banner913
banner932
banner1012

Bekir Kara hocanın ardından

banner1020

banner974
Bekir Kara hocanın ardından

banner971
 
12 Nisan 2022 Salı günü sonsuzluğa uğurladığımız hocamız, çok değerli dostum Bekir Kara’yı çok özleyeceğiz. Esprili kişiliği, cana yakın dostluğunu, Zeytin yağı çıkarırken buluştuğumuzda anlattığı esprili hikayelere hala kulaklarımda. Onun bu yapısı halkın içinde olmasından geliyor, yıllarca öğretmenliği yanında, etrafından dinlediği öyküleri, masalları, yaşanmışlıkları eserlerine aktaran çok değerli bir yazarımızdı. Bekir hocanın eserlerinin tümüne bakıldığında Kıbrıs’ın sosyal yaşamı bizlerin gözleri önüne gelir. Kıbrıs tarihinde yer almayan önemli olaylar onun gözünde, kahramanları aracılığıyla eserinden bize ulaşır. Tüm bu eserleri okunduğu zaman Bekir Kara hocanın dilinin ne kadar çok akıcı olduğunu söyleyebiliriz. Kıbrıs Türk Toplumunun, hemen hemen her ferdinin belleklerinde yer eden olayları; doğrularıyla, eğrileriyle ve getirilen eleştirisel düşünce ve önerilerle, geçmiş günlerin sorgulanması niteliği taşır.

İnsanlar, her koşulda; geriye dönerek, bir durum değerlendirmesi yapmak ve kendi kendini sorguluyarak, ileriye bakma gereği duymaktadır. İster acı, ister tatlı olsun; her geçen günün sonunda; bir sonraki nesillere, neler bırakıldığı değerlendirmesi yapılmadan, hatalar gözden geçirilmeden, geleceği planlamanın olanaksız olduğu bilinciyle hareket etmek koşuldur.



Her toplumun, belleklerine kazınan; iyiler-kötüler, doğrular ve yanlışlar, geleceğin aynasıdır. İşte bu aynaya bakarken, kendi kendimizi sorgulamayı becerebilirsek ve daha güzele, daha iyiye adım atacak düşüncelerin gelişmesi yönünde, kendimizi zorlama gereği duyarsak; daha güzeli bulacağımızın ve daha iyiye yöneleceğimizin yadsınamayan doğrusu olacaktır. Sonuçta; doğru birdir ve biliyoruz ki; doğrular güzellikleri, yanlışlar ise, çirkinlikleri yaratır. En güzel doğruların; birçok düşüncenin sentezinde gizli olduğu, asla unutulmamalıdır!”

Özellikle “Aşka Dair” öykü  kitabında hem hocanın kendi geçmiş hem de o dönemin yaşanmışlıklar gözünüzün önüne gelecektir. “Ninem” adlı öyküsünü okurken sanki bende ordaymışım gibi adeta sözcüklerin içinde o anı yaşadım. İşte o güzelim öyküden bir kaç paragraf “ Kış geceleri uzundu bir zamanlar; ya da bana öyle geliyordu. Elektrikle on iki yaşıma değin tanışamadım. "Tüfek icat edildi mertlik bozuldu," misali, elektrik icat edildi, gecenin değeri kalmadı. Yaşadığımız anın; gün mü, gece mi, olduğunu kestiremiyoruz. Elektriğin getirileri çok: Sokaklar, yollar, evlerin her yanı gün gibi aydınlık. Fakat o eski gecelerin tadı bir başkaydı.



Büyük bir aileydik biz. Dokuz kardeş, anne-baba, nine, komşular, eş dost hep beraber, kış gecelerinde ocağın önüne oturur, Havali ninemin anlattığı masalları, efsaneleri dinlerdik uykumuz gelinceye kadar. "Karanlık insanı günaha çağırır," derdi Havali Ninem. O zaman ne demek istediğini pek anlamazdım çünkü karanlıktan çok korkardım. Güneş batımı ile başlayan karanlık, bizi evlerimize kovalardı.

