banner913
banner932
banner1012

21 Mart Dünya Şiir Gününüz Kutlu Olsun

banner1020

Kıbrıs Türk Şiirine ve Edebiyatını Bugünlere Getirenlere Saygı ve Sevgilerimizi Sunarız

banner974
21 Mart Dünya Şiir Gününüz Kutlu Olsun

banner971

Semih Sait Umar
SONE
(Ocak dergisi, Aralık 1945)
Antalya müzesinin  taşlığında atılmış vaziyette duran bir kadın heykeline:
Avutarak ruhunda kıvranan ihtirası
Kimbilir hangi Fidyas işlemiş seni taşa
Gözlerinde sevgiden uzak olmanın yası
Benziyorsun içimde uyuyan arkadaşa.
Eminim süslemiştin bir saray bahçesini
Öyle bir âlemde ki şimdi masal olmuştur
Dudağın hatırlasın diye tarihçesini
Ufkun alev rengiyle yine al al olmuştur.
Asırlar damla damla silmiş de hatırasını
Seni boş bir avluya fırlatıvermiş zaman
Her geçen gün deşecek insafsızca yarar-'
Unutma ki alnında eli varken kaderin
Boşunadır bir vuslat gününü hatırlaman
Öyle bir âlemde ki gönüllerdeydi yerin
 
 
Nevzat Yalçın
İPEK YOLU
 
Doğuya bakan penceremiz sabah akşam açık dursun
Gün doğar bakarsın alacakaranlığına Batı'nın
Doğu güzel Doğu iyidir güneşi İpek Yolu'ndan geçer
Her elli fersahta kervansaraylarla İpek Yolu
Çin Hindistan Semerkand üzerinden gelen kervan
Son istasyon benim yurdum son istasyon Anadolu
Bir ince kültürü öpen serin ipek hışırtısı
Kalem kâğıt ve mürekkep bu kervanın hamulesi
Son istasyon Anadolu ötesi yok Marco Polo
Bir top ipek on bin fersah dökülür kıvrıla kıvrıla
Yanar döner güzel doğu kozalarda ışır Bursa
Asfalt övünedursun o yollardır öpülesi
 
Pembe Marmara
Moda!
Naylon
Pazarlar naylon dolu
Ne ararsan hep naylon
Elbise, çanta, iskarpin
Adamın ayranı naylon
Bir muz aldım naylonmuş
Babamın parası naylon
Bana "naylon" dediler
Sevgilim de naylon olsa ne olur?
Ne düşündüğünü! anlardım.
Yavuz ama darılmaz
Kafası ve çenesi naylondur
Farkına varmadan
Farkına varmadan
Naylon şiir yazmışım
Moda!..
Harid Fedai
TEMMUZ GÜZELLEMESİ
Havalimanına sığmaz olurum
Salınarak sökün ettiğin an
Ağzıma gelir yüreğim
Bilesin.
Dizeler divan durur belleğimde
Hoş geldin demek için sana
Gülücükler taşar yanaklanndan
Dizlerim tutmaz olur.
Sonra... başlarsın konuşmağa
Dilimsin güzelliği sendedir
Sana yangınhğım biraz da bundan...
Salamis denizinin anlatacakları varmış
Osmanlıdan, Venedikten, Lüsignandan
Bizansdan, Romadan, Eski Yunandan
Dalgaları haberci gönderir durur
Kumsala yayılıp geri dönerler
Efsane artığı ak köpüklerle
Sen yokken sahil yoktur, dünya yoktur...
Destemona yollarını gözlemekte, nicedir
Biliyordur, Akdeniz masallarını seversin sen
Döner, bana anlatırsın
Yıldız boyu... şafak şökene değin
Ellerim iki örgülü saçlarına uzalı
iki ebru gülümserken yanaklarında
Yıldız boyu... şafak şökene değin
Pakistan Geceleri baygınlığında.
Dur-durak yok, uyku yok, sen varken
Kucak açmış denizdeyiz, gün ışımakta
Alnında Kleopatra perçeminle
Bir yaprak daha çevir, kadınım
Aşk defterinden
Yeni bir sevdaya başlamak üzereyiz.
Geceleri gizemlidir Kıbrıs Bahçeleri'nin
Okaliptüs dallarında, bal kokulu
İshak kuşu, Hakhuk kuşu da derler bilirsin
Efsane söyler zifiri karanlıkta
Gözleri yıldızlara dikili
Benzek olsun diye yasak aşklara
Gönüllü tutsaklığında gece kuşlarının
İzleri var dudak-incesi sahillerinde
Ayak seslerimizde tanır bizi
O an gelir ki soluklanmaz, ürpermez
Taş kesilir Salamis'in denizi.
Bir sabah elele yürürüz antik kente
Ortalıkta kimsecikler yoğ iken
Başak saçlar, ko, esintiyle oynasın.
Fildişi çıplaklığına özenip Afrodit'in
Kalakalırsın sarmaşdolaş o eşsiz yontularla
Bir hal olurum seni bulana kadar
Sonra, boynuna dolanırım gözlerim yumulu
Sesim soluğum kesilir mutluluktan.
 


