siyahi insanların medyadaki sesi oldu hem de edebiyat alanında verdiği eserlerle Afro-Amerikan Edebiyatı’nın bir öncüsü haline geldi.
Büyük başarılara imza attığı hayatı, 2019 yılında 88 yaşında New York’ta sona erdi.
 
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.