Okuması yazması bile yoktu Havali ninemin. Fakat hafızasında binlerce masal, efsane vardı. Hiç tekrarı yoktu. Çok tatlı bir anlatımı vardı. Belki de, ondan dinlediğimiz masalları, efsaneleri o anda kendi üretir, düşlerinde canlandırır, kurgulardı:



"Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellâl iken..." diye söze başlar ve her akşam anlatmaya başlamadan gözlerini açar, hep aynı ikazı yapardı: "Sakın sözümü kesmeyin! Ben konuşurken lâfımın arasına girerseniz; bir daha, ne masal anlatırım size, ne de efsane!" derdi.
"Tamam!" deyip pür dikkat kesilirdik karşısında.
"...bir zamanlar İsmail adında çok yakışıklı bir delikanlı vardı. Kimsesiz kalmıştı küçük yaşta. Irgatlık yapardı onun bunun yanında. Irgat da olsa, yamak da olsa, iş ayıp değil. Asıl çalışmamak, miskin miskin oturmak ayıptır."
Aramızdan biri mutlaka lâfa karışırdı muziplik olsun diye.
"Nine, İsmail kaç yaşında çalışmaya başladı?"
Surat asardı hemen:
"Kesme beni! Baştan söyledim. Bırakırım anlatmayı, ona göre!..."
Fısıltılar başlardı aramızda:
"Sus be!" diye çıkışırdık soru sorana. Bazen, hep beraber, "şııı!" diye sesler çıkararak, herkesin susmasını sağlardık.
Sabırlıydı. Huysuz dinleyicilerdik. Sözünü sık sık keser, onu kızdırırdık. Fakat kızdığını biç belli etmezdi. Sözünü kestiğimiz gecelerde; tatlı bir öfkeyle bizi azarlardı ama onunla ilgilenmemiz, sorular sormamız ve muziplikler yapmamız; belli ki, onun da hoşuna giderdi çünkü daha da coşardı. Anlatacaklarını daha da süsleyerek anlatırdı. Sözü kesildikten sonra, bazen uzun süre düşünürdü anlatacaklarını toparlasın diye. Bu suskunluk esnasında bile aramızdan biri mutlaka muziplik yapardı:


"Nine, İsmail'in sevgilisi yok muydu?"
Gülümserdi ninem. Gözlerini tek tek yüzümüzde gezdirir, kafasındakileri kurgulamaya çalışırdı. Yanıtını beklerdik. Kendini toparlar toparlamaz; "Olmaz mı? Çalışkan. Üstelik de yakışıklı bir delikanlının sevgilisi olmaz mı? Biraz sabırlı olun bakalım! Anlatacağım," der, yeniden kendini toparlamaya çalışırdı. Gülüşmeler olurdu....”
         
Hocanın birçok türküsü Ada dışında taşmış TRT arşivlere kadar girmiştir. O çok önemli bir türkü yazarı ve icracısıydı ayrıca. Kıbrıs Türküleri kitabımda bir çok türküsünü incelemiştim işte onlardan birisi.
Bahcalarda Altın Top
Bahcalarda altın top
Severim inkârım yok
Yüz bin yemin ederim
Senden başka yarim yok
 
Yarim yok yarim yok
Yarim yok yok
 
Mendil oldum dür beni
İşte geldim gör beni
İsdemezsaŋ görmeye
Al silâhı vur beni
 

Vur beni vur beni
Vur beni vur
 
Ay doğar sini gibi
Sallanır selvi gibi
Bütün Gıbrıs'ı gezdim
Bulmadım seniŋ gibi
 
Sen gibi sen gibi
Sen gibi sen
 
Gögde yıldız az galdı
Teller kobdu saz galdı
Maraz edme güzelim
Gavuşmamız az galdı
 
Az galdı az galdı
Az galdı az
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.