Özker Yaşın
KIBRIS'TAN ATATÜRK'E
 
Alaca karanlık gecelerde
Kıbrıs'tan baktığımda Anadolu'ya    
Bir aydınlık görünür mavi mavi
Bilirim ki bu anda
Atatürk'üm kanatlarını germiş semaya
Bir Tanrı gibi dolaşır yücelerde.
O, çobanların kefen ateşini tutuşturur
Ve okul yatakhanelerinde Türk çocuklarının
Şafak alınlarından öper
Üstlerini örter
Üşümesinler diye.
Bilirim ki bu anda
Yurdumun cümle insanları uyumaktadır
Ve Atatürk'üm kanatlarını germiş semaya
O, köylerde şehirlerde fabrikalarda
O, pırıl pırıl süngülerle sınırlarda
Nöbet tutan Mehmetleri korumaktadır.
 
Alaca karanlık gecelerde
Kıbrıs'tan baktığımda Anadolu'ya
Özlem şehra şehra açılır kalbimde
Ebemkuşağı olup köprü kurarım
Kıbrıs'tan Ankara'ya
Haber salarım turnalarla
Göklerin yedinci katına
Binip gelsin diye Atatürk'üm
Küheylan atına.
Hey benim deli gönlüm divane gönlüm
Atatürk öleli yıllar geçmiş
O şimdi altın ışıklarla
Ak mermerler içinde yatmakta
O şimdi al bir bayrak gibi
Ufka çekilmiş dalga dalga
Alkış tutar alp-erenler yurduna.
O şimdi bir iman rüzgarı gibi
Uğrun uğrun eser dört yana
Ve bu rüzgardan bir parça
Ulaşınca Yavruvatan'a
Çeker çeker ciğerlerime
Sarhoş olurum.
Hey benim deli gönlüm divane gönlüm
Ebemkuşağı köprüden
Ne gelen olur ne giden
Alaca karanlık gecelerde
Kıbrıs'tan baktığımda Anadolu'ya
Gök gözlerle dolar düşüncem.
"Hey Atam" diye seslenesim gelir,
Bakarım uğultularla Toroslar'dan
Tekrar akseden sesim gelir.
 
Dağlar ses verir çağrıma,
Bir nurlu el deler karanlığı
Ve tutuşturup bulutları meş'alelerle
Yalın kılıç askerler geçer gökten
Gaziler geçer, şehitler geçer,
Bayraktar geçer, Cambolat geçer,
Namık Kemal geçer "Vatan Kasidesi”ni söyleyerekten...
 
Ve en sonra
Bir yıldızlı tan yeri açılır ufukta
Şahlandırıp küheylanını dört nala
Dağlar gibi heybetli dağlar gibi yüce
 
 
Kazandığı tüm zaferlerle birlikte
Atatürk’üm geçer gülerekten.
 
Alaca karanlık gecelerde
Kıbrıs’tan baktığımda Anadolu’ya
Ağlamak geçer içimden
Bir hoş olurum.
 
Neriman Cahit
 
AY SEFERİ
Bir şiirle başlamalı
bir sevdanın tarihi...
 
Bir ilkçağ denizinin tarihine gir
dize dize, gir sınırsız aynasına
bir uzun gecenin
sırlaş... kal.
 
Gel,
dize dize bir şiire karıştır gövdeni
bir ilkçağ denizinden çıkarak...
 
O mor ötesi şarkılar vursun yüzüne
 yüzüne kim yakın düşer
 kendin kadar?
 
Gel,
gir sınırsız aynasına
bir uzun sevdanın...
 
Sen geldin,
Akdeniz de geldi kuruldu bir yanıma
bir gül kendine büyüdü
ne güzel vurdunuz sevda burcuma...
 
Sen geldin
bütün sularım Akdeniz
yürüdüm bir sevdanın başkentine
sen ve Akdeniz
ne güzel yakıştınız sevdama...
 
Ben hiç bu kadar kadın olmadım...
 
