banner913
banner932
banner1012

Baykuş Adamla Yolculuk

banner1020

Başkalarının seçimlerine, başkalarının ne söyleyeceğine göre hareket etmek, Baykuş Adam’a göre değildir.

banner974
Baykuş Adamla Yolculuk

banner971
     
EVET EFENDİMCİLİK
 
 
Ne yazık ki, bu pek sevmediği hareket tarzını, zaman zaman kendisi de tıpkı çevresindeki diğer insanlar gibi uygulamak zorunda kaldığının farkındaydı.
Şu davranışı yapsam insanlar ne diyecek? Acaba yaptığım hareket beğenilecek mi yoksa beğenilmeyecek mi soruları sık sık onun da atehi beyin duvarlarını meşgul ediyordu.
Baykuş Adam sanki toplumu savunmak, bireyin yok olması anlamına geliyormuş gibi ya da bireyin ancak toplumun onayı ile kendi hareketlerini oluşturmak zorundaymış gibi bir durumla karşı karşıyaydı.
Oysa her iki tarz da onun için kabul edilemezdi.
Peki, bu tür davranışların nedeni ne olabilirdi? Yoksa bu tür davranışlar böcükler tarafından mı bu dünyaya yayılıyordu?
Yok yok, bu daha da derinlere inen bir sorun olmalıydı: Bu bir kişilik sorunuydu…
Bu her şeyden önce karşısındakinin gözüne girmeye, ona kendini beğendirmeye çalışmak,  ne olursa olsun karşısındakini memnun etmeye çalışmak ile oluşan bir tarzdı. Kendi kişiliğini ortadan kaldıracak denli başkalarına tabii olma yani “evet efendimci” olma durumuydu.
Bu tür insanlar kişilikleri ya tamamen ya da büyük oranda kaybolduğu için ne olursa olsun karşısındakini memnun etmeye çalışır, sık sık özür diler, asla hiçbir şeye karşı çıkmaz. 
İşin garibi “evet efendimcilik” de oldukça bulaşıcıdır. Beş dakikadan fazla bu durumda kalındığında artık geriye dönüşü neredeyse olanaksızdır.
Baykuş Adam’a göre, kendisini daima birisinin onayını almak zorunda hisseden “evet efendimci”ler toplum içerisinde çoğaldıkça büyük bir totolojinin parçası haline gelmektedirler ve tüm toplumu saran bir paradoks yaratmaktadırlar. 
Saat 16.07’yi gösteriyordu. Pazar günü evinde, masası başında çalışmalarını sürdüren Baykuş Adam, cep telefonu ile ulaştığı yakın bir arkadaşına bulgusunu aktarmak istedi. Ancak konunun vahameti telefon görüşmesi ile aktarılabilecek gibi değildi.
Arkadaşı durmadan Baykuş Adam’a totolojinin ne olduğunu soruyordu. O da dili döndüğünce ona yanıt vermeye çalışıyordu.
 “Totoloji”, diyordu Baykuş Adam “bir şeyi kendi kaplamıyla tanımlayan tanımlardır.” Ama ne murat ettiği yine de anlaşılmıyordu.
Sonra aktarmaya çalıştığı tanımı basitleştirmesi gerektirdiğini düşündü.   Üniversite yıllarında bir öğretmeninin ağzından şu sözler hala aklından çıkmamıştı.
“Bak oğlum, söylediklerinin anlaşılmasını istiyor musun yoksa istemiyor musun?
“Evet, hocam istiyorum”.
“O halde söyleyeceklerini dört yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği şekilde söyle o zaman herkes seni anlayabilir.
Söyleyeceklerini karmaşıklaştırdıkça seni anlayacakların sayısı, anlattığını kavrayabileceklerin sayısı kadar olur. Daha fazla değil!
Bilmelisin ki Toplumda herkes de her şeye aynı derecede ilgi duymaz, herkesin o konu hakkındaki bilgisi de kendi ölçüsündedir.”
Baykuş Adam arkadaşına yeniden murat ettiğini anlatmaya çalıştı.
“Bak arkadaşım,  totoloji bir şeyi kendi ile açıklamaya çalışmaktadır. Örneğin “kedi, kedidir gibi”. Bu tür tanımlamalar bize yeni bir bilgi iletemezler. Kendi haklarındaki bilginin ise anlaşılmasını engellerler.”
Arkadaşı Baykuş Adam’a totolojinin ne olduğunu anladığını ancak “evet efendimcilik” ile bağını kuramadığını söyler.
Baykuş Adam sözlerine şöyle devam eder:
“ Bu tür kişilerin herkese minnet borcu vardır, kötü giden her şeyden kendini sorumlu tutarlar ve sık sık da kendilerini değersiz hissederler.
 Toplum içerisinde gece gündüz, her an adeta dizlerinin üzerine çökmüş, merhamet dilenir gibidirler.  Kendileri için hiçbir şey istemezler. Zaten onlar kimdir ki kendileri için bir şey istesinler? Sesleri hep ağlamaklı çıkar, onların...”
Baykuş Adam daha cep telefonunu kapatmadan kapının zili çaldı. İçeriye bodoslama dalan karşı komşusundan başkası değildi.
Ağlamaklı bir sesle “özür dilerim” diye söz başladı. “Sizi rahatsız ediyorum ama bugün belediye bize su varacak mi? Yenişehir’e, Kızılbaş’a su geldi bize de gelecek mi?  Depom dolacak mı?  Depomda biraz su var, hem çamaşır ve hem de bulaşık makinesini kurdum acaba su yetecek mi?” 
Baykuş Adam, sözlü yanıt vermeden komşusunu oturma odasına geçmesi için elli ile işaret etti ve telefondaki konuşmasına devam etti:
“Düşün, iki tane “evet efendimci” karşı karşıya geldi, ikisi de olabildiğince fedakâr, olabildiğince alttan alan iki kişi. İkisi de hemen dizlerinin üzerine çöker, hafifçe titreyerek, bir elini yalvarırcasına diğerine uzatarak ağlamaklı ve hatta inler bir sesle karşındakinden bir eylem yapmak için onay ister. Sence karşısındaki bu eylem için onay verir mi? Gayrimümkün.  İşte o zaman her iki taraf da kendilerini karşı tarafın tanımlamasını ve onaylamasını bekleyeceği ve ikisi de kendi  “evet efendimcilikleri” nedeni ile asla karşıyı onaylamayacakları için hiçbir eylem de mümkün olmayacaktır. Birbirinin konumunu tanımlamayı beklenen iki kişi, kusursuz bir pat hali.”
   


Baykuş Adam’ın arkadaşı hemen araya girerek şöyle dedi: “Totolojinin toplumsal boyutu bu demek? O halde, iki tane evet efendimciyi kesinlikle bir araya getirmemek lazım, yoksa yaşam durur.”
Baykuş Adam biraz düşündükten sonra sözlerine şöyle devam etti: “Doğru söylüyorsun da  toplumumuzda o kadar çok evet efendimci var ki bu istatistiksel olarak mümkün değil !”
Hoşça kal deyip de cep telefonunun kapanma düğmesine bastığı sırada, Baykuş Adam’ın savını kanıtlarcasına oturma odasındaki ağlamaklı bir ses şöyle diyordu: “Bugün su gelecek mi? Su gelirse bulaşığa ve çamaşıra yetecek mi?”
 
 
 
 
 
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.