M.Kansu
 
ÜLKEM BİR GÜNEŞ ARTIĞI
Paylaşmak,
Üretmek,
Ve üremek için;
Bir kemanın tutsak sesini açıyorum.
Toprağı buldunuz Ve tohumu Ve suyu.
Elbette bu topraklar size bağışlandı. Görünmeyenden ve görünemeyenden, Güneşin acı sıcağından, Yıldızları çıplak gökyüzünden, Elbette size bağışlandı bu topraklar.
Şimdi kalkınız.
Demir yılanlı çorak topraklardan
Kalkınız ki
Üzerinizdeki ölü toprak kokuları dağılsın
Ağır uykularınızın kirli düşleri kaçışsın,
Ve dolsun saçlarınıza bilincin o ışıltılı yağmurları.
Ey insanoğlu
Ve şimdi kalk ve üzgün çiçeklerini sula
Diz çok toprağa,
Güneşin sıcağında yıkan,
Ve umutsuz bir günün sabahını,
Yasemin kokularına bağla.
Toprağı verdim size
Ve tohum
Ve suyu
Korkusuz düşünebilmeyi,
Ve sonsuz açlığınıza zeytini;
Kini boğan barışı,
Ve kararmış yüreklere sevgiyi.
Bir kemanın tutsak sesini açıyorum Şimdi kalkınız.
 
 
                                     
 
 
F.Demirağ
 
YAŞLI BİR AKDENİZ EZGİSİ
Hepimizin yüzünden
hırçın bir ırmak geçmiş gibi,
izini uğultusunu bırakmış;
beyinlerimizde bir yerde
akıp duruyor hâlâ
suları kan köpüre köpüre
 
Şimdi yaralı portakal çiçekleri
kımıldıyor yüreğimde
Birer kıyı balığıydık
yıllarca yıllar önce
kendi ılıman denizimizde,
şimdiyse zamanların açtığı
yaralarımız kanıyor
hırçın sular üzerinde
 
Bilge zeytin ağaçları sallanıyor
sevgilimin gözlerinde
 
Bizi acıyla sözlediler, ama
ey barış, biz senin nikâhlınız;
seninle gireceğiz eninde sonunda
şarkıların altından geçip
ve silahlarımızı dışarda bırakıp
güzel günlerin dünya evine
 
Hırçın bir uçakgemisiyle çarpışıyor
gözlerim Akdeniz'de
Kızkardeşimin sevdiği
ölü bir adamdır şimdi,
ama sağ bir adamdı sevdiğinde;
şimdi yanıt veremez artık
yürekleri ikisinin de
bu gökler altındaki aşk sözlerine
 
Torpillenmiş denizaltıları
şimdi yürekleri su diplerinde
 
Orbay Deliceırmak
Özgürlük Türküsü
 
Ta ilk çağdan çağladım geldim bu diyara…
Anadolu'dan,
Taşlarla, ateşlerle, rüzgarla, şarkılarla…
Tarihler şafağı yurdundan Hattuların, Hititlerin, İyonların,
Ozanlar yurdundan Homerosun ve Yunusun…
Kartallar yurdundan,
Yedi deryayı yenmiş kaptanlar paşalar yurdundan
Bir sigara içimlik bir denizi aşarak,
Rüzgarla, şarkılarla, dalgalarla coşarak geldim…
Geldim ve sarıldım bakıra, geldim ve sarıldım toprağa,
Bakireydi toprak, dölledim…
Kuruydu çevre,
Portakalla, zeytinlerle dalladım…
Çiçekleri arılarla, arıları çiçeklerle balladım…
Ta ilk çağdan bu toprakta ben vardım…
 
Sonra korsanlar dadandı,
Kara korsanlar…
Truvada tahta atlı
Akdenizde haçlı,
Çanakkalede çift aslanlı,
Kara korsanlar…
Okları kılıçları topları roketleriyle,
Şarkısız, kanlı kara korsanlar…
Dumdumlarıyla, dozerleriyle,
Kara korsanlar…
Fidanlar gibi toprağa gömüldü,
Fidanlar kadar çaresiz
Ayşeler, Memedler, Hasanlar…
Nisanlar kaç bahar yeşermedi ülkemde,
Kaç bahar…
Bayrağımı yıllar yılı sandıklarda sakladım,
Yüreğim çağıma acılı kaldı,
Gözlerim kuzeye açılı kaldı…
 
Oysa ben,
"Ta ezelden hür yaşamış" bir ulusun dalıydım,
Asırlarca Akdeniz'de çakan her şimşeğin
Ki bir mavisi Toroslara,
Bir mavisi Beşparmağa vururdu,
Şavkı ile doluydum…
Günü geldi bayrağımı sandıklardan çıkardım.
Selam yolladım Köroğlu'nun dilinden
Beni asi bilenlere selam yolladım
Zenciyi zencidir diye zincire vuranlara selam yolladım…
Ben kendi öz yurdumda asi değil,
Özgürlüğü getirmeye patlamış mermilerin sesiydim,
 
Artık Nergisli'de nergis satan çocukları, nergislerini parçalatmam kimseye…
 
Artık çocukları dozerlere çiğnetmem,
Ülkemin kaderini okyanuslar ötesine yazdırmam…
Artık güvercinler salacağım Akdeniz’e
Gagasında zeytin dalı,
Gagasında mersin dalı ve defne…
Artık boynundaki kementten kurtulmuş,
Dolu dizgin bir tayım,
İçimden uçmak geliyor…
Sanki Anadolu Kurtuluş Savaş'ını tamamlamış Ata'yım…
 
 
 
 
 
Feriha Altıoku
 
HELE BİR DÜŞÜN
 
Bıçak sırtı bir yolda yürüyorum
tutunarak yılgılara
ve şaşkınım güz göğünde bir kırlangıç kadar
sürülürken paralelime hep özlemlerim
 
yağlı urganların gölgesindendir
başımı eğikliğim
ve bu yüzden dağlıyor gözlerimi
kendi alazıyla yüreğim
 
ey sığmayan dünyalara
yeni boyutları zorlayan çağım
yüzyıllardan beri yoldayım
nicedir de kapını çalmaktayım
omuzumda en ağır yükün
 
hele bir yokla uygarlığını
hele bir düşün.
 
Altay Burağan
ADIM KIBRIS
 
Adım Kıbrıs, soyadım Yeşilada.
Uzanırım Akdeniz'in engin koynuna,
Açarım yelkenlerimi esen tatlı rüzgâra.
Beşparmak ellerimi uzatmışım
Sonsuz maviye, yağmur duasındayım.
 
Adım Kıbrıs, ufacık bir adayım
Gelirim tarih denen sonsuz başlangıçtan.
Karanlık, uzun koridorlarında bu gelişin
Kâh ağlamışım, kâh gülmüşüm,
Yedi kez ölmüş, gömülmüşüm.
 
 
 
Ejdan sadrazam
 
SAPKIN KOŞUK
İnsan kesimi öyledir;
Tutkularının köleliğinden sıyrıldı mı,
İnsanların kölesi olur......
 
Kötü birşey yapmayın derken,
İyi şeyler yapmayı unutur...
 
Gevezece serpilen ortamalı yargılara kapılr da
Resmi kanıtlarla sürülen kahramanlık tarlalarında,
                                    Sürgü-n verir    durur.
 
Bu da kanlı dere yataklarında rüzgarla sevişen
                                               Kamışların,
Yaşam felsefesine tamı tamına uygundur.
 
Güçlü rüzgar yaklaştıkça evrensel tabit..
Yüzün sürer toprağa:
İçlerinden bir diklendi mi? Vayyy haline...
Ya kırılır, ya kökünden sökülür.
 
Ey kutsal yazgıya karşı gelen çılgın budala!
Sen misin yoksa yiğit, kurtarıcı Sparta?
O en kudretli alev;Freedonia.
Bak işte,görmüyor musun?
            Tam heybeti ile duruyor karşında.
O ki, durmadan kızar Epimethe’nin unutkanlığa,
Kendine keskin dişler, yırtıcı tırnaklar takınır ama,
Sapık Promethe’nin ateşine de üfleyip durur.
 
Mehmet Levent
BENİ GÖKKUŞAĞININ ALTINDA BEKLE
 
Bir kasım sabahı ellerin üşür
Yalnızlığa düşerse dudakların
Gözlerin bulutlarda
Ağlamak gelirse içinden
Bir şiir kanarsa yüreğinde
Bir kuş çırpınır
Bir kelebek uçar
Çiğ damlaları düşerse saçlarına
 
Bil ki sana geliyorum
Yüreğim avuçlarımda
 
Beni dolunayın altında bekle
 
Beni dolunayın altında bekle
Saçlarında yağmur
Gözlerinde güneş
Alnında kar yangınları
Bir avuç yüzünde dört mevsim
 
Öylesine özledim ki seni
Kollarımda zamanı eritircesine
Öpeceğim dudaklarından
 
Bir kasım sabahı içine sığmaz
Bulutlarda bir şarkı
Rüzgarda bir şiir
Ve bir hüzün sezersen yağmurda
 
Bil ki sana geliyorum
Yüreğim avuçlarımda
 
Beni gökkuşağının altında bekle
 
Beni gökkuşağının altında bekle
Sesimi duymuş gibi
Uyanırsın birdenbire
Gözlerinde bir telaş
Pencereye koşarsan
Ellerine yağmur yağar
Sarı yapraklar düşerse
Pişmanlıklar duyarsan
Hasret basmış yüreğinde
 
Güzelim, yağmur gözlüm
Yüreğimin baldan tatlı acısı
 
Bilki sana geliyorum
Hasretin yangın gibi kanımda
 
Gözlerinde kaybolduğum yerde bekle beni
 
 
 
 
 
 
 
banner979